2025’in ilk yarısı, ses getiren mini dizilerden dev bütçeli yapımlara kadar pek çok projeye sahne oldu. Gelin, bu dönemde dijital platformlarda en çok dikkat çeken dizilere birlikte göz atalım…
**ADOLESCENSE / NETFLIX**
Netflix’te gösterime girer girmez büyük bir ivme kazanan ve yılın hakkında en fazla konuşulan yapımlarından birine dönüşen Adolescence, başarısını pek çok faktöre borçlu. Bunlar arasında üstün sanatsal ve teknik işçiliği, büyüleyici oyunculukları ve anlatımını gerçek zamanlı bir plan-sekans tekniğiyle kurarak izleyiciyi olayın bir tanığı haline getiren yapısı bulunuyor. Ancak dizinin temelinde, daha önce pek çoğumuzun aşina olmadığı, internetin “karanlık” tarafıyla ilgili konuları masaya yatırması var. Yapım; makro düzeyde akran zorbalığı, sosyal medyanın tetiklediği nefret söylemi, kırılgan erkeklik ve çevrimiçi kadın düşmanlığı gibi olguları ele alıyor. Mikro düzeyde ise bu sorunlara yol açan incel hareketi, manosfer akımı ve bu akımların liderlerinin genç nesiller üzerindeki toksik etkilerini dört bölümlük sürükleyici bir öyküyle inceliyor. Hiç şüphesiz, yılın şimdiye kadarki en iyi dizisi.
**SEVERANCE / APPLE TV+**
Apple TV+’ın ödül sahibi dizisi Severance, üç senelik bir aranın ardından izleyicileriyle buluştu ve bu bekleyişe değdiğini gösteren ikinci bir sezonla geri döndü. İlk sezonda Lumon şirketini, çalışanlarını, sistemin kurallarını ve bu kapalı dünyayı tanıtan dizi, yeni sezonunda bu esrarengiz dünyanın sırlarını açığa çıkarmaya başlıyor. Anlatı, izleyiciyi bembeyaz koridorların labirentlerine ve karakterlerin psikolojik derinliklerine çekerken, bu sezon daha da belirginleşen gerçek dünya ile gerçeküstü dünya arasındaki çizgiyi muğlaklaştıran bir adım atarak ana temasını ortaya koyuyor: iç benliklerin ve dış benliklerin farklı varlıklar olduğu konsepti, hikâyenin merkezine yerleşiyor. Unutma, bellek, kayıp, aşk ve doğum-ölüm döngüsü etrafında şekillenen olay örgüsü, bu defa tamamen içsel ve dışsal benlikler arasındaki ortak noktalar, farklılıklar, çatışmalar ve bireyin bu durumu ne ölçüde kontrol edebildiği üzerine odaklanıyor. Başlangıçta yalnızca Mark S. özelinde işlenen bu iki kişiliği birleştirme mücadelesi, hikâye ilerledikçe tüm karakterlere yayılıyor. Her bir karakter, kendi kişisel serüveninde içsel ve dışsal benlikleriyle yaşadığı çatışmadan minimum hasarla kurtulmaya çabalarken, dizi Adam Scott’ın iki farklı ruhu canlandırdığı muazzam performansı ve tek başına bir film olabilecek kadar şaşırtıcı finaliyle sezonu kapatıyor.
**ANDOR / DİSNEY+**
Star Wars evreninin temel mitolojisinden beslenen kahramanın yolculuğu anlatısını benimseyen Andor, izleyicisini galaksinin daha önce görülmemiş bölgelerine götürerek bizi tanımadığımız karakterler ve onların gelenekleriyle buluşturdu. İkinci ve final sezonuyla bu köklü mitos için adeta “yeni bir umut” haline geldi. Star Wars zaman çizgisinde A New Hope’u (1977) önceleyen Rogue One (2016) filminin öncesini anlatan dizi, ilk sezondan itibaren Cassian Andor’un (Diego Luna) bir anti-kahramandan isyanın sembolüne dönüşümünü işlerken, bizi görkemli savaşlardan, ışın kılıçlarından ve karizmatik Jedi şövalyelerinden farklı bir rotaya yönlendirdi. Dizi, bizi Star Wars’un özünü teşkil eden arketiplerle buluşturdu ve isyan ruhunun ele geçirdiği karakterlerle bütünleştirdi. Star Wars mitolojisi her zaman politik altyapısı sağlam bir hikâye olmuştur, fakat bu zemini oluşturan “ruhu” Andor ete kemiğe büründürdü. Nostaljik anlara sırtını dayamadan Star Wars kanonuyla bu kadar uyumlu olmayı başaran ve hatta onu zenginleştiren nadir yan ürünlerden biri olan Andor, iki sezonluk epik anlatısının sonunda bu evrenin en unutulmaz eserlerinden biri olarak yerini aldı.
