Sana Göre Haber

Evdeki Saat’ten Eren Alıcı: ‘Uzunlar’ın Getirdikleri, Götürdükleri ve Yeni Şarkısı ‘Tavan’

Yayınlanma Zamanı: 03 Ağustos 2024, 07:00

Herkesin diline dolanan ‘Uzunlar’ parçasıyla şöhreti yakalayan Evdeki Saat, geçtiğimiz hafta yeni çalışması ‘Tavan’ı dinleyicilerin beğenisine sundu. Projenin hem kurucusu hem de solisti olan Eren Alıcı, “Gecenin üçü tavanla bakışırsın/Biraz acıtır, zamanla alışırsın” dizelerini içeren yeni şarkısıyla bizleri bir kez daha içsel bir seyahate çıkarıyor.

Pandemi sürecinde pek çoğumuzun favorisi haline gelen ve dinleyeni anında yakalayan ‘Uzunlar’ şarkısıyla Evdeki Saat’i 2020 senesinde tanıdık. İsim olarak bir müzik grubunu çağrıştırsa da, bu aslında kurucusu ve solisti Eren Alıcı’nın kendi deyişiyle bir ‘müzik projesi’. ‘Kötü Zamanlar’, ‘Sustum’ ve ‘Biraz Ağladım’ gibi başarılı tekliler yayınlayan Alıcı, şimdi de ‘Tavan’ adlı parçasıyla dinleyicileri gecenin 3’ünde tavanı izleyerek derin düşüncelere sevk ediyor. Kendisiyle bir araya gelerek popülerliğini, Bursa’dan İstanbul’a uzanan müzik yolculuğunu ve son eserini masaya yatırdık.

**Eren, bize biraz Evdeki Saat’i ve kariyerindeki bu dönüm noktasına nasıl ulaştığını anlatabilir misin?**

Ben Bursa doğumluyum. Müzikle olan ilişkim henüz 12 yaşındayken rap yaparak başladı. Lise yıllarımda ise gitarıyla Halil Sezai parçaları çalan o gençtim. Üniversite için İstanbul’a taşındım ve Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünü kazandım. Bursa’dan en yakın arkadaşımla birlikte bir eve yerleştik ve her şey o dönemde şekillendi. 2014 yılında Evdeki Saat adıyla bu müzik projesini hayata geçirdik.

**Gazeteci olmayı hiç düşünmedin mi?**

Hayır, böyle bir isteğim olmadı. Ancak yazı yazma, mülakat gerçekleştirme ve belgesel hazırlama gibi yeteneklere sahibim.

**Bugüne kadar hiç röportaj yaptın mı?**

Lisedeyken Ayşen Gruda ile bir söyleşi yapmıştım. Daha sonrasında Socrates dergisinin YouTube kanalı için bir program da sundum, fakat bu oldukça meşakkatli bir iş. Röportaj yapmak çok daha keyifli. Program sunuculuğu yapmak ve o sohbet akışını sürdürmek gerçekten büyük bir zorluk.

**Yeni parçan ‘Tavan’ hakkında bilgi verir misin? Bu defa hangi duygulardan söz ediyorsun?**

“İnadına deşer acını, dener her yolu zaman / Ve sanma ki hemen kapandı yaralar / Yabancı bu beden, yabancı odalar…” Parçadaki bu dizelerle ifade etmek istediğim şey şu: Herkesin taşıdığı bir yara var ve bu yarayı bir biçimde kapatma çabası içinde. Esasında içinde bir boşluk var ve sen o boşluğu yanlış unsurlarla doldurmaya çalışıyorsun. Bu durum bir kaos yaratıyor. İşte o anlarda gecenin 3’ünde kendini tavanla bakışırken buluyorsun. Sebebi ise içindeki sevgi noksanlığını, hiç tanımadığın, anlamsız, belki de normalde hayatında görmek istemeyeceğin kişilerle telafi etme çaban.

**Sence ‘Uzunlar’ parçasının bu denli başarılı olmasının ardındaki sır neydi?**

Onun bir formülü mevcuttu. 2019’da paylaştığım eski bir tweet’imi buldum, o zamanlar şöyle yazmışım: “Bu şarkının tutacağından o kadar eminim ki ifade edemem. Tüm samimiyetimle söylüyorum, torunlarıma anlatacağım bir eser yaptım.” Parça, o zamandan beri adeta ben geliyorum diyordu.

**‘Uzunlar’ farklı zaman dilimlerinde yeniden popüler oldu. Bu durumu neye bağlıyorsun?**

Bir çıkış parçası olarak zaten hit olma potansiyelini taşıyordu. Ardından pandemi esnasında Bartu (Küçükçağlayan) ve Melikşah (Altuntaş) şarkıyı canlı yayında tanıtınca popülerliği yeniden tırmandı. Nükhet Duru’nun kendi yorumunu katarak seslendirmesiyle birlikte ise bir kez daha her yerde çalınmaya başladı.

