Hafif otizmin çeşitli göstergeleri bulunmaktadır. Bu durum, sosyal ortamlarda sergilenen atipik ya da yersiz davranışlarla kendini belli edebilir. Dil ve konuşma becerilerinde gözlemlenen yavaşlamalar, motor gelişim, mekansal veya görsel algılama gibi nörolojik yeteneklerdeki gelişimsel zorluklar da önemli işaretlerdendir. Ayrıca, stereotipik olarak bilinen yineleyici davranışlar ve sözlü ya da sözsüz iletişim kurmada yaşanan güçlükler de sıkça rastlanan belirtiler arasındadır. Görme, işitme, dokunma, tat ve koku gibi duyularda normalden az ya da fazla hassasiyet de dikkat çeken bir diğer durumdur.
Hafif otizmin fark edilmesi sürecinde ebeveynlerin gözlemleri hayati bir rol oynar. Çocuğunuzun gelişiminde, yaşıtlarına kıyasla belirgin bir gecikme veya davranışsal farklılıklar fark ettiğinizde bir uzmana danışmanız kritik önem taşır. Bu dönemde çocuklar genellikle göz teması kurmaktan kaçınabilir, işaret edilen bir nesneye veya yöne bakmakta zorlanabilir ve dikkatlerini tek bir noktada toplama konusunda güçlük yaşayabilirler. Şüphelendiğiniz tüm bu durumları ve gözlemlediğiniz belirtileri doktorunuzla eksiksiz paylaşmanız, doğru tanı için ilk adımdır.
Hafif otizm tedavisi, her bireyin kendine özgü ihtiyaçlarına göre tasarlanmış kişiselleştirilmiş bir eğitim ve terapi programı ile yürütülür. Uygulamalı davranış analizi, erken yoğun davranışsal eğitim, DIR modeli ve Denver modeli gibi bilimsel temelli çeşitli özel eğitim yaklaşımları mevcuttur. Bu temel yöntemlere ilave olarak, bireyin gereksinimlerine bağlı şekilde dil ve konuşma terapisi veya duyu bütünleme terapisi gibi destekleyici terapiler de plana dahil edilebilir. Ayrıca, otizme eşlik edebilen davranışsal problemlerin veya farklı psikiyatrik rahatsızlıkların yönetimi amacıyla psikiyatristler tarafından medikal tedavi seçenekleri de değerlendirilebilir ve tedavi sürecine eklenebilir.
Otizm tanısı sonrası başlayan tedavi süreci uzun solukludur ve mutlaka bir psikiyatrist gözetiminde ilerlemelidir. Bu zorlu dönemde ailelerin kendilerini çaresiz hissetmeleri ve bilimsel olmayan alternatif tedavi arayışlarına yönelmeleri anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, kanıta dayalı olmayan bu tür yöntemlerin aileleri daha büyük bir hayal kırıklığına uğratma riski taşıdığı unutulmamalıdır. Etkinliği kanıtlanmış tedavi programlarının yerini tutabilecek bir alternatif bulunmamaktadır. Bu nedenle ailelerin sabırlı olması ve çocuklarına koşulsuz destek vermesi esastır. Gerekli görülen bazı özel durumlarda destekleyici ek yöntemler düşünülebilir, fakat bu kararlar kesinlikle hekime danışılarak alınmalıdır. Türkiye’de her yıl en az 10.000 çocuğun otizm riskiyle doğduğu göz önüne alındığında, bu konuda bilinçli ve sabırlı bir yaklaşım sergilemek büyük önem arz etmektedir.
Peki, aileler ne zaman bir uzmandan yardım almalıdır? Otizm belirtileri genellikle doğumdan sonraki ilk yıl belirgin olmasa da, 1 yaşından itibaren kendini göstermeye başlayabilir. Çocuğunuzun ismine tepki vermemesi, söylenenleri anlamakta veya geç anlamakta güçlük çekmesi, basit komutları yerine getirememesi gibi iletişim sorunları önemli birer işarettir. Göz temasının sınırlı olması, işaretle gösterilen bir nesneye bakmaması, oyun kurmakta zorlanması veya kendini ifade edememesi de şüphe uyandırması gereken durumlardır. Bunların yanı sıra, yersiz motor hareketler sergilemesi, belirli konulara takıntılı olması veya bazı eylemleri ısrarlı bir şekilde tekrarlaması gibi davranışlar otizm riskine işaret edebilir ve bir doktora başvurmayı gerektirir.