**THE WHITE LOTUS / MAX**
Varlıklı bir grup Amerikalı, lüks bir tatil köyü, bulunduğu coğrafyanın dokusuyla harmanlanmış temalar, kişisel arayışlar, yüzleşmeler ve her sezonun merak unsuru olan bir cinayet… The White Lotus’un Tayland’da geçen yeni sezonu, yaratıcısı Mike White’ın acımasız kader anlayışıyla “sıradanlıklarıyla” sıra dışı hale getirdiği karakterlerini bir kez daha kendi yazgılarına ulaştırdı. Her sezonda olduğu gibi, bir haftalık bir macerayı su üzerinde yüzen bir cesetle başlatan ve gizemini yine bu cesetle çözen The White Lotus, yeni hikâyesini bu defa Tayland’ın eşsiz güzelliklerine taşıdı. Ana temasını Batı’nın ve Batılıların Doğu’ya, onun inanç sistemlerine bakış açısı üzerine kuran bu satirik antoloji serisi, üçüncü sezonda sadece sınıfsal ayrımlara yönelik eleştirilerle yetinmedi; politik farklılıklar da yavaş yavaş hikâyeye dahil olmaya başladı. Bu sayede, iç içe geçmiş eğlenceli olay örgülerinin yanı sıra zengin bir karakter galerisi sunan dizi, bu sezon da bizi sahtelikleriyle otantik, yozlaşmışlıklarıyla inandırıcı yepyeni kahramanlarla tanıştırmayı başardı.
**THE STUDIO / APPLE TV+**
Hollywood tarihi, kendisini hedef alan hiciv öyküleriyle doludur, ancak çok azı yıldızlarla dolu bir oyuncu kadrosunu ve tuhaflıklarla örülü bir mizah anlayışını bir araya getirebilir. Apple TV+’ta yayınlanan The Studio, yaratıcıları Seth Rogen ve Evan Goldberg’in kendi tecrübelerinden esinlenerek kaleme aldıkları ve yönettikleri, tam anlamıyla fantastik bir anlatı sunuyor. Sıradanlık ve aptallık arasındaki hassas dengede yürüyen başrol karakteri Matt’in (Seth Rogen) çalıştığı stüdyoda terfi almasıyla başlayan dizi, kahramanının Oscar ödüllü bir yönetmenle gişe rekorları kıran bir filmi bir araya getirme hırsının yol açtığı felaketler zincirini konu alıyor. İlk iki bölümüyle sadece dizinin değil, bu tür hiciv yapımlarının da en başarılı örneklerinden birini sunan The Studio, uzun ve kesintisiz çekim tekniği ve karakterleri takip ediş biçimiyle hem dizinin içindeki karmaşayı ve kaosu derinden hissetmemizi hem de Matt’in içine düştüğü çaresizlik duygusunu paylaşmamızı sağlıyor. Bir sinema meraklısı olarak Hollywood hakkında çok az şey bilseniz bile, bu gösterişli çılgınlığın bir parçası olmak isteyeceksiniz.
**THE BETTER SISTER / PRIME VIDEO**
İlk bakışta, kariyerinde ve özel hayatında başarılı bir profil çizen Chloe (Jessica Biel) ile uyuşturucu bağımlısı ve alkolik olan kız kardeşi Nicky (Elizabeth Banks) gibi birbirine taban tabana zıt iki kadının hikâyesini anlatan The Better Sister, bir ölüm vakası nedeniyle yıllar sonra bir araya gelmeleri ve bu zorlu süreci birlikte atlatmak zorunda kalmalarıyla başlıyor. Ancak hikâye ilerledikçe, kendilerini içinde buldukları dava, mahkeme ve soruşturma sarmalında geçmişin sırları ortaya çıktıkça dizinin katmanları birer birer aralanıyor. Bu süreçte her bir karakterin dönüşümü, öykünün etkileyici derinliğiyle paralel olarak gerçekleşiyor. Bildiğimiz ve inandığımız her şey, karakterlerin öğrendiği yeni gerçeklerle sarsılırken, her bir karakter de bu yıkımdan payını alıyor. Aile, kız kardeşlik ve ebeveynlik gibi kavramları özenle işleyen The Better Sister, izleyicinin dikkatini son ana kadar canlı tutan gizemiyle de son derece etkileyici bir anlatı sunuyor.
