Avrupa Bankacılığında Rekor Yükseliş: İlk Yarı Başarısının Ardından Temkinli Beklentiler

FINANSINGUNDEMI.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Avrupa’daki bankacılık sektörü, yılın ilk yarısında sergilediği dikkat çekici performansla neredeyse tüm diğer alanları geride bırakarak önemli bir başarıya imza attı. Bu dönemde elde edilen kârlılıktaki artış yatırımcılar tarafından olumlu karşılansa da, analistler yılın ikinci yarısında getirilerin aynı hızda devam etmeyebileceği konusunda bir uyarıda bulunuyor.

FactSet tarafından sağlanan verilere göre, Stoxx 600 Bankalar endeksi, yılın ilk altı ayında %28’in üzerinde bir artış kaydederek 1997’den bu yana en iyi ilk yarı performansını sergiledi. Bu yükseliş trendi sayesinde, Deutsche Bank ve İngiltere merkezli Barclays gibi önde gelen bankalar son haftalarda on yılın zirvelerini gördü. Söz konusu bankalar, piyasalardaki son çalkantıların üstesinden gelerek güçlü yatırım bankacılığı gelirleri bildirmeyi başardı.

Güney Avrupa’daki bankalar için birleşme ve satın alma (M&A) faaliyetlerindeki canlanma önemli bir avantaj sağladı. İspanya piyasasının “istikrara kavuşması” ve işlem hacimlerindeki toparlanma bu sürece ivme kazandırdı. Örneğin, İtalya’nın en büyük bankası olan Intesa Sanpaolo, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında bu tür anlaşmalarda “önemli bir artış” olduğunu rapor etti.

Maliyetleri düşürme ve yeniden yapılanma girişimleri de son dönemdeki performansı etkileyen bir başka önemli faktör oldu. HSBC, Santander, UBS, Societe Generale ve Deutsche Bank gibi devler, kapsamlı yeniden yapılandırma süreçleri başlattı. Bunun yanı sıra, yapılandırılmış finansal ürünler ve ticaret bankacılığı gibi alanlara yönelik yeni bir stratejik odaklanma ortaya çıktı.

Merkez bankalarının faiz oranlarını on yıllardır görülmemiş düşük seviyelerden yükseltme kararı, Avrupa bankalarının son üç yılda kârlarını ciddi oranda artırmasını sağlayan temel tetikleyici oldu. Faizlerin tekrar düşüşe geçmesine rağmen, bu politikanın olumlu etkileri bu yılki bilançolara gecikmeli bir yansıma gösterdi.

CNBC’ye konuşan Morningstar Kıdemli Hisse Senedi Analisti Johann Scholtz, yatırımcıların Avrupa bankalarının bilançolarındaki yapısal iyileşmeye henüz tam olarak inanmadığına dikkat çekti. Scholtz, “Yatırımcılar, daha düşük faiz oranlarının hisse senetlerinde görülen yükseliş kadar keskin bir düşüşe yol açabileceğinden endişe duyuyorlardı” şeklinde konuştu.

Scholtz, özellikle yıllık ve ilk çeyrek sonuçları sonrası yapılan tahminlerin, kâr marjlarında sınırlı bir genişlemeye işaret ettiğini ve faiz indirimlerinin kârlılık üzerindeki tam etkisinin henüz görülmediğini de sözlerine ekledi.

2022 yılında Euro Bölgesi’nde negatif faiz politikasından çıkılması, bankaların kâr marjları için kritik bir dönüm noktası oldu. Bu hamlenin etkisi, sonraki faiz artışları veya indirimlerinden bile daha belirleyiciydi. Scholtz’a göre, bu süreç bankalara bilançolarının vadesini uzatma ve risklerini koruma (hedge etme) konusunda önemli bir esneklik tanıdı.

Ek olarak, pek çok banka düşük faiz döneminde hayata geçirdiği tedbirlerin faydasını bugün görüyor. Şube ağlarının küçültülmesi ve düzenleyici otoritelerin yönlendirmesiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları bu tedbirler arasında yer alıyor.

Birleşme ve satın alma spekülasyonları da piyasada hareketlilik yaratıyor. Bu alanda en dikkat çeken performanslardan bazılarını Fransa’dan Societe Generale ve Almanya’dan Commerzbank sergiledi. Her iki bankanın hisseleri de yılın başından bu yana yaklaşık yüzde 80 değer kazandı.

