“Aydınlıkevler” ve “Hayalperest” adlı iki popüler oyunla tiyatro sahnesindeki başarısını kanıtlayan Sevda Baş, bu başarısını özgün bir yapımla sinemaya taşıdı. İstanbul Film Festivali’nde seyirciyle buluşan “Atlet” filminde, Baş, Hatice adında bir halterciyi canlandırıyor. Bu karakter aracılığıyla, Türkiye’deki kadın sporcuların başarıya ulaşmak için verdikleri mücadele, yapmaları gereken fedakarlıklar ve sporun ayrılmaz bir parçası olan etik konularını sorgulatan bir hikayenin merkezinde yer alıyor. “Kariyerimin en zor rolüydü” diye tanımladığı filmi ve Hatice karakterini, Sevda Baş’ın kendisinden dinledik.nn- **“Atlet” filmi, bir nevi “varoluş mücadelesi” hikayesi gibi duruyor. Canlandırdığınız Hatice karakteri, sık sık genel ahlak kurallarının sınırlarında dolaşıyor. Siz kendi karakterinizi nasıl tanımlar ve savunursunuz?**nnHatice, hayatta bir şeyler başarmak için sürekli mücadele etmek ve çabalamak zorunda olan genç bir kadın. Ona hiçbir şey kolayca sunulmamış. Genç yaşta babasını yitirmiş ve annesiyle evin geçim sorumluluğu büyük ölçüde onun omuzlarına yüklenmiş. Küçük yaşta başladığı halterde zamanla kendi jenerasyonunda belirli bir başarı yakalamış bir milli sporcu haline geliyor. Ancak hem antrenmanlarını sürdürüyor hem de yaşamını idame ettirmek ve hayallerine ulaşmak amacıyla günübirlik işlerde çalışıyor. Aslında bu ülkedeki pek çok genç gibi onun da temel amacı “başarıya ulaşmak”. Hem iyi bir sporcu olmak hem de maddi güvenceye kavuşmak istiyor. Katılacağı şampiyonada büyük ödülü kazanmayı kesinleştirmek için antrenörünün tavsiye ettiği ve “metot” olarak adlandırılan bir yönteme başvuruyor. Bu yöntemin ahlaki boyutu tartışılabilir olsa da, mevcut sistem ona başka bir çıkış yolu sunmuyor ve bu fikri son çare olarak benimsiyor. Tüm yolları denemiş, her türlü destek talebinde bulunmuş genç bir kadın olarak başka seçeneği kalmadığı için “başarmak” adına her şeyi göze alıyor.nn- **Bahsettiğiniz bu “metot”u biraz daha açabilir misiniz?**nnBu, aslında Sovyetler Birliği döneminden beri uygulandığı iddia edilen ve kimyasal bir madde barındırmadığı için Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) tarafından yasaklanmamış bir yöntem. Hamileliğin 8 ila 12. haftaları arasında salgılanan hormonların performansı artırıcı etkisinden faydalanılıyor ve yarışma tamamlandıktan sonra gebeliğe son veriliyor. Hatice de bu amaçla ovulasyon döngüsünü takip ederek bulduğu erkeklerle birlikte olup hamile kalmaya çalışıyor; ancak olaylar ne yazık ki onun planladığı şekilde gelişmiyor.nn- **Hem işlenmesi hem de canlandırılması cesaret gerektiren bir konu. “Atlet” filminin ortaya çıkış süreci nasıl oldu ve siz projeye nasıl katıldınız?