Hindistan’daki Trajik Kaza: Boeing 787 Dreamliner’ın ‘Sarsılmaz Güvenlik’ İmajı Mercek Altında

Haber Analizi
Yazan: Theo Leggett
Uluslararası İş Dünyası Muhabiri
11 dakika önce

Air India uçağının düşmesi ve en az 270 kişinin hayatını kaybetmesiyle, Boeing’in en popüler ve yenilikçi uçaklarından birinin karıştığı bir kaza yaşandı. Bugüne dek en güvenli hava taşıtlarından biri olarak ün yapmış olan Boeing 787 Dreamliner, bu olayla birlikte sorgulanmaya başlandı.

171 sefer sayılı uçağın kalkışından yalnızca 30 saniye sonra neden irtifa kaybettiği henüz belirsizliğini koruyor. Kaza kırım ekipleri, uçuş kayıt verilerine ulaşmış olup kazanın nedenini belirlemek üzere yoğun bir çalışma yürütmektedir.

Ancak bu hadise, tüm dikkatleri kazaya karışan uçak modeline, yani yeni nesil, radikal ve yakıt verimli uçakların öncüsü olan 787 Dreamliner’a çevirdi.

12 Haziran 2025’te yaşanan bu kazadan önce, 787’ler yaklaşık on buçuk yıllık bir süre boyunca tek bir can kaybı veya büyük bir kaza olmaksızın operasyonlarını sürdürmüştü. Boeing’in verilerine göre, bu dönemde bir milyardan fazla yolcu bu uçaklarla seyahat etti. Halihazırda dünya genelinde 1.100’den fazla Dreamliner hizmet vermektedir.

Diğer taraftan, bu modelin geçmişi bir dizi kalite kontrol sorunuyla doludur.

Uçağın imalat sürecinde görev almış bazı kişiler, yıllar boyunca üretim standartlarıyla ilgili çok sayıda kaygılarını dile getirdiler. Bu kişilerden bazıları, tehlikeli derecede kusurlu olduğu iddia edilen uçakların hizmete girmesine göz yumulduğunu öne sürdü; bu, şirketin sürekli olarak yalanladığı bir iddiadır.

**Sonic Cruiser’dan Doğan Verimlilik Odaklı Tasarım**

2009 yılının soğuk bir Aralık sabahında, yepyeni bir uçak Seattle yakınlarındaki Paine Field havaalanı pistinde yerini aldı ve kendisini izleyen coşkulu kalabalığın alkışları eşliğinde bulutlu gökyüzüne yükseldi.

Bu uçuş, seneler süren geliştirme çalışmalarının ve milyarlarca dolarlık bir yatırımın somut bir sonucuydu.

Kaynak: Getty Images

787, petrol fiyatlarının yükselişe geçtiği ve artan yakıt giderlerinin havayolu şirketleri için ciddi bir endişe unsuru haline geldiği 2000’li yılların başında tasarlandı. Boeing, bu ihtiyaca cevap olarak verimlilikte yeni bir çığır açacak uzun menzilli bir uçak imal etme kararı aldı.

Havacılık tarihçisi Shea Oakley, “1990’ların sonlarında Boeing, Sonic Cruiser adını verdiği bir tasarım üzerinde çalışıyordu,” diye açıklıyor. Bu uçak, başlangıçta ses hızının hemen altında 250 yolcu taşıyacak, ileri teknoloji ve gelişmiş malzemelerle donatılmış bir model olarak düşünülmüştü. Öncelikli hedef yakıt ekonomisinden çok hızı artırmak ve seyahat sürelerini kısaltmaktı.

Oakley, “Fakat sonrasında 11 Eylül saldırılarının etkileri küresel havayolu endüstrisini derinden sarstı,” diyor. “Havayolları, Boeing’e asıl ihtiyaç duydukları şeyin, o güne kadar üretilmiş en ekonomik ve yakıt tasarruflu uzun menzilli jet olduğunu iletti. Artık Sonic Cruiser ile benzer kapasitede, fakat yüksek hız yerine verimli bir uçuş sunan bir uçak talep ediyorlardı.”

Bunun üzerine Boeing, ilk konsepti rafa kaldırarak 787 üzerinde çalışmalara başladı. Bu hamlesiyle, havayolları için yeni bir operasyon modelinin doğmasına da öncülük etti. Çok sayıda yolcuyu devasa uçaklarla “merkez” havalimanları arasında taşıyıp ardından aktarmalı uçuşlarla diğer destinasyonlara yönlendirme fikrinin yerini, daha küçük uçaklarla daha küçük kentler arasında direkt uçuşların yapıldığı bir model aldı.

