Adaletin Simgesi Justitia: Tarafsızlık İkonu mu, Göz Ardı Edilen Bir Paradoks mu?

Evrensel olarak “Lady Justice” adıyla tanınan Justitia, adaletin en güçlü ve kapsamlı metaforik simgesi olarak kabul edilir. Bu sembolün kökenleri, mitolojik olarak Antik Yunan’a kadar uzanmaktadır. Aslında Justitia, Antik Yunan panteonundaki iki önemli figürün birleşiminden doğmuştur: evrensel düzen ve ilahi yasanın tanrıçası Themis ile onun kızı olan ve beşeri dünyadaki adaleti simgeleyen Dike. Bu iki karakter, Roma mitolojisi altında Justitia ismiyle tek bir ikonik figürde birleştirilmiştir.

Bugün Justitia figürü, mahkeme binalarından kamusal meydanlara kadar pek çok yerde hukuk sistemine atıfta bulunan bir amblem haline gelmiştir. Bu ikonun tasviri tipik olarak göz bağı, terazi ve kılıç gibi temel unsurları içerir. Hukuk dünyasından akademisyenler, hakimler ve hukukçular, adaletin mevcut durumunu anlatmak amacıyla bu yaygın sembolü hem yazılarında hem de mahkeme kararlarında sıklıkla duygusal ve kuvvetli bir dille kullanırlar. Heykelle bütünleşen bu sembollerin anlamları şöyledir:

Göz bağı, objektifliği ve her türlü etkiye kapalı stoacı bir yansızlığı ifade eder.
Terazi, Aydınlanma düşüncesine has ölçülebilirliği ve ampirik kanıtları sembolize eder.
Kılıç ise adaletin yaptırım kudretini ve kararlılığını gösterir.

Justitia’yı meydana getiren bu sembollerin farklı kombinasyonları, söz konusu ideallerin çeşitli biçimlerde yansıtılmasına olanak tanır. Mesela, bazı yorumcular göz bağı hafifçe aralanmış Justitia betimlemelerini, adaletin yalnızca katı bir tarafsızlığa değil, aynı zamanda sezgisel ve insani muhakeme yöntemlerine de dayanması gerektiği fikrini savunmak için kullanır. Retorik bir bakış açısıyla, metonimik semboller sayesinde tek bir metafor olarak algılanan bu yapının barındırdığı katmanlı manaları daha net bir şekilde çözümlemek mümkündür. Bu yöntem, sembolün çok anlamlılığını zenginleştirerek adaletin doğasına ilişkin farklı yorumların önünü açar.

**GÖZ BAĞI: TARAFSIZLIK MI, SEÇİCİ KÖRLÜK MÜ?**

Modern hukuk sistemleri, tam da bu sembolizm üzerinden yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Temel soru şudur: Justitia’nın temsil ettiği adalet gerçekten tarafsız mıdır, yoksa göz bağının arkasında kasıtlı bir görmezden gelme mi yatmaktadır? Yale Üniversitesi’nden Judith Resnik ve Dennis Curtis’in işaret ettiği üzere, Justitia modern hukuk alanına bir tanrıça kimliğinden ziyade, “antik erdemlerin dünyevileştirilmiş bir temsili” olarak girmiştir. Ne var ki, bu dünyevileşme durumu, adaletin etik boyutunun politik çıkarlar tarafından zaman zaman gölgede bırakılmasına yol açmaktadır.

