Sana Göre Haber

PKK Kurucusundan Fesih Çağrısına: Abdullah Öcalan Portresi

Kaynak, DEM Parti27 Şubat 2025Güncelleme 12 Mayıs 2025″Değerli gazeteciler, sizlere ve aziz yurttaşlarımıza bir haberim var.” Bu sözler, 16 Şubat 1999 tarihinde dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e aitti. Ecevit, başbakanlıkta basın mensuplarına yaptığı açıklamayı şu ifadelerle sürdürdü: “Bu sabaha karşı saat 03.00’ten itibaren bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan Türkiye’dedir.” Devlet tarafından son derece gizli yürütülen bir operasyon neticesinde Öcalan, Kenya’dan Türkiye’ye getirilmişti. Operasyonun hemen ardından Öcalan’ın uçakta çekilen ilk görüntüleri medya ile paylaşıldı. Bu görüntülerde, yüzleri maskeli görevlilerin Öcalan’ın gözündeki bandı çıkarıp “Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin” demesiyle başlayan kısa bir diyalog yer alıyordu. Öcalan ise bu diyaloğa, “bir hizmet imkanı varsa yapabileceğini” belirterek yanıt veriyordu. Aradan geçen yaklaşık çeyrek asırlık zaman diliminde Öcalan, kamuoyunun gündeminde kalmayı sürdüren bir figür oldu. Resmi yetkililer, belirli dönemlerde Öcalan ile doğrudan görüşmeler gerçekleştirdi. Özellikle ilk “Çözüm sürecinde” Öcalan kilit bir aktör olarak öne çıktı. Ekim 2024’te ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “Öcalan Meclis’e gelsin, PKK’nın bittiğini ilan etsin” açıklaması, yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti. Bu gelişmenin ardından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyetleri, İmralı ile yeniden temas kurmaya başladı. 27 Şubat’ta gerçekleşen son görüşme sonrası heyet, İstanbul’da bir açıklama yaparak Öcalan’ın kritik çağrısını kamuoyu ile paylaştı. Öcalan bu çağrısında, PKK’ya bir kongre düzenleyerek kendini feshetme direktifi verdi. Bu çağrı karşılık buldu ve örgüt, düzenlediği kongre neticesinde fesih ve silah bırakma kararını kamuoyuna duyurdu. Peki, on yıllardır Türkiye’nin ana gündem maddelerinden biri olan, Türkiye’de “terörist başı” olarak nitelendirilen, ancak Türkiye ve Orta Doğu’daki Kürt nüfusun bir kesimi tarafından “önder” kabul edilen Abdullah Öcalan kimdir?Kaynak, Getty ImagesGeçmişte memurluk yaptıÖcalan’ın siyasi yaşamı, 1960’larda Ankara’ya gelerek siyasi arayışlara girdiği, 1970’lerde PKK’yı kurduğu, 1980’ler ve 90’larda şiddetli çatışmaların yaşandığı ve PKK ile taraftarları nezdinde “başkan” ve “önder” olarak görülmeye başlandığı dönem ile 1999’dan itibaren İmralı Cezaevi’nde geçirdiği dönem gibi belirgin kesitlere ayrılabilir. 1949 senesinde Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli Köyü’nde dünyaya gelen Öcalan, eğitimini Ankara’daki Anadolu Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi’nde tamamladı. Mezuniyetinin ardından bir süre Diyarbakır’da kadastro memuru olarak görev yaptı. Kendi ifadelerine göre, ilk gençlik döneminde siyasi bir arayış içinde olmuş ve farklı akımlara ilgi duymuştur. Nihayetinde ise siyasi ideoloji olarak sosyalizmi benimsedi.Kaynak, Getty ImagesDevrimci hareketlerden etkilendiDiyarbakır’daki görevinin ardından kısa bir süre İstanbul’a giden Öcalan, burada Kürt gençlerin oluşturduğu Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın (DDKO) faaliyetlerine iştirak etti. 1971’de Ankara’ya dönerek Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydını yaptırdı. Üniversite yıllarında, Mahir Çayan gibi o dönemin devrimci gençlik liderlerinin düşüncelerinden etkilendi. 