**Airbus ve Boeing’in Zıt Stratejileri**

O dönemde Boeing’in en büyük rakibi konumundaki Avrupalı havacılık devi Airbus ise tamamen zıt bir strateji benimsiyordu. Şirket, dünyanın en büyük ve en yoğun havalimanları arasındaki kalabalık hatlarda olabildiğince fazla yolcu taşımak amacıyla özel olarak tasarlanmış devasa A380 modelini geliştiriyordu.

Geriye dönüp bakıldığında, Boeing’in yaklaşımının daha isabetli olduğu anlaşılıyor. Yakıta olan aşırı talebiyle bilinen A380, yalnızca 251 adet üretildikten sonra 2021 yılında üretimden kaldırıldı.

AeroDynamic Advisory’nin genel müdürü, havacılık analisti Richard Aboulafia, durumu şöyle özetliyor: “Airbus, geleceğin insanların sürekli Frankfurt, Heathrow ya da Narita gibi dev merkezlerde aktarma yapacağı bir dünya olduğunu zannediyordu. Boeing ise ‘Hayır, insanlar doğrudan varmak istedikleri yere uçmak istiyor’ dedi. Ve bu konuda kesinlikle haklı çıktılar.”

Kaynak: Getty Images

787, gerçekten de radikal bir tasarıma sahipti. Ağırlığı azaltmak için alüminyum yerine karbon fiber gibi kompozit malzemelerden üretilen ilk ticari jet olma özelliğini taşıyordu. Sürtünmeyi düşürmek için gelişmiş aerodinamik özelliklerle donatılmıştı. Ayrıca, General Electric ve Rolls Royce tarafından geliştirilen yüksek verimlilikli modern motorları kullanıyor ve çok sayıda mekanik ve pnömatik sistemi, daha hafif olan elektrikli sistemlerle değiştiriyordu.

Boeing, tüm bu yeniliklerin uçağı, bir önceki modeli olan Boeing 767’den %20 daha verimli kılacağını iddia ediyordu. Ek olarak, üreticinin %60’a kadar daha küçük olduğunu belirttiği gürültü ayak izi (uçak gürültüsünden etkilenen yerdeki alan) sayesinde önemli ölçüde daha sessiz bir uçaktı.

**Acil İnişler ve Batarya Yangınları**

Fakat uçağın hizmete girmesinden kısa bir süre sonra ciddi problemler baş gösterdi. Ocak 2013’te, Boston Logan Uluslararası Havalimanı’nda bir kapıda park halinde bekleyen bir 787’nin lityum-iyon bataryaları alev aldı. Bu olaydan bir hafta sonra, aşırı ısınan bataryalar nedeniyle başka bir 787, Japonya’da bir uçuş esnasında acil iniş yapmak zorunda kaldı.

Bu olaylar üzerine, Boeing bir çözüm geliştirinceye kadar 787’ler dünya genelinde aylarca yere indirildi.

Kaynak: Getty Images

O tarihten bu yana günlük operasyonlar daha sorunsuz ilerlese de, üretim sürecinde büyük aksaklıklar yaşandı. Analistler, bu durumun kısmen Boeing’in 787 için Seattle’daki merkezlerinden 2.000 mil uzakta, South Carolina eyaletinin North Charleston kentinde yeni bir montaj hattı kurma kararından kaynaklanabileceğini belirtiyor. Bu hamle, bölgedeki düşük sendikalaşma oranlarından ve eyalet yönetiminden gelen teşviklerden faydalanmak amacıyla yapılmıştı.

Aboulafia, “Ciddi geliştirme sorunları yaşandı,” diyor. “Özellikle Boeing’in Puget Sound bölgesi dışında ilk üretim hattını kurma kararıyla bağlantılı imalat sorunları oldukça önemliydi.”

**Şirket Çalışanlarından Gelen İddialar**

2019 yılında Boeing, uçağın farklı bileşenlerinin birbirine monte edilme şeklini etkileyen bir dizi imalat hatasının ilkini tespit etti. Bu bulgunun ardından şirket, araştırmalarını derinleştirerek başka sorunları da gün yüzüne çıkardı. Teslimatlar büyük ölçüde aksadı ve Mayıs 2021 ile Temmuz 2022 arasında tamamen durma noktasına geldi; bir sonraki yıl ise tekrar kesintiye uğradı.

Ancak 787 programına yönelik potansiyel olarak en yıkıcı iddialar, şirketin kendi mevcut ve eski çalışanlarından geldi. Bu isimlerin başında, South Carolina’daki 787 fabrikasının eski kalite kontrol müdürü olan merhum John Barnett yer alıyordu. Barnett, uçakları mümkün olan en kısa sürede üretme baskısının güvenliği tehlikeli bir şekilde zayıflattığını öne sürdü.

