Sana Göre Haber

Kara Veba Geri Mi Döndü? İç Moğolistan’da İnsandan İnsana Bulaşma Kaygısı Yaratan Gelişmeler

Avrupa’yı asırlar önce derin bir sessizliğe gömen ve pek çok yerleşim yerini haritadan silen o ölümcül hastalık, Bubonik veba, Orta Çağ’ın karanlık tarihinden sıyrılarak yeniden dünyanın gündemine oturdu. Bu defa salgının merkezi İç Moğolistan olarak kaydedildi. 7 Ağustos 2023 tarihinde Moğolistan sınırları içerisinde vebanın tekrar ortaya çıkmasıyla birlikte, tespit edilen ilk vakadan yalnızca dört gün sonra, aynı aileden iki kişi daha (hastanın eşi ve kızı) benzer belirtilerle hastaneye sevk edildi. Bu durum, yalnızca hastalığın bir geri dönüşü değil, aynı zamanda tarihte insandan insana bulaşma olasılığının bu denli net bir biçimde belgelenmesi anlamına geliyordu. Peki, neler yaşanıyor? Yüzyıllar evvel 25 milyon insanın hayatına mal olan bu salgın gerçekten geri mi geldi?

Çin, geçmiş yıllarda benzer bir salgın tehlikesiyle yüzleşmişti. Fakat mevcut durum, daha kaygı verici bir manzara sunuyor. Zira vakaların sadece İç Moğolistan ile kısıtlı kalmadığı ve Rusya sınırına yakın bölgelerde de yayılım gösterdiği rapor ediliyor. Yetkililer şimdilik her şeyin kontrol altında olduğunu belirtse de, bir Orta Çağ kâbusunun tekrar konuşulmaya başlanması, toplumda kaçınılmaz olarak “Yeni bir pandeminin başlangıcında mıyız?” sorusunu akıllara getiriyor. Biz de bu merak edilen konuları uzmanlarına danıştık: Bubonik veba tam olarak nedir, bulaşma yolları nelerdir ve yeniden küresel bir salgın tehdidi oluşturabilir mi?

BİR AİLENİN TÜMÜ VEBAYA YAKALANDI

7 Ağustos 2023’te İç Moğolistan’da saptanan Bubonik veba vakasının ardından, sadece 4 günlük bir süre zarfında iki yeni vaka daha tespit edildi. Moğolistan’daki yerel yönetimler, veba salgınını kontrol altına alabilmek amacıyla ivedilikle harekete geçti. Enfekte olan bireylerle yakın temasta bulunanlar için acil karantina tedbirleri devreye sokuldu. Bu tedbirlerin amacı, potansiyel bir yayılımı engellemek ve izole edilen temaslı kişilerin olası hastalık belirtileri açısından yakından takip edilmesini sağlamaktı. Şans eseri, temaslılar arasında herhangi bir sıra dışı semptom bildirilmemesi, enfeksiyonun hızlı yayılma riskinin düşük olabileceğine işaret etti. Hastalığın ülke geneline yayılmasını önlemek için alınan diğer önlemlere dair bilgiler kısıtlı olmakla birlikte, İç Moğolistan bölgesinin geçmişte de dönemsel Bubonik veba salgınları yaşadığı bilinmektedir.

Hıyarcıklı veba adıyla da anılan Bubonik vebanın bu ismi almasının nedeni, enfekte olmuş kişinin lenf bezlerinde, kasıklarında ve koltuk altlarında beliren hıyar biçimindeki ağrılı şişliklerdir.

DAHA ÖNCE ÇİN’DE DE GÖRÜLMÜŞTÜ

Son yıllarda dünya genelinde rastlanan diğer Bubonik veba vakaları incelendiğinde, haritanın Çin’i gösterdiği dikkat çekiyor. Çin hükümeti, durumu kontrol altına almak ve hastalığın daha fazla yayılmasını engellemek amacıyla sıkı önlemler uygulamıştı. Bu önlemler kapsamında, yakın temaslıların izole edilmesi, veba taşıyıcısı olabilecek hayvanların avlanmasına ve tüketilmesine yönelik kısıtlamalar getirilmesi ve halkın şüpheli durumları bildirmesi için teşvik edilmesini içeren 3. seviye bir uyarı sistemi hayata geçirilmişti. Yıllar önce Çin’de ortaya çıkan vakalar, bu tedbirler sayesinde kontrol altına alınmıştı. Ancak Bubonik veba, günümüzde Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Madagaskar ve Peru gibi birçok ülkede varlığını sürdürmektedir. Bu bölgelerde vebaya yakalanan kişiler, genellikle 3 ila 7 gün süren bir kuluçka döneminin ardından ateş, titreme, vücut ağrıları, halsizlik, kusma ve mide bulantısı gibi gribe benzer semptomlar göstermektedir.