**nnYazar ve yönetmenlerimizden birinin, arkadaşlarından dinlediği yaşanmış bir hikayeden ilham alarak kaleme aldığı bir film bu. Sanıyorum 2019 yılından bu yana filmi hayata geçirmek için uğraşıyorlardı. Projenin ilk aşamalarında, “Gerçek bir sporcuyla çalışsak nasıl olur?” fikri üzerinde durmuşlar ve birkaç sporcuyla test çekimleri yapmışlar. Daha sonra cast direktörleri Berfin ve Cemre ile görüşerek bir oyuncuyla ilerlemeye karar vermişler. Aradıkları role uygun gördükleri oyuncularla temasa geçmişler ki ben de onlardan biriydim. Senaryoyu ilk okuduğumda inanılmaz bir heyecan duydum. Hem rolün gerektirdiği fiziksel dönüşüm hem de hiç aşina olmadığım sporcu dünyası için yoğun bir çalışma yapmam gerekecekti. İlk görüşmeye giderken menajerime, “Bu rolü alamazsam gerçekten çok üzülürüm” dediğimi anımsıyorum. Görüşme esnasında karakter üzerine çok kafa yorduğum için saçımı kazıtmak gibi bazı önerilerde de bulundum. Ardından bir deneme çekimi gerçekleştirdik ve kısa süre sonra da müjdeli haber geldi!nn- **Bir sporcuyu canlandırmak şüphesiz oldukça meşakkatli olmalı. Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?**nnÇekimler başlamadan önce fiziksel dönüşüm için katı bir diyet ve spor programına dahil olduk. Vaktimiz oldukça dardı, bu yüzden süreç bir hayli yoğun geçti. Hayatımda ilk defa bu kadar sıkı antrenman yaptım ve bir sporcu disipliniyle beslendim. Diyetim sadece et, tavuk, balık ve pirinç lapasından oluşuyordu. Başlangıçta bu beslenme düzeni beni motive etse de, bir süre sonra sürekli aynı şeyleri tüketmek ve yemeğimi yanımda taşımak oldukça zorlayıcı oldu. Hatta “Aydınlıkevler” oyununun İzmir turnesindeyken sipariş ettiğim balığın yanık gelmesi ve pirinç lapası bulamamamız üzerine kucağımdaki yanık balıkla “Çok açım” diye ağlamaya başladığımı hatırlıyorum. Tam o esnada karşımda birisi patates kızartması yiyordu! Yine de bu disiplinli beslenme, Hatice’nin hayatının önemli bir parçası olduğu için beni role daha fazla hazırladı. Şimdi tüm bu anıları gülümseyerek anımsıyorum.nn- **Bugüne dek canlandırdığınız karakterler içinde sizi en çok zorlayan bu rol mü oldu?**nnHiç şüphesiz. Çekim öncesi antrenman süreci son derece yıpratıcıydı. Hayat tarzım, yaşam biçimim bir anda tamamen değişti. Setin ilk üç gününde bütün spor sahnelerinin çekimlerini tamamlamamız gerekiyordu; adeta hayatımın en uzun üç günüydü. “Artık zorlu sahneler geride kaldı” diye düşünürken, meğer sırada duygusal yükü çok daha ağır sahneler varmış. Nedenini bilmiyorum ama kolay bir çekim süreci olacağını düşünmüştüm. Setin son gününde ise attığım bir çığlıkla ayağa fırladım. Meğer bu yoğun tempo sırasında fıtık olmuşum, bunu son gün öğrenmiş olduk. Hem fiziksel hem de duygusal açıdan beni en çok zorlayan iş bu oldu.nn**İSTİSMARA VE MANİPÜLASYONA AÇIK BİR ALAN**nn- **“Atlet” filmi, aynı zamanda Türkiye’de kadın bir sporcu olmanın genel bir portresini de çiziyor. Bu yönden bir farkındalık yaratma amacı taşıdığını söyleyebilir miyiz? Sizin bu süreçteki çıkarımlarınız neler oldu?