Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, sağlık sektöründe yaşanan ve giderek derinleşen problemlere dikkat çekti. Cumhuriyet gazetesine demeç veren Uğur, Türkiye’deki sağlık sisteminde uzun zamandır var olan yapısal sorunların artık yalnızca sağlık profesyonellerini değil, toplumun tamamını tehdit eden bir krize evrildiğini vurguladı. Bu krizin en trajik yansımalarından birinin, tırmanışa geçen sağlıkta şiddet vakaları olduğunu belirten Uğur, şu ifadeleri kullandı: “Sağlık çalışanlarımız; ağır iş temposu, yetersiz maaşlar, güvencesiz istihdam koşulları ve idarecilerin baskıcı yaklaşımlarıyla boğuşurken, aynı zamanda hastalar veya hasta yakınları tarafından yöneltilen fiziksel ve sözel şiddete maruz kalıyor. Bu durumun en acı örneklerinden birini üç yıl önce tecrübe ettik. 6 Temmuz 2022’de Konya Şehir Hastanesi’nde görevli Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya, poliklinik odasında bir saldırgan tarafından tabancayla on iki el ateş edilerek vahşice katledildi. Saldırgan, bu korkunç eylemin ardından aynı silahla kendi yaşamına son verdi. Bu olayın münferit bir vaka olmadığının, hatalı sağlık politikalarının bir neticesi olduğunun maalesef farkındayız.”
‘HASTANELER TİCARİ İŞLETMEYE DÖNÜŞTÜ’
Uğur, ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ adı altında senelerdir sürdürülen politikaların, sağlık hizmetini temel bir hak olmaktan çıkararak ticarileştirdiğini dile getirdi. “Bu politikalar neticesinde hastaneler adeta birer ticari işletme haline getirildi ve hekimler performans puanı sistemiyle bir rekabetin içine itildi. Söz konusu anlayış, hem doktor-hasta arasındaki güven ilişkisini zedeledi hem de sunulan sağlık hizmetinin kalitesini aşağı çekti. Sonuç olarak karşımızda, aşırı yoğunluk, tükenmişlik sendromu ve her an şiddete maruz kalma endişesiyle görev yapan on binlerce sağlık çalışanı var.” şeklinde konuştu.
‘SAĞLIK HİZMETİ ALAN DA VEREN DE KAYBETMEKTEDİR’
Dr. Uğur, açıklamalarını şu sözlerle tamamladı: “Şiddete karşı korunma taleplerinin yanı sıra, insan onuruna yakışır çalışma ortamı ve kaliteli sağlık hizmeti sunma gayesindeki sağlık emekçileri, ne yazık ki mevcut sistemin dişlileri arasında öğütülüyor. Problemler göz ardı edildikçe, yurt dışına giden hekim sayısı her geçen gün artıyor ve mesleğe yeni atılan genç sağlıkçılar kariyerlerine büyük bir umutsuzlukla başlıyor. Sağlık sisteminde bugün tanık olduğumuz şiddet, aslında yılların birikimi olan bir öfkenin ve çözümsüzlüğün dışavurumudur. Bu mevcut düzen değişmediği sürece hiçbir sağlık emekçisi güvende değildir. Bu sistemde hem hizmeti alanlar hem de sunanlar kaybetmektedir. Bu sebeple artık suskunluğa son verilmeli; sağlıkta şiddete, piyasacı zihniyete ve emek sömürüsüne karşı hep birlikte karşı durulmalıdır. Sağlık bir haktır, alınıp satılamaz! Şiddetten arınmış, güvenceli ve kamu odaklı bir sağlık sistemi inşa etmek mümkündür!”