Kaynak: AFP via Getty Images

2019’da BBC’ye yaptığı açıklamada, fabrikadaki çalışanların parçaların tesis içindeki takibini sağlayan katı prosedürlere uymadığını ve bunun da kusurlu parçaların kaybolmasına neden olduğunu belirtti. Hatta bazı durumlarda, üretim hattındaki gecikmeleri engellemek amacıyla işçilerin hurda kutularından aldıkları standart dışı parçaları kasıtlı olarak uçaklara monte ettiklerini iddia etti.

Barnett ayrıca, uçak zeminlerini sabitlemek için kusurlu bağlantı elemanlarının kullanıldığını ileri sürdü. İddiasına göre bu parçaların vidalanması, jilet keskinliğinde metal artıklarının oluşmasına yol açıyordu ve bu artıklar, bazı durumlarda zeminin altında büyük miktarda kablo demetinin bulunduğu alanlarda birikiyordu.

Onun iddiaları daha önce ABD’nin düzenleyici kurumu olan Federal Havacılık İdaresi’ne (FAA) iletilmiş ve kurum, iddiaları kısmen doğrulamıştı. Yapılan araştırma sonucunda, fabrikada en az 53 “uygun olmayan” parçanın kayıp olduğu belirlendi. FAA tarafından gerçekleştirilen bir denetim, bazı uçakların zeminlerinin altında metal talaşları bulunduğunu da teyit etti.

Boeing, yönetim kurulunun konuyu incelediğini ve “uçuş güvenliği açısından bir sorun teşkil etmediği” sonucuna vardığını, ancak bağlantı parçalarının daha sonra yeniden tasarlandığını belirtti. Şirket, “FAA’nın parça izlenebilirliğine ilişkin bulgularını tamamen çözdüğünü ve tekrarını önlemek için düzeltici eylemler uyguladığını” açıkladı.

**’Büyük Bir Olayın Yaşanması An Meselesi’**

Barnett, halihazırda hizmette olan uçakların, büyük bir kazaya yol açabilecek kadar ciddi gizli kusurlar barındırabileceğinden endişeliydi. 2019’da bana, “Bir 787’de büyük bir olayın yaşanmasının an meselesi olduğuna inanıyorum,” demiş ve eklemişti: “Umarım yanılırım.”

Barnett, 2024 yılının başlarında intihar etti. O dönemde, iddiaları nedeniyle mağdur edildiğini öne sürerek şirkete karşı açtığı uzun soluklu bir ihbar davasında ifade veriyordu. Boeing bu iddiayı reddetti.

Onun iddialarının birçoğu, fabrikadaki bir başka eski kalite müdürü olan Cynthia Kitchens’ın daha önceki iddialarıyla benzerlik gösteriyordu. Kitchens, 2011 yılında, üretim hattının akışını sürdürmek amacıyla standart dışı parçaların karantina kutularından kasıtlı olarak alınıp uçaklara takıldığı konusunda düzenleyici kurumları bilgilendirmişti.

2016’da Boeing’den ayrılan Kitchens, ayrıca çalışanlara standartların altındaki işleri görmezden gelmelerinin telkin edildiğini ve kaplamalarında metalik talaşlar bulunan kusurlu kabloların kasıtlı olarak uçaklara yerleştirildiğini, bunun da tehlikeli bir kısa devre riski oluşturduğunu iddia etti.

Boeing, bu spesifik iddialara yanıt vermedi ancak Kitchens’ın 2016’da “bir performans iyileştirme planına dahil edildiği bilgisini aldıktan sonra” istifa ettiğini belirtti. Şirket, Kitchens’ın daha sonra Boeing’e karşı “herhangi bir kalite sorunuyla ilgisi olmayan ayrımcılık ve haksız muamele iddialarını ileri sürerek” bir dava açtığını ve bu davanın reddedildiğini aktardı.

Kaynak: Getty Images

Daha yakın bir zamanda, üçüncü bir kişi olan ve halen Boeing çalışanı olan Sam Salehpour, geçen yıl bir senato komitesi önünde ifade verirken gündeme geldi. Salehpour, ABD’li yasa yapıcılara, “Boeing’de tanık olduğum güvenlik sorunları, eğer ele alınmazsa, ticari bir uçakta yüzlerce insanın ölümüne yol açabilecek feci bir arızayla sonuçlanma potansiyeline sahip,” dedi.

Kalite mühendisi olan Salehpour, 2020 sonlarında 787 üzerinde çalışırken, şirketin uçağın üretim ve teslimatını hızlandırmak amacıyla montaj süreçlerinde kestirme yollara başvurduğunu gözlemlediğini söyledi. Bu durumun, “787 filolarında potansiyel olarak kusurlu parçalara ve hatalı kurulumlara yol açtığını” ekledi.