Geçen hafta yayımlanan bir notta Citi analistleri, Societe Generale’in yeniden yapılanma sürecini takiben kârlılığında istikrarlı bir artış öngördüklerini ifade etti. Analistler, 2025 yılında bankanın Somut Özsermaye Kârlılığı’nın (ROTE) yüzde 8’e ulaşacağını tahmin ediyor. Bu beklentinin arkasında Fransız perakende operasyonlarındaki iyileşme, artan sermaye getirileri ve verimlilik kazanımları yatıyor.

Commerzbank ise, geçtiğimiz yıl yıllık kârını kayda değer biçimde artırırken, İtalyan devi UniCredit’in satın alma ilgisiyle de gündeme geldi. Fakat bu ilgi, Commerzbank’ın hisse değerini o denli yukarı taşıdı ki, UniCredit CEO’su Andrea Orcel geçen ay bir açıklama yaparak Alman bankasını satın almanın artık aşırı maliyetli olduğunu ve bir teklif sunmanın “şimdilik çok uzak” bir ihtimal olduğunu belirtti.

Nakit fazlasına sahip olan Avrupalı bankalar, ABD’li rakipleriyle rekabet edebilecek bir ölçeğe erişmek amacıyla birleşme fırsatlarını araştırmaya devam ediyor. Bu arayış, pek çok bankanın hisse senedi değerlemesine pozitif yansıyor.

Geçtiğimiz hafta Santander’in, İngiliz perakende bankası TSB’yi Sabadell’den alacağına yönelik sürpriz duyurusu, sektördeki hareketliliği gözler önüne serdi. Ancak diğer potansiyel anlaşmalar belirsizliğini koruyor. Örneğin Sabadell, İspanyol rakibi BBVA’nın devralma teklifine direniyor; Madrid hükümetinin, birleşmenin gerçekleşmesi halinde iki bankanın operasyonlarını en az üç yıl entegre edemeyeceği şartını koşması Sabadell’e zaman kazandırmış olabilir.

Diğer yandan, Commerzbank’taki payını yüzde 28’e yükselten UniCredit, İtalyan Banco BPM için de bir teklif sundu, ancak bu hamle hem Berlin hem de Roma’dan siyasi tepkilerle karşılaştı. İtalya’daki bir başka gelişmede ise Monte dei Paschi (MPS), Mediobanca’yı hedefliyor. MPS CEO’su Luigi Lovaglio, Mediobanca’nın sadece yüzde 35’lik bir hissesini almanın bile kontrolü sağlamak için yeterli olabileceğini ifade etti.

Bu yıl bankacılık sektörünün güçlü performansını gölgede bırakan nadir alanlardan biri savunma sanayii oldu. Stoxx Havacılık ve Savunma Sanayii endeksi bu yıl yaklaşık yüzde 50’lik bir artış yaşarken, Stoxx Banks Endeksi ise yüzde 38’de kaldı.

Yine de, Avrupalı bankalar ve bilhassa Alman finans kuruluşları, savunma sektöründeki bu canlanmadan dolaylı olarak fayda sağlıyor. Avrupa’nın 800 milyar euroluk (942,6 milyar dolar) ReArm girişimi ve Berlin’in mali kuralları esnetme kararı, bankacılık için de uzun vadeli finansman fırsatları yaratıyor. Ek olarak, NATO’nun üye ülkeler için 2035’e kadar savunma harcamalarını gayrisafi yurtiçi hasılalarının yüzde 5’ine çıkarma hedefi de bu potansiyeli destekliyor.

Yılın ikinci yarısına ilişkin endişeler ise artıyor. Morningstar’dan Scholtz, ilk yarıdaki kuvvetli rallinin ardından sektörün artık “görece olarak adil değerde” bir seviyeye ulaştığını belirtiyor. Scholtz, piyasa duyarlılığının olumlu seyrini sürdürebileceğini, ancak yılın ikinci döneminde banka kârlılığını daha da yukarı taşıyacak net bir tetikleyici olmadığını ve en iyi senaryonun mevcut seviyelerin korunması olacağını dile getirdi. Analist ayrıca, bankaların kredi zarar karşılıklarının azalması veya temerrüt oranlarının yükselmesi gibi risklere karşı da uyardı.

Bu temkinli görünüme rağmen, Citi’deki hisse senedi stratejistleri Çarşamba günü yayımladıkları bir notta farklı bir bakış açısı sundu. Stratejistler, ABD’nin gümrük vergilerinden daha az etkilenmeleri sebebiyle bankacılık sektörünü kısa vadede en favori alanlardan biri olarak konumlandırdı. Bu hafta sona erecek olan birçok tarife müzakeresi, otomotiv ve sağlık gibi sektörler karşısında bankaları daha korunaklı bir pozisyona getiriyor.