Halk arasında ‘fil hastalığı’ şeklinde de isimlendirilen lenfödemin ne olduğunu açıklayan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Deniz Çevirme, lenf sisteminin yapısı ve işlevi hakkında bilgi verdi. Çevirme, “Lenf damarları, lenf kılcalları, lenf hücreleri, lenf nodülleri, bademcikler, timüs bezi ve dalaktan oluşan lenf sistemi, hücreler arası boşlukta toplanan sıvının toplardamar sistemine aktarılmasını temin eder. Bu sistemde meydana gelebilecek bir aksaklık, dokularda şişliklerin oluşmasına zemin hazırlar. Doku şişlikleri; eklemlerde hareket kabiliyetinin azalmasına, ağrıya, ciltte gerginlik hissine ve sertleşmeye yol açar, bu durum da zamanla ciltte katılaşma ve ileri dereceli şişliğin gözlemlendiği lenfödeme (fil hastalığı) dönüşmektedir” ifadelerini kullandı.”KOLLARDA VE BACAKLARDA LENF KANALLARI TIKANABİLİR”Lenfatik dolaşım sisteminin, dokularda yer alan sıvıları gözle görülemeyecek kadar minik ve ince kanallar aracılığıyla topladığını ve bu sıvıların vücudun belirli noktalarındaki nod (düğüm) adı verilen bölgelerde biriktiğini belirten Doç. Dr. Deniz Çevirme, bilhassa kollar ve bacaklardaki cilt seviyesinde bulunan lenf kanallarının çeşitli sebeplere bağlı olarak tıkanabildiğini ifade etti. Doç Dr. Çevirme, bu tıkanıklıkların meydana gelme sebeplerini şu şekilde açıkladı: “Primer-birincil nedenler: Doğuştan var olan anatomik kusurlar. “Sekonder-ikincil nedenler: Enfeksiyon, travma, cerrahi bir operasyon geçirme, kanser tedavisi sonrasında lenf düğümünün alınması gibi durumlar olarak kategorize edilebilirler.””İLERİ AŞAMALARDA CİLTTE AKINTI, SIZINTI VE YARALAR GÖRÜLÜR”Gerek lenf kanallarının gerekse lenf düğümlerinin zarar görmesi neticesinde dokulardaki sıvı emilim sürecinin yeterli düzeyde gerçekleştirilemediğini ve birikim yapan sıvıların ödem oluşturmaya başladığını dile getiren Doç. Dr. Deniz Çevirme, sözlerine şöyle devam etti: “Bu ödemli sıvı, mevcut olduğu bölgede yangıyı (iltihabı), diğer bir deyişle inflamasyonu tetikler. Bunun neticesinde gelişen iltihabi reaksiyon, yumuşak dokularda katılaşma ve büyümeye neden olur. Hastalık ilerledikçe, başlangıçta basıldığında meydana gelen çökmeler ortadan kalkar, şişkinlik ve gerginlik gözle bariz şekilde fark edilmeye başlanır. Daha ileri aşamalarda ciltte kalınlaşma, sertleşme ve portakal kabuğu manzarası ortaya çıkar. Zaman içerisinde lenf sıvılarının deri altında birikmesi, basınç artışına sebep olur ve bu vaziyet cildin beslenmesini olumsuz etkiler. Ciltte akıntı, sızıntılar ve yaralar meydana gelmeye başlar. Kollar ve bacaklar genişleyip ağırlaşmaya başlar; ilerleyen dönemlerde hareket zorluğu ve yaralar içerisinde kalmış uzuvlar tablosu belirir. Maalesef bu süreç, kronik ve ilerleyici bir karaktere bürünür.””LİPÖDEM, FAZLA KİLO VE SELÜLİT İLE KARIŞTIRILABİLİR”Lenfödemin genellikle lipödem, aşırı kilo alımı ve selülit ile karıştırılabildiğinin altını önemle çizen Doç. Dr. Deniz Çevirme, “Aslında Lenfödem hastalığı, bunlardan tamamen