1972’de kısa bir süre hapis yatmasının sebebi de, aralarında Mahir Çayan’ın da bulunduğu bir grubun Tokat’taki Kızıldere olayında çatışmada öldürülmesini üniversitede protesto etmesi ve bu eyleme yönelik hazırlanan bir bildiriyi dağıtmasıydı.Kaynak, Getty Imagesİlk örgütlenme Ankara’da gerçekleştiCezaevinden çıktıktan sonra 1972 yılında, sol çizgideki Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği’ne katıldı. Bu tarihten bir yıl sonra ise PKK’nın kuruluşuna zemin hazırlayan ilk gayrı resmi buluşma olarak kabul edilen toplantı, Ankara’daki Çubuk Barajı’nda gerçekleştirildi. Marksist-Leninist ideolojiden ilham alan ve “Kürdistan sömürgedir” tezini temel alan bu grup, bir “halk savaşı” stratejisiyle bağımsız bir Kürt devleti kurmayı hedefliyordu. Toplantıya iştirak edenler başlangıçta küçük bir öğrenci grubu olsa da, bu yapı zamanla genişledi.Kaynak, Getty ImagesPKK’nın kuruluşu nasıl oldu?1977 yılından itibaren bu grubun üyeleri, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki şehirlere yayılarak faaliyet göstermeye başladı. PKK, yani Kürdistan İşçi Partisi, resmi olarak 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde kuruldu ve Öcalan, grubun lideri olarak seçildi. Örgütün ilk yıllarında suikast eylemleri önemli bir yer tutuyordu. PKK’nın ilk büyük ses getiren silahlı eylemi, 1979’da Bucak aşiretinin eski liderlerinden ve dönemin Adalet Partisi milletvekili olan Mehmet Celal Bucak’a yönelik saldırı oldu. Örgüt, bu dönemde ayrıca bölgede aktif olan rakip Kürt örgütleriyle ve Türk soluna mensup gruplarla da çatışmalar yaşadı. Grup, bu yıllarda bölge halkı arasında “Apocular” olarak anılmaya başlandı.Kesire Öcalan ile ilişkisiÖrgütün kuruluş aşamasında çeşitli isimler ön plana çıkmıştı. Bu isimlerden Haki Karer ve Kemal Pir gibi iki Karadenizli, Öcalan’ın farklı röportajlarında kendisine çok yakın bulduğunu ifade ettiği kişilerdi ve ilk yıllarda hayatlarını kaybettiler. Bu süreçteki bir diğer önemli figür ise Kesire Öcalan’dı. Yükseköğrenim için Elazığ’dan Ankara’ya gelen Kesire Yıldırım, Abdullah Öcalan’ın liderliğindeki gruba dahil olmuş ve daha sonra kendisiyle evlenmişti. İlişkileri ilerleyen yıllarda sona ermiş olsa da, Öcalan’ın yıllar sonra dahi birçok yazısında ondan bahsetmesi dikkat çekiciydi. Örgütten ilerleyen yıllarda ayrılan Kesire Öcalan, o dönemden sonra kamuoyu önüne çıkmadı. Kuruluş yıllarındaki bir diğer mühim isim ise, PKK’yı da bünyesinde barındıran şemsiye örgüt Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (KCK) mevcut Eş Başkanı Cemil Bayık oldu.Kaynak, Getty ImagesYasa dışı yollarla Suriye’ye geçişi1970’lerin sonu ve 1980’lerin başlarında, Öcalan’ın örgüt içindeki liderlik pozisyonu tartışılmaz bir nitelik kazandı. 1979 yılında yasa dışı yollarla Suriye’ye geçti. Burada Filistinli örgütlerin de desteğiyle, Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nde PKK militanlarının eğitimi için bir kamp tesis edildi. PKK, 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde düzenlediği baskınlarla, güvenlik güçlerine yönelik kapsamlı saldırılarını başlattı. Dönemin başbakanı Turgut Özal, saldırıyı gerçekleştirenler için “üç beş çapulcu” ve “üç buçuk eşkıya” gibi ifadeler kullandı. Ancak bu saldırılar, resmi verilere göre günümüze dek 40 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açacak olan çatışma döneminin başlangıcı oldu.Kaynak, Getty Images1990’larda tırmanan çatışmalar1990’lı yıllar, çatışmaların en yoğun seviyeye ulaştığı ve bölgeden sürekli ölüm haberlerinin geldiği bir dönem olarak kayıtlara geçti. 