Sana Göre Haber

Kene Tehlikesine Karşı Uzmanlardan Radikal Çözüm Önerisi: Kuş Avcılığına Geçici Yasak

Uzmanlar, yaz mevsiminde yaygınlaşan kene kaynaklı hastalıklara karşı mücadelede, kuş avcılığının belirli bir süre durdurulması, yerel idarelerin daha proaktif bir rol üstlenmesi ve toplumsal bilincin yükseltilmesi gibi çok yönlü bir strateji gerektiğini vurguluyor.
Yaz aylarında doğayla daha fazla vakit geçirilmesi, bilhassa kırsal kesimlerde, meralarda ve ormanlık alanlarda insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan kenelerle karşılaşma riskini artırıyor. Bu sebeple, etkili korunma metotlarının uygulanması ve olası bir ısırık durumunda erken müdahalede bulunulması kritik bir rol oynuyor.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Alpak, fakültelerinin hayvan hastanesine getirilen evcil hayvanlar üzerinde yapılan muayenelerde, vaka sayılarında bir yükseliş gözlemlemediklerini ifade etti.
Kene popülasyonu ile kene ısırması vakalarının farklı metrikler olduğunu ve ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Alpak, “Kene ısırma vakalarındaki yükselişin doğrudan kene sayısındaki bir artıştan kaynaklandığını belirtmek güçtür. Ancak vaka sayıları incelendiğinde, belirgin bir artış olduğu ifade edilebilir. Resmi kayıtlara göre 2024 yılı içinde 593 vaka tespit edilmiş ve maalesef bu vakaların 20’si ölümle neticelenmiştir. 2025 yılının ocak-haziran periyodunda ise ülke çapındaki vaka sayısının 7 bin 801 olduğu tahmin edilmektedir. Güncel verilere göre, bu dönemdeki can kaybı sayısı ne yazık ki 18’e yükselmiştir,” dedi.
“KUŞ AVCILIĞI YASAĞI FAYDA SAĞLAYABİLİR”
Prof. Dr. Alpak, kene popülasyonundaki hızlı artışın arkasında iklim değişikliği, yükselen sıcaklıklar ve artan nem gibi faktörlerin yattığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Diğer faktörler arasında doğal düşmanlarının azalması, evcil ve yaban hayvanı popülasyonlarındaki artış ile ilaçlama ve denetim metotlarındaki eksiklikler sayılabilir. Kenelerin yaşadığı bölgelerdeki yabani kuş popülasyonunun düşmesi, tarımsal mücadelede kullanılan ilaçların uygulama şekli ve sıklığı, ekilip biçilmeyen ve kendi haline bırakılan arazilerin fazlalığı gibi durumlar, bu alanlarda kontrolsüzce büyüyen otların keneler için ideal bir yaşam alanı yaratmasına yol açmaktadır.”
Kene popülasyonunun en çok yüksek otların bulunduğu meralar, çalılık alanlar, ormanlık bölgeler ve çevreleri, hayvan barınaklarının etrafı ve nemli topraklara sahip sulak alan kenarları gibi yerlerde yoğunlaştığını kaydeden Alpak, açık arazilerde kimyasal ilaçlama yapılmasının yanlış bir yaklaşım olduğunun altını çizdi. Bu tür kimyasalların arılar gibi faydalı böceklere de zarar verebileceğine dikkat çekerek, “Bizim tavsiyemiz, kenelere karşı biyolojik mücadele yöntemlerinin kullanılmasıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu yaklaşımı benimsediğini görmek sevindiricidir. Kuş avcılığının birkaç seneliğine yasaklanması olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca, insan ve hayvan sağlığının tek bir merkezden koordine edilebilmesi için, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ‘tek sağlık’ konseptine geçilmesi gerekmektedir,” ifadelerini kullandı.
“EN RİSKLİ BÖLGELER KARADENİZ’İN İÇ KESİMLERİ”
İÜC Veteriner Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cem Vuruşaner, Türkiye’de ixodidae (sert kene) ve argasidae (yumuşak kene) familyalarına ait 40’tan fazla kene türünün mevcut olduğunu aktardı.
İxodidae kenelerinin özellikle ilkbahar ve yaz mevsimlerinde faaliyet gösterdiğini belirten Vuruşaner, “Türkiye, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) benzeri zoonotik hastalıklar bakımından riskli bir coğrafyada yer almaktadır. Bu nedenle kene türlerinin izlenmesi hem veteriner hekimlik hem de halk sağlığı için hayati önemdedir. KKKA, ülkemizde en yaygın olarak Karadeniz Bölgesi’nin iç kısımları ile İç Anadolu’nun kuzey kesimlerinde ortaya çıkmaktadır. Bilhassa Tokat, Sivas, Çorum, Amasya, Yozgat ve Erzurum gibi şehirlerde vakalara daha sık rastlanmaktadır,” dedi.
İstanbul özelinde en yaygın görülen kene türünün ixodes sp. olduğunu açıklayan Vuruşaner, kentte ayrıca rhipicephalus sp, hyalomma sp. ve haemaphysalis sp. cinslerinin de bulunduğunu ifade etti. Vuruşaner, İstanbul için KKKA riskinin düşük olmasına rağmen, hastalığın enfekte hayvanların taşınmasıyla kente gelebileceği ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Kene popülasyonunun bertaraf edilmesi konusunda ekosisteme dostu çözümler geliştirilmesinin önemine dikkat çeken Vuruşaner, “Kenelerin habitatları belirli bir alanla kısıtlanamaz. Bu nedenle bağları, tarlaları, bahçeleri ve diğer yeşil alanları kimyasallarla zehirlemek yerine, bu bölgelerdeki doğal yaşamı güçlendirmek çok daha verimli bir yaklaşımdır. Kuş avcılığının birkaç seneliğine durdurulması, hem kuş türlerinin hem de popülasyonlarının artmasına ve bunun sonucunda da doğal yollarla kene sayısının düşmesine olanak tanır,” dedi.
“YEREL YÖNETİMLERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
Parazitoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Gülanber, kene ile yürütülen mücadelede yerel idarelerin de aktif bir rol üstlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Gülanber, önerilerini şöyle sıraladı: “Hayvanlar için periyodik kene ilacı uygulamaları hayata geçirilmeli ve gezici veteriner ekipleriyle ilaçlama çalışmaları düzenlenmelidir. Kırsal alanlar için risk haritaları hazırlanmalı; vatandaşlar broşür, seminer ve sosyal medya gibi kanallarla aydınlatılmalıdır. Sağlık Bakanlığı ile belediyeler arasında ortak bir veri paylaşım mekanizması da kurulmalıdır.”
“EVE DÖNÜNCE KENE KONTROLÜ ŞART”
Araştırma Görevlisi İlker Efil, özellikle açık arazide vakit geçiren veya evcil hayvanlarını dışarıda gezdiren kişilerin eve döndüklerinde kendilerini ve hayvanlarını mutlaka bir kene kontrolünden geçirmeleri gerektiğini hatırlattı.
Efil, hayvanlarda özellikle patilerin, kulakların ve bacakların arasının titizlikle kontrol edilmesinin önemini belirtti ve “Vücutta fark edilen küçük ve siyah noktalar ciddiye alınmalı ve şüphe durumunda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir,” uyarısında bulundu.

Exit mobile version