Tarihte “Kara Ölüm” olarak bilinen vebanın, yol açtığı kangren benzeri karartılar nedeniyle insanların hayatını kaybetmesine sebep olduğu biliniyor. Tarihin tozlu sayfalarında kaldığı düşünülen bu hastalığa ilişkin, 2010 ile 2015 yılları arasında dünya genelinde 3 bin 248 vaka bildirildiği ve bu vakalardan 584’ünün ölümle sonuçlandığı kayıtlara geçmiştir.

‘TEDAVİ EDİLMEZSE ZATÜRREYE DÖNÜŞEBİLİR’

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Funda Timurkaynak, Bubonik vebayı, “Yersinia Pestis bakterisinin sebep olduğu akut ve ağır seyirli bulaşıcı bir hastalık” olarak tanımlıyor. Prof. Dr. Timurkaynak’a göre, hastalığın en yaygın formu olan bubonik veba, bakteriye maruz kaldıktan 2-6 gün sonra titremeyle yükselen ateş, baş ve kas ağrısı gibi spesifik olmayan belirtilerle başlıyor ve bunu lenf bezlerinde ağrılı şişlikler takip ediyor. Bu evrede tedavi edilmediği takdirde enfeksiyonun kana karışarak sepsise veya akciğerlerde zatürreye yol açabileceğini belirtiyor. Prof. Dr. Timurkaynak, hastalığın genellikle ‘yersinia pestis’ bakterisini taşıyan pirelerin insanları ve hayvanları ısırmasıyla bulaştığını, ayrıca enfekte olmuş bir insandan diğerine veya enfekte bir hayvanla temas yoluyla da bulaşmanın mümkün olduğunu ekliyor. Tedavide ise antibiyotikler ve destekleyici bakım yöntemleri uygulanıyor.

İç Moğolistan’daki vakaların insandan insana bulaşma olasılığını değerlendiren Prof. Dr. Funda Timurkaynak, “İnsandan insana bulaşma, veba zatürresi geçiren hastaların öksürük esnasında havaya saçtığı damlacıkların solunmasıyla gerçekleşiyor” şeklinde bir açıklamada bulundu.

KEMİRGENLERE VE EVCİL HAYVANLARA DİKKAT!

Nadir de olsa dünyanın çeşitli yerlerinde Bubonik veba gibi Orta Çağ hastalıklarının görülmesi, zaman zaman ciddi bir tehdit olarak algılanıyor. Peki, Bubonik veba hangi koşullar altında ortaya çıkıyor? Prof. Dr. Timurkaynak bu konuya şu sözlerle açıklık getiriyor: “Mikrobu barındıran kemirgen kontrolünün yetersiz olduğu, hijyen koşullarının düşük seviyede bulunduğu yaşam alanları hastalığın devam etmesine neden olur. Kemirgen ısırıklarına veya dışkılarına maruz kalma, evcil hayvanlarda pire bulunması ve kalabalık yaşam koşulları, hastalığın yayılmasına zemin hazırlar.”

Prof. Dr. Timurkaynak, vebanın insana yalnızca zatürre formuna sahip hastaların solunum salgıları aracılığıyla bulaştığını ve bu nedenle hasta kişiden yakın çevresine bulaşmanın küçük kümeler halinde salgınlara yol açabileceğini ifade etti. Açıklamasını, “Veba, Orta Çağ’da pandemiye yol açmış ve ‘Kara Ölüm’ olarak adlandırılmış bir hastalıktır. Fakat günümüzde hastalığın erken teşhisi, etkili tedavisi ve koruyucu önlemler sayesinde pandemi şeklinde görülmesi öngörülmüyor” diyerek sonlandırdı.

Exit mobile version