**Listelerde zirveye oynamış bir şarkıya sahip olmak, bir sanatçı üzerinde baskı oluşturur mu?**

Kesinlikle. O hissi tekrar yaşama arzusunu yüzde yüz aştığımı hâlâ iddia edemem. Çünkü çok yoğun bir mutluluk hali yaşıyorsunuz. Bir anda herkes sizi dinlemeye başlıyor, tüm ilgiyi üzerinizde topluyorsunuz. Ancak bu ilgi, zamanla doğal akışında kayboluyor. Bu durum, çok sevdiğiniz bir şeyi mecburen bırakmak gibi bir his. Onun hasreti de içinizde bir boşluk meydana getiriyor. İşte o boşluğu doldurmadan zihinsel sağlığınızı nasıl muhafaza ettiğiniz büyük önem taşıyor.

**Bu şarkının sana ne gibi katkıları oldu?**

Elbette maddi getirileri oldu. Fakat çok daha büyük paralar kazanabilirdim; ne var ki attığım bazı hatalı imzalar buna mâni oldu. O zamanlar 23-24 yaşlarındasınız. Sosyal medyanın bugünkü gibi baskın olmadığı bir dönemde bir plak şirketinin sizinle ilgilenmesi inanılmaz bir durumdu. Ancak çevremde “Bir saniye, şu sözleşmeyi bir okuyalım” diyecek kimse yoktu. Ben de dâhil olmak üzere kimse işlerin bu noktaya geleceğini öngöremezdi. Bir imza attım ve bazı haklarım sonsuza dek elimden gitti. Bu hiç adil bir durum değil.

**Tam olarak neye imza attın, sonsuza dek giden neydi?**

2019 senesinde bir plak şirketiyle, ‘Uzunlar’ şarkısının haklarını süresiz olarak onlara devrettiğime ilişkin bir sözleşme imzaladım. Şarkının iki versiyonu karşılığında o dönemde toplam 7 bin lira aldım. Bu anlaşma sonrası dijital platformlardan hiçbir gelir elde edemedim. Şarkının edisyonu bende olduğu için radyolarda çaldığında kazanıyorum, fakat dijitalde yaklaşık 200 milyon dinlenmesi var. YouTube’u da hesaba katarsak 230 milyona yakın bir dinlenmeden söz ediyorum. İmzaladığım sözleşme nedeniyle oradan hiçbir şey kazanmadım ve hiçbir zaman da kazanamayacağım.

**O süreç senin için nasıldı? Sonrasında bu durumu nasıl aştın?**

2022’nin sonlarına doğru bir depresyon dönemi geçirdim. Hayattan genel beklentilerimi ve hangi istikamete ilerlemek istediğimi sorguladığım bir süreçti. Aslında içten içe yeniden ilgi odağı olmayı, bir şarkımın çok dinlenmesini arzuluyordum ama hiçbir konuda emin olamıyordum, bir ikilemde kalmıştım. Çünkü hayat, bence öngörebileceğiniz bir şey değil.

**‘AŞK SANDIĞIM ŞEYİN HORMONAL OLDUĞUNU FARK ETTİM’**

**Bursa’daki Eren ile İstanbul’daki Eren arasında ne gibi değişimler oldu?**

Elbette temel yapınız ve bazı etik değerleriniz değişmiyor. Bunun haricinde geçen 6 senede değişen pek çok şey var. Mesela eskiden çok daha kolay âşık olabiliyordum. Artık aşk zannettiğim şeyin hormonal bir durum olduğunun farkındayım. Eskiden insanlara daha fazla fırsat tanırdım. Şimdi bu oran belki sadece yüzde 20 veya 30. Fakat maalesef bu yüzden pek macera da yaşayamıyorum. Bir şeylerin filizlenmesine olanak tanımadığınızda, oradan güzel bir hikâye de ortaya çıkmıyor.

**Gözle görülür bir şekilde kilo vermişsin. Sağlıklı bir yaşam için özel bir çaban var mı?**

Geçirdiğim o ufak depresif dönemin ardından kendimi bir anda kitaplara verdim. O süreçte Stefano D’Anna’nın ‘Tanrılar Okulu’nu okuyup bitirdim. O kitap, sigara içmek veya yemek yemek gibi bağımlılıklarımızdan arınmamız gerektiğini öğütlüyor. Ben gece saat 3’te kumru, kebap gibi şeyler yiyen biriydim. Bu kitabı okuduktan sonra ‘Ben ne yapıyorum?’ diye kendimi sorguladım. Çünkü sigara kullanmak ya da gece 3’te yemek yemek bir nevi intihar gibi. Yemek hususunda kitabın çok iddialı görüşleri vardı ve bu görüşler beni ikna etti.

**‘ANAHTAR SESİNİ DUYUNCA GELEN KEDİM VAR’**

**Sokak hayvanlarıyla ilgili gündemdeki yeni yasa teklifi hakkında ne düşünüyorsun?**

Cihangir’de ikamet ediyorum ve kedilerle aram oldukça iyi. Sokağımda, sadece anahtar sesimi duyduğunda yanıma koşan bir kedim var. Onu evime almayı çok arzu ediyorum fakat alerjim bulunuyor. Sivrisineği dahi öldürmekten imtina eden biri olarak, bir canlının yaşamına son verilmesi fikri bana çok absürt geliyor. Bu sorunun onlarca farklı çözümü var. Sadece biraz bütçe ve çaba ayrılması gerekiyor. Yani birileri karar alıyor ve başkaları öldürmek durumunda kalacak. Bu çok üzücü bir durum. Elbette yasanın geri çekilmesini temenni ediyorum ama bu sözlerimin ne kadar karşılık bulacağını bilemiyorum.

Exit mobile version