apayrı bir durumdur ve tedavisi çok daha farklı bir yaklaşımla planlanır. Lenfödem sinsi ve ilerleyici bir nitelikte olup, kronikleşen ve ileri safhalarda tedavi edilmesi güçleşen bir hastalıktır. Tam da bu yüzden erken dönemde teşhis edilmesi büyük önem taşır” dedi.”TEDAVİNİN TEMEL HEDEFİ İLTİHABI HAFİFLETMEKTİR”Doç. Dr. Deniz Çevirme, lenfödem tedavisi ile ilgili ise şu bilgileri aktardı: “Tedavide temel amaç iltihabı hafifletmektir. Erken tanı hayati derecede önemlidir. Her şeyden önce, özenle planlanmış cilt bakımı ve ödem azaltıcı drenaj terapileri mekanik olarak tatbik edilebilir. Bununla beraber, ödemi azaltan özel kıyafetler ve çoraplar kullanılabilmektedir. Bası kıyafetlerinin giyilmesi ve lenfatik drenaj masajları ödemi azaltmada fayda sağlasa da, hastalığın ilerleyişini engellemekte yetersiz kalır. Süreci iyileştirmek amacıyla fizyolojik restorasyonlara yani cerrahi müdahalelere ihtiyaç duyulur.””TEDAVİYE ERKEN BAŞLANDIĞINDA BAŞARI ORANI YÜKSEKTİR”Cerrahi tedavide alternatiflerin mevcut olduğunu ve hastalığın her döneminde uygulanabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Çevirme, “Gözle görülmesi mümkün olmayan küçüklükteki lenf damarlarında bulunan sıvı akımları, süper mikrocerrahi tekniği ile saptanıp toplardamara aktarılmaktadır. Bu işlem için yüksek teknolojili cerrahi mikroskoplar ve lenf damarlarının görüntülenmesini mümkün kılan ‘near infrared fluoresan (NIR)’ görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. ‘Lenfovenöz anastomoz’ şeklinde adlandırılan bu tedavi metodu, tıkalı olan lenfatik kanalları yeniden yapılandırmayı amaçlar. Tedavi umut vaat edici olup, erken dönemde uygulandığı takdirde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir” açıklamasını yaptı.”HER DÖNEM İÇİN UYGUN BİR CERRAHİ YÖNTEM PLANLANABİLİR”Ayrıca, lenf nod transferi (VLNT) olarak bilinen, vücudun farklı yerlerinden alınan sağlıklı lenf düğümlerinin hasarlı bölgelere nakledilmesinin de bir diğer alternatif çözüm olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çevirme, “Çok ileri aşamadaki ödemlerde yağ dokusu ve cilt altı dokuların büyümesi de hastalığa eşlik ettiğinden, süpermikrocerrahi tek başına çözüm olmayabilir. Bu sebeple hacim küçültme ve kitle çıkartılması gibi daha agresif tedaviler gerekebilir. Lenfödem rahatsızlığında her dönem için uygun bir cerrahi prosedür tasarlanabilmektedir. Süpermikrocerrahi neticesinde uygulanan fizyolojik restorasyon, hastalığın ilerlemesini önleyici bir etkiye sahiptir. Tedavi edilmemesi halinde Fil ayağına ve ender de olsa kanser gelişimine kadar varabilen lenfödem hastalığının erken dönemde tanınarak tedavi edilmesi bu sebeple çok mühimdir” diye konuştu.Son olarak lenfödemin günümüzde ciddi bir sağlık meselesi olduğunu, iş gücü kaybının yanı sıra hastaları psikososyal yönden de bir çöküşe sürükleyebildiğine işaret eden Doç. Dr. Çevirme, iyi planlanmış tedavi yöntemleri ile hastaların gündelik aktivitelerine yeniden dönebildiğini belirtti.