Salehpour ayrıca, incelediği uçakların birçoğunda, gövde bölümleri arasındaki birleşim yerlerindeki küçük boşlukların uygun şekilde düzeltilmediğini belirtti. Bu bağlantıların “zaman içinde erken yorulma arızasına” yatkın olacağını ve bunun da “potansiyel olarak feci” sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Yetkili, bu durumdan 787 filosunun büyük bir kısmını oluşturan 1.000’den fazla uçağın etkilenebileceğini öne sürdü.

Boeing ise “787’nin yapısal bütünlüğüne ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığı” konusunda ısrarını sürdürüyor: “Gündeme getirilen konular, ABD Federal Havacılık İdaresi’nin gözetiminde titiz bir incelemeden geçirilmiştir. Bu analiz, uçağın dayanıklılığını ve hizmet ömrünü on yıllar boyunca koruyacağını ve bu sorunların herhangi bir güvenlik endişesi oluşturmadığını doğrulamıştır.”

**’Böyle Bir Sorun Olsaydı Şimdiye Kadar Ortaya Çıkardı’**

Boeing’in son yıllarda kurumsal kültürü ve imalat standartları nedeniyle yoğun bir baskı altında olduğu tartışılmaz bir gerçektir. En çok satan modeli 737 Max’in karıştığı iki ölümcül kazanın ve geçen yıl yaşanan bir başka ciddi olayın ardından şirket, defalarca kârı yolcu güvenliğinin önüne koymakla suçlandı.

Bu algıyı kırmak amacıyla geçen yıl şirkete katılan CEO Kelly Ortberg, şirket içi süreçleri yeniden yapılandırdı ve kapsamlı bir güvenlik ve kalite kontrol planı üzerinde düzenleyicilerle işbirliği yaptı.

Tüm bu çabalara rağmen, halihazırda operasyonda olan 787’ler, geçmişteki üretim hataları nedeniyle hâlâ güvenlik riskleriyle uçuyor olabilir mi?

Kaynak: Reuters

Richard Aboulafia bu görüşe katılmıyor: “Bu uçak 16 yıldır hizmette, 1.200 jet ve bir milyardan fazla yolcu taşıdı, ancak bugüne kadar hiç kaza yaşanmadı. Bu kusursuz bir güvenlik sicilidir.”

Aboulafia, herhangi bir ciddi sorunun çoktan kendini göstermiş olması gerektiğini savunuyor: “Üretim sorunlarının daha çok kısa vadeli bir endişe olduğunu düşünüyorum. 787 üretimi birkaç yıldır çok daha sıkı denetleniyor. Daha eski uçaklarda ise herhangi bir ciddi problemin şimdiye kadar ortaya çıkmış olacağını varsayıyorum.”

Ahmedabad’da düşen Air India uçağı, ilk uçuşunu 2013’te yapmıştı ve 11 yaşındaydı.

Ancak eski Boeing muhbiri Ed Pierson’ın kurduğu Havacılık Güvenliği Vakfı, son kazadan önce de 787’lerle ilgili endişeleri olduğunu ifade ediyor: “Evet, bu olası bir güvenlik riskiydi. Olay raporlarını inceliyor, düzenleyici belgeleri takip ediyoruz. Çeşitli sorunları tanımlayan uçuşa elverişlilik direktifleri yayımlanıyor ve bu durum insanı düşündürüyor.”

Kaynak: Getty Images

Vakıf, bu sorunlardan birinin tuvalet musluklarından sızan suyun elektrikli ekipman bölmelerine ulaşma ihtimali olduğunu belirtiyor. Geçen yıl FAA, bazı 787 modellerinde sızıntıların tespit edilemediğine dair raporlar üzerine havayolu şirketlerine düzenli denetimler yapma talimatı vermişti.

Pierson, son kazanın nedeninin henüz bilinmediğini hatırlatarak, sorunun uçaktan, havayolundan veya başka bir faktörden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılmaksızın soruşturmanın hızla sonuçlandırılmasının hayati önem taşıdığını vurguluyor.

Yine de, mevcut durumda 787’nin güvenlik sicili güçlü pozisyonunu koruyor.

Havacılık danışmanlık firması Leeham Company’nin genel müdürü Scott Hamilton, “Şu anda Air India kazasına neyin yol açtığını bilmiyoruz,” diyor. “Ancak uçak hakkında bildiklerimiz ışığında, bir 787’ye binmekte herhangi bir tereddüt yaşamazdım.”

Bu haber, BBC gazetecileri tarafından hazırlanmış ve kontrol edilmiştir. Bir pilot proje kapsamında çevirisi için yapay zeka teknolojisinden de yararlanılmıştır.