**nnÖncelikle cinsiyet fark etmeksizin, beden algısının ne denli farklılaştığını gördüm. Özellikle küçük yaşlarda spora başlayan çocuklar için o alan, o salon ve antrenörleriyle kurdukları ilişki çok filtresiz. Bu durum onları istismara karşı savunmasız bırakabiliyor. Antrenörleriyle aralarında ciddi bir ast-üst ilişkisi mevcut. Bu sıkı disiplin onları bir yandan düzene sokarken, diğer yandan manipülasyona da açık hale getirebiliyor. Sosyal medyada karşılaştığımız birçok video da bu durumu kanıtlar nitelikte. Elbette kadın olmanın getirdiği zorluklar o alanda da kendini belli ediyor. Filmde bu konuya değinen bir sahnemiz de bulunuyor. Bu kısa hazırlık sürecinin ardından tüm sporculara karşı özel bir saygı duymaya başladım.nn- **Oyunculuk gibi yoğun bir meslekle kişisel yaşamınız arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?**nnTiyatro veya set olması fark etmiyor; eğer sistemli bir çalışma takviminiz varsa, o rutine adapte olup planlı bir yaşam sürebiliyorsunuz. Tiyatro bu anlamda benim için oldukça konforlu bir alan. Her yönetmenin kendine has bir düzeni oluyor ve buna alıştığınızda her gün provaya gidip ardından kendi hayatınıza devam etmek oldukça kolaylaşıyor. Ancak diziler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çok kalabalık bir ekiple, çok uzun bir bölümü yetiştirme telaşı içinde oluyorsunuz. Son anda gelen senaryolar, sürekli değişen programlar insanı gerçekten yıpratabiliyor. Bir günlük izninizde de tek istediğiniz dinlenmek oluyor. Kısacası, o dengeyi kuran bizler değil, sektörün kendi işleyiş dinamikleri oluyor.nn**“MERAK DUYGUSUYLA OYUNCU OLDUM”**nn- **Oyunculukla ilk tanışmanız nasıl oldu? Sizi sahneye yönelten neydi?**nnBen, “Çocukluğumdan beri hayalim oyuncu olmaktı” diyenlerden değilim. Lise yıllarına kadar hep doktor olmayı istedim. Lisedeki en yakın arkadaşım Feyza tam bir aktivite insanıydı ve beni sürekli tiyatro oyunlarına götürürdü. Sonra bir gün aniden aileme “Ben konservatuvar okumak istiyorum” dedim. Bu kararı nasıl verdiğimi kendim bile tam olarak hatırlamıyorum. Zihnimde net bir fikir yoktu, sadece birdenbire karar verdim ve sınavlara hazırlanmaya koyuldum. Bugünden geriye dönüp baktığımda, sanırım merak duygusuyla oyuncu oldum. Başka insanların hayatlarını nasıl sürdürdüklerini, başlarına gelen olaylarla nasıl başa çıktıklarını merak etmişim. O dönemlerde kendi hayatım bana biraz sıkıcı geldiği için bu merakın izinden gitmiş olabilirim.nn**İKİ OYUNLA SAHNEDE**nn“Şu anda devam eden iki oyunum bulunuyor. ‘Aydınlıkevler’ dördüncü sezonunu tamamlıyor. ‘Hayalperest’e ise bu sezon Enis (Arıkan) ile birlikte başladık. Yakın bir arkadaşla aynı sahneyi paylaşmak harika bir deneyimmiş. Televizyon ve sinema projeleri için de görüşmelerim devam ediyor.”nn- **Oyunculuk kariyerinizin gelecekte nasıl bir yöne evrilmesini arzu edersiniz?**nnSinema dünyası beni çok etkiledi. Daha fazla film projesinde yer almak istiyorum; şu anki öncelikli hedefim bu. Uzun bir süredir bir şeyler kaleme alıyorum. Hayata geçirmeyi arzu ettiğim bir iki projem var. Ve tabii ki, hiçbir yılı boş geçirmeden sahnede olmayı sürdürmek istiyorum.
Sevda Baş’ın ‘Atlet’ İçin Zorlu Dönüşümü: ‘En Ağır Rolüm Oldu’
