UEFA, oyuncuların maruz kaldığı yük ile ilgili devrim niteliğinde olabileceğini öne sürdüğü iki aşamalı ortak bir girişim başlattığını açıkladı. Bu çalışmanın amacı, çeşitli sakatlık türleri, performans düzeyleri ve oyuncu esenliği gibi birbiriyle bağlantılı unsurların daha etkin bir şekilde analiz edilmesidir. Bu çerçevede, kulüpler, futbolcular, antrenörler, sağlık ekipleri ve bağımsız uzmanlardan meydana gelen bir panelin belirleyeceği diğer paydaş grupları için “yük” kavramının ne ifade ettiğinin tanımlanması hedefleniyor. Dolayısıyla, UEFA’nın incelediği “oyuncu yükü” kavramını, bir futbolcunun müsabaka öncesi, sırası ve sonrasında karşılaştığı fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik yıpranmaya neden olan ve oyuncunun katlanmak zorunda kaldığı zihinsel ve fiziksel yorgunluğu tetikleyen tüm stres faktörleri olarak tanımlamak mümkündür.
İronik bir şekilde, oyuncuların üzerindeki yükü ağırlaştıran bizzat UEFA’nın yakın zamanda aldığı kararlar olmuştur. Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi organizasyonlarında format değişikliği yapılarak maç sayısı yüzde 30 oranında artırılmıştır. Benzer şekilde, Avrupa Şampiyonası’nın lig formatına geçirilmesi de maç takvimini daha yoğun hale getirmiştir. Aslında UEFA, elindeki en değerli varlık olan futbolcuların sağlığını güvence altına alarak mücadele kapasitelerini en üst seviyeye çıkarmayı amaçlıyor gibi görünmektedir. Bunun sebebi, finansal futbol ekosisteminde daha fazla maçın, daha çok sponsor, artan ticari gelir ve yükselen yayın geliri anlamına gelmesidir.
Günümüz futbol endüstrisi, tamamen kâr maksimizasyonuna odaklanarak finansal bir yapıya bürünmüştür. Bu durum, UEFA ve FIFA ortaklığının, kendi doymak bilmez iştahları doğrultusunda futbolu nasıl bir para kazanma aracına dönüştürdüğünün açık bir kanıtıdır. Bu hedefe ulaşmak için kulüp futbolu bilinçli olarak öne çıkarılmıştır. Parasal getirinin ana kaynağı olan kulüp futbolu yalnızca yüceltilmekle kalmamış, aynı zamanda kulüplerin maç sayıları artırılmış ve daha az müsabakaya sahip turnuvalar lig formatına dönüştürülmüştür.
Oyunun durmasının finansal kayıp olarak algılandığı bu sistemde, hedefi yüksek kulüplerde oynayan üst düzey oyuncuların yaşadığı stres ve iş yükü, diğer meslektaşlarına kıyasla çok daha ağır bir seyir izlemektedir. Bu zorluklar, potansiyel sakatlıklar durumunda iyileşme için ek zamana ihtiyaç duyulmasına yol açsa da, sıkışık maç takvimi ve yoğun antrenman temposu, bu ilave süreye pek olanak tanımamaktadır. Bu da tedavi sürecini uzatmakta ve neticede kulüplerin maliyetlerini artırmaktadır.
UEFA ve FIFA işbirliği, kulüplerin sezon öncesi ve sonrası gerçekleştirdiği ekonomik getirili ulusal ve uluslararası turlar ile futbolu kesintisiz bir oyuna dönüştürmüştür. Bu durum, özellikle sezon dışı turnuvaların düzenlendiği yıllarda oyuncuların dinlenme sürelerini ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Buna verilebilecek en güncel örnek, Avrupa liglerinin sona ermesinin hemen ardından FIFA’nın ABD’de bir Kulüpler Dünya Kupası organize etmesidir. UEFA ve FIFA’nın daha fazla para kazanma hırsı, futbolun doğal yapısına müdahale ederek oyunu adeta sakatlamaktadır. Daha çok maç oynatma hevesi, oyuncu sakatlıklarının artmasına neden olmaktadır. Yoğun maç trafiği, elit oyuncuların zamanlarının yüzde 80’inden fazlasını futbola ayırmak zorunda kalmalarının arkasındaki temel nedendir. Oyunu ve oyuncuyu yaralama pahasına devam eden bu durum, UEFA ile FIFA’yı memnun edebilir ancak sürdürülebilir olmaktan uzaktır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, UEFA’nın böyle bir çalışmayı başlatmak zorunda kalması için, “Hiç yoktan iyidir” demekten başka bir şey gelmiyor elden.