1993 senesinde PKK, Elazığ-Bingöl karayolunda alıkoyduğu 33 silahsız askeri infaz etti. Aynı yıl, Erzincan’ın Başbağlar köyüne düzenlenen silahlı saldırıda 33 sivil yaşamını yitirdi. Bu iki saldırı, o dönemde Türkiye’nin batısında büyük bir infial yaratan olaylar arasında yer aldı. 1990’larda Türk medyasında Öcalan için sıkça “bebek katili” ifadesi kullanılıyordu. Asker ve polis cenazeleri, PKK’ya ve Öcalan’a yönelik öfkenin sergilendiği kitlesel gösterilere sahne oluyordu. Diğer taraftan, Türkiye ve Orta Doğu’daki Kürtlerin bir kısmı için Öcalan bir “önder” olarak kabul ediliyordu. Nevruz kutlamaları, bazı ölen PKK’lıların cenazeleri ve bölgedeki kimi siyasi gösterilerde Öcalan lehine sloganlar atılıyordu. Çatışmaların zirveye ulaştığı 1993 yılından itibaren Öcalan, ateşkes ilan etmeye başladı.Kaynak, Getty ImagesKenya’dan Türkiye’ye getirilişi1998 senesinde Türkiye, uzun yıllardır Suriye’de bulunan Öcalan’ın bu ülkeden çıkarılması için Şam yönetimi üzerindeki baskısını yoğunlaştırdı. Bu baskılar sonucunda Öcalan, 9 Ekim 1998’de Suriye’den sınır dışı edildi. Ardından Yunanistan, Rusya, İtalya ve Tacikistan gibi ülkelere seyahat etti. Ancak çeşitli ülkelere yaptığı sığınma girişimleri sonuçsuz kaldı. Bu süreçte Ankara, hiçbir ülkenin Öcalan’ın sığınma talebini kabul etmemesi için yoğun bir diplomatik faaliyet yürütüyordu.Kaynak, Getty ImagesNihayetinde Öcalan, 15 Şubat 1999’da Kenya’nın Nairobi Havalimanı’nda düzenlenen gizli bir operasyonla yakalanarak uçakla Türkiye’ye getirildi. PKK destekçileri, Öcalan’ın İmralı’ya getirilişine kadar geçen dört aylık sürede kendilerini yakma, konsoloslukları işgal etme ve açlık grevi gibi çeşitli eylemler düzenledi. Kendini yakma eylemlerinde çok sayıda kişi hayatını kaybetti.Cam bir kabin içinde savunmaAbdullah Öcalan’ın yargılanması 31 Mayıs 1999’da İmralı Adası’nda başladı. Öcalan, duruşmalara kurşun geçirmez cam bir kafes içinden katıldı. İlk duruşmada, salonda çatışmalarda yaşamını yitiren asker ve polislerin aileleri de bulunuyordu. Öcalan, onlardan özür diledi ve “imkan verilirse Kürt sorununun çözümü için çalışmaya hazır olduğunu” ifade etti. Bu sözleri, hem ulusal hem de uluslararası basında, “Öcalan’ın hayatta kalmak amacıyla bu ifadeleri kullandığı” şeklinde yorumlandı. Dokuz duruşma sonunda mahkeme heyeti, “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan Öcalan’ın oy birliğiyle idamına hükmetti. Yargıtay 9. Dairesi de bu kararı onadı. Ancak 2002 yılında, Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları kapsamında Türkiye’de idam cezasının kaldırılmasıyla Öcalan’ın cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.Kaynak, Getty Images2000’li yıllarda değişen fikirleriAbdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından PKK içinde krizler baş gösterse de, örgüt beklentilerin aksine dağılmadı ve Öcalan lider olarak kabul edilmeye devam etti. Kaynak, Getty Images1990’lı yıllarda ideolojik olarak Marksizm-Leninizm’den uzaklaşan, PKK bayrağındaki orak ve çekici kaldıran ve ulus devlet konseptini eleştirmeye başlayan Öcalan, 1999 sonrası İmralı döneminde bu eleştirilerini daha da ileri taşıyarak kavramsal bir çerçeveye oturtma çabasına girdi. Bu görüşlerini geliştirirken Frankfurt Okulu’ndan ABD’li anarşist Murray Bookchin’e kadar geniş bir yelpazedeki kaynaklardan faydalandı. Sonuç olarak, “kapitalist moderniteye” bir alternatif olarak “demokratik