Amerikalı retorik teorisyenleri Olson & Olson, Justitia’nın taşıdığı elementleri “metonimik semboller” olarak nitelendirir. Bu tanıma göre göz bağı yansızlığı, terazi ampirik delil sistemini, kılıç ise hem cezalandırma gücünü hem de olası bir baskı unsurunu simgeler. Bu sembollerin her biri tek başına bir anlam taşısa da, bir araya geldiklerinde bazı tutarsızlıklar içerebilirler. Gerçekten de, “görme yetisi olmayan bir figürün delilleri nasıl değerlendirebileceği” sorunsalı, çağdaş hukuk sistemlerinin en temel dilemmalarından birini oluşturmaktadır. Kanadalı filozof Charles Taylor ise göz bağının sadece tarafsızlığı değil, aynı zamanda duygusal ve öznel unsurlardan arındırılmış, soğuk bir akılcılık idealini temsil ettiğini öne sürer. Bu durum şu soruyu gündeme getirir: Adalet yalnızca rasyonel bir süreç midir, yoksa vicdan faktörü de bu denklemin bir parçası olmalı mıdır? ABD, Fransa ve Brezilya gibi ülkelerde görülen yüksek profilli davaların sonuçları, kamuoyunda bu sembollerin anlamının yeniden sorgulanmasına yol açmıştır. Gelinen bu aşamada, simgesel adalet ile pratikteki adalet arasındaki makasın giderek açıldığı görülmektedir.

**JUSTİTİA: GEÇERLİ BİR İDEAL Mİ, ESKİMİŞ BİR SÖYLEM Mİ?**

Nesnelliği, dengeyi ve hukuki gücü simgeleyen Justitia figürü, günümüzde pek çok hukuk sisteminde hala bir ideal olarak görülmeye devam etmektedir. Ancak şu sorular geçerliliğini korumaktadır: Justitia hala ulaşılması gereken bir hedef midir, yoksa içi boşaltılmış bir retoriğe mi dönüşmüştür? Mevcut adalet mekanizmaları, bu sembolün taşıdığı derin anlamları ne ölçüde karşılayabilmektedir? Özellikle ABD, Almanya ve Brezilya gibi ülkelerde yüksek mahkeme kararlarının kamuoyu tarafından artan bir şüpheyle incelenmesi, “Justitia’nın göz bağının tarafsızlık mı yoksa stratejik bir görmezden gelme mi olduğu” sorusunu tekrar gündeme taşımıştır. Harvard Üniversitesi hukuk profesörlerinden Martha Minow, çağdaş hukuk sistemlerinin sıklıkla “hukuki formaliteler içinde boğulduğunu” ve adaletin “görünüşte var olan ama uygulamada eksik” olduğunu belirtmektedir. Justitia’nın sembolleri olan terazi, kılıç ve göz bağının her biri farklı bir hukuki ideale gönderme yaparken, bu ideallerin zamanla retorik birer süs objesine evrilmesi, hukuk sistemlerinin içsel tutarlılığını zedelemektedir. Akademisyen Judith Resnik de bu duruma dikkat çekerek, Justitia figürünün artık sadece adalet saraylarını değil, aynı zamanda medyayı ve siyasi arenayı da süsleyen bir “süsleme unsuru”na dönüştüğünü vurgulamaktadır.

**JUSTİTİA’NIN İÇSEL PARADOKSU**

Metonimik semboller arasındaki bu anlamsal gerilimler, adaletin çok boyutlu ve karmaşık yapısını gözler önüne serer. Görme engelli bir figürün kanıtları değerlendirmesi veya aynı anda hem ceza (kılıç) hem de denge (terazi) unsurlarını taşıması, Justitia’yı kaçınılmaz olarak bir içsel çelişkiye iter. Bu paradokslar, adalet söyleminin yalnızca sembollerin kendisiyle değil, bu sembollerin birbiriyle olan etkileşimleri üzerinden de sürekli olarak sorgulanması gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla Justitia, artık sadece adaletin bir simgesi olmaktan çıkıp, adalet hakkında sorulması gereken temel soruların kendisi haline gelmiştir: Taşıdığı yüce anlamlar, artık taşınması imkânsız birer ağırlığa mı dönüşmüştür? Judith Resnik’in de ifade ettiği gibi: “Justitia mahkeme duvarlarında yüksekte duruyor olabilir ama esas mesele onun yerden ne kadar yüksekte durduğu değil, toplumun ne kadar uzağında kaldığıdır.”