**THE LAST OF US / MAX**
Gerçek bir pandemi sonrası dönemde, 2023 yılında yayınlandığında kıyamet sonrası anlatılara yepyeni bir boyut kazandıran The Last of Us, iki yıl sonra gelen yeni sezonunda hafızalara kazınan ikonik veda sahneleriyle bu yılın en unutulmaz anlarını izleyiciye sundu. Joel’in (Pedro Pascal) vedası, Ellie’nin (Bella Ramsey) yaşadığı ahlaki dönüşüm ve kırılmalar, birey ile topluluk ve baba ile kız arasındaki çatışmaların beslediği temalarla birlikte bu sezon, odağını tamamen Ellie’nin yolculuğuna ve dolayısıyla bir intikam öyküsüne kaydırdı. Öte yandan, intikamla yoğrulan bu ana yapı, hikâyeye farklı unsurlar da ekledi: Korkunç bir salgının ortasında, kimin haklı kimin haksız olduğunun belirsizleştiği, ahlaki çizgilerin kaybolduğu bir dünyada hayatta kalmaktan ziyade yola devam etmenin zorluğunu öğrenen ana karakterinin serüveniyle The Last of Us, inşa ettiği göz alıcı evren ve detaylı karakter portreleriyle son yılların en sarsıcı dramalarından birine dönüştü.
**APPLE CIDER VINEGAR / NETFLIX**
Netflix’te yayınlanan ve sosyal medya fenomenlerinin gerçek yüzlerine adeta bir spot ışığı tutan Apple Cider Vinegar, milyonlarca takipçisi olan bir fenomenin gerçek hayat hikâyesinden ilham alıyor. Dizi, iddia ettiğinin aksine bedensel değil ama “zihinsel” olarak sorunlu bir ruh haline sahip bir karakterin, başlangıçta ilgi çekmek amacıyla söylediği yalanların ortaya çıkma sürecini ve bu durumun yarattığı gerilimi merkezine alıyor. Dizide, bu sezon The Last of Us’ta da izlediğimiz Kaitlyn Dever’ın canlandırdığı Belle Gibson portresi o kadar güçlü ve o kadar harikalar yaratıyor ki, hikâyeden gözlerinizi ayırmanız mümkün olmuyor. Bu, günümüz sosyal medya düzenine ve fenomenlerine yönelik eleştirel bir öykü ve Belle gibi pek çok kişinin var olduğu gerçeğini de suratımıza çarpıyor.
**YOUR FRIENDS & NEIGHBORS / APPLE TV+**
Apple TV+’ın bu yıl peş peşe sunduğu harika içeriklerden bir diğeri de başrolünde Mad Men’in yıldızı Jon Hamm’in nefes kesici performansıyla büyülediği Your Friends & Neighbors dizisi. Varlıklı bir yatırım fonu yöneticisi olan Andrew Cooper’ın önce evliliğini, ardından işini kaybetmesiyle başlayan felaketler silsilesinin, beklenmedik bir karakter dönüşümüyle daha büyük trajedilere yol açmasını anlatan dizi, anlatıyı tek başına omuzlayan Andrew Cooper karakterinin görkemli varlığına rağmen, her bir karaktere zaman ve alan tanıyarak hikâyesini zenginleştiriyor. Your Friends & Neighbors; ani kayıpların, bu kayıpların doğurduğu korkusuzluğun, korkusuzluğun getirdiği vazgeçişin ve kırmızı çizgiyi aştıktan sonra yaşanan çarpıcı dönüşümün hikâyesi… Jon Hamm’in, umutsuzlukla umut arasındaki o ince çizgide yürüyen karakterinden gözünüzü alamayacaksınız.
**MOBLAND / TOD**
Londra’da yeraltı suç dünyasını kontrol eden iki güçlü ailenin arasındaki çatışmayla açılan MobLand, arabuluculuk görevini üstlenmek zorunda kalan Harry da Souza (Tom Hardy) adında bir “iş bitiricinin” hikâyesini temel alıyor. Harrigan ailesi için çalışan ancak aile üyelerinin savaşa ve şiddete olan eğilimleri nedeniyle durumu idare etme görevi kendisine düşen Harry’nin, hem kendi ailesini hem de diğer iki aileyi bir arada ve “sağlam” tutma çabası, soluk soluğa izlenen ve genellikle şiddet dolu bir anlatıyı beraberinde getiriyor. MobLand, bu yapısıyla klasik bir suç hikâyesi gibi dursa da Tom Hardy’nin tüm öyküyü taşıyan karakteri, Harrigan ve Stevenson ailelerinin her biri birbirinden “acayip” karakterleri ve özellikle Pierce Brosnan ile Helen Mirren ikilisinin sergilediği “çılgınlıklar” için izlenmeyi hak ediyor!
Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com