moderniteyi” öne sürdüğü bir anlayış ortaya koydu. Kendisi ve taraftarları bu dönüşümü yeni bir “paradigma” olarak adlandırdı. Öcalan, yazılarında ve kitaplarında bu paradigmaya paralel olarak “ortak vatan, demokratik cumhuriyet, demokratik özerklik ve demokratik konfederalizm” gibi kavramlardan bahsediyordu; ulus devlet anlayışını ise tamamen terk etmişti.Kaynak, Getty ImagesÇözüm sürecinde devletle yapılan görüşmelerDaha önceki dönemlerde de devletin kendisiyle görüştüğüne dair iddialar mevcut olsa da, 2013-2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde Öcalan, yetkililerle resmi olarak bir araya geldi. 20 Aralık 2013’te Öcalan’ın İmralı’dan ilk fotoğrafı servis edildi. Bu dönemde, iktidara yakın çevrelerden bile onun Kürt sorununun çözümünde önemli bir muhatap olduğuna dair açıklamalar yapıldı. Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından, Öcalan ile yapılan görüşmelerin detaylarını içerdiği iddia edilen notlar, Avrupa’da PKK’ya yakın bir yayınevi tarafından “İmralı Notları” ismiyle kitaplaştırıldı. Bu kitapta yer alan kayıtlara göre Öcalan, “hareket” üzerinde halen ciddi bir etkiye sahip, Türkiye ve dünya gündemini yakından izleyen ve sürekli okuyan bir profil sergiliyordu.YouTube paylaşımını geçinGoogle YouTube içeriğine izin veriyor musunuz?Bu makalede Google YouTube içeriği bulunmaktadır. Çerez ve diğer teknolojileri kullanıyor olabilirler, bilgisayarınıza herhangi bir şey yüklenmeden önce sizin rızanızı alırız. İzin vermeden önce çerez politikasını okumak ve gizlilik politikasına göz atmak isteyebilirsiniz. Bu içeriğe ulaşmak için lütfen “kabul et ve devam et” seçeneğine tıklayın.Kabul et ve devam et Uyarı: BBC üçüncü taraf sitelerin içeriğinden sorumlu değildir. YouTube içerik reklam içerebilirYouTube paylaşımının sonuÇözüm sürecinin 2015’te çöküşüyle birlikte “İmralı ziyaretleri” de son buldu ve Öcalan’ın adı gündemden çekildi. Fakat bu dönemde Öcalan, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler sebebiyle uluslararası alanda yeniden dikkatleri üzerine çeken bir figür haline geldi. Zira, Suriye’de hem kendisini destekleyen hem de onun “ekoloji ve komün ekonomisi, katılımcı yurttaşlık ve demokratik konfederalizm” gibi fikirlerini hayata geçirmeye çalışan Halk Savunma Birlikleri (YPG), ülkenin kuzeyinde geniş bir alanda kontrolü ele geçirmişti.Kaynak, Getty ImagesÖcalan’dan kurduğu örgüte fesih çağrısıEkim 2024’te, “süreç” tartışmaları yeniden alevlendi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Öcalan’ın Meclis’e gelerek PKK’nın lağvedildiğini ilan etmesini teklif etti. Bu dönemde, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış ve koşullu salıverilme hakkı olmayan mahkumların durumuyla ilgili bir düzenlemeye atıfta bulunan “umut hakkından” Öcalan’ın yararlanıp yararlanamayacağı da tartışılmaya başlandı. Kamuoyunda, Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde ve PKK’nın silah bırakmasında kilit bir rol oynayabileceğine dair analizler yapıldı. DEM Parti heyetleri, bu gelişmeler üzerine İmralı ile yeniden görüşme trafiği başlattı. Son görüşme 27 Şubat’ta yapıldı. Bu görüşmenin ardından heyet, İstanbul’da düzenlediği bir basın toplantısıyla Öcalan’ın tarihi çağrısını kamuoyuna duyurdu. Öcalan, PKK’nın misyonunu tamamladığını ifade ederek örgüte kongresini toplayıp kendini feshetme çağrısı yaptı. Örgüt de bu çağrıya olumlu yanıt vererek, 12 Mayıs 2025’te silah bırakma ve fesih kararlarını ilan etti.

Exit mobile version