Sana Göre Haber

20’li Yaşlardaki Kadınlar İçin Kritik Doğurganlık Uyarısı: Azalan Yumurtalık Rezervinin Gözden Kaçan Belirtileri

Bir kadının üreme potansiyelinin en önemli belirteci olan yumurtalık rezervi, zamanla doğal bir düşüş gösterir. Fakat günümüzde bu azalmanın genç yaşlarda görülmeye başlanması, erken menopoz ve kısırlık riskini ciddi oranda artırmaktadır. Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Zeki Salar, ailevi yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkisiyle giderek daha sık rastlanan bu durumun, düzenli kontroller ve erken teşhis ile kontrol altına alınabileceğini ifade etti. Yumurtalık rezervindeki düşüşün yalnızca yaş faktörüne bağlanmaması gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Salar, genetik miras, çevresel koşullar ve stresli yaşam tarzının bu sürece ivme kazandırdığını belirterek konu hakkında şu bilgileri paylaştı: “Bir kız çocuğu dünyaya geldiğinde yaklaşık 1-2 milyon yumurta ile doğar. Bu rakam ergenlik döneminde 300-400 bine geriler ve yaş ilerledikçe azalmaya devam eder. Kadınlarda yumurta üretimi sürekli olmadığı için, bu azalma doğurganlık periyodunun doğal bir sınırlayıcısıdır. Geçmişte 35 yaş civarında görmeye alıştığımız yumurta rezervi azalmasını, artık 20’li yaşlardaki kadınlarda dahi gözlemleyebiliyoruz. Özellikle ailesinde erken menopoz geçmişi bulunan kadınların senelik kontrollerini ihmal etmemesi hayati önem taşımaktadır.”

**“Vücudunuzun Gönderdiği Uyarılara Kulak Verin”**

Op. Dr. Salar, kadın vücudunun yumurtalık rezervindeki azalmaya karşı çeşitli sinyaller verdiğini belirtti ve “En bariz göstergelerden biri adet döngüsündeki değişimlerdir. Normalde 28-30 gün süren döngülerin 21 güne inmesi, kesinlikle araştırılması gereken bir durumdur” dedi. Op. Dr. Salar, açıklamalarına şöyle devam etti: “Yumurtalık rezervindeki düşüş genellikle belirti vermeden ilerlese de, bazı erken uyarı işaretleriyle kendini belli edebilir. Adet döngüsünün kısalması, ani ateş basmaları, ruh halinde yaşanan dalgalanmalar ve kronik yorgunluk bu semptomlar arasındadır. Ne var ki, pek çok kadın bu şikayetleri fark etse bile gündelik hayatın koşuşturmacası içinde göz ardı etme eğilimindedir. Bu sebeple kadınların bu konuda bilinçli olması ve kendi bedenlerini iyi dinlemesi gereklidir.”

**“Düşük Rezerv Her Zaman Kısırlık Anlamına Gelmez”**

Op. Dr. Salar, yumurtalık rezervindeki düşüşün doğal olarak doğurganlığı olumsuz etkilese de, her durumda kısırlık teşhisi konulmayacağına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu durum, şüphesiz gebelik olasılığını ve sağlıklı embriyo oluşumunu negatif yönde etkileyebilir. Çünkü yumurtaların sayısı ile birlikte kalitesi de düşmektedir. Bu nedenle, bilhassa bebek sahibi olmayı düşünen kadınların zaman yitirmeden yumurta dondurma gibi koruyucu metotları değerlendirmeleri gerekir.”

**“Tıbbi Destek İçin Zamanlama Kritik Öneme Sahiptir”**

Bu sorunla karşı karşıya olan kadınlar için başvurulabilecek çeşitli tedavi yöntemlerinin bulunduğunu, ancak geç kalınmaması gerektiğini hatırlatan Op. Dr. Zeki Salar, uygulanabilecek tedavilerle ilgili şu bilgileri verdi: “Bu yöntemler arasında yumurta dondurma, tüp bebek ve bazı özel durumlarda uygulanan PRP ile kök hücre tedavileri öne çıkmaktadır. Ancak bu yaklaşımların her bireyde aynı sonucu vermeyeceği ve kişiye özel bir planlama yapılması gerektiği akılda tutulmalıdır. PRP ya da kök hücre tedavileri belirli hasta gruplarında fayda sağlayabilmektedir. Fakat burada esas olan, vakit kaybetmeden harekete geçmektir. Gelecekte anne olma planı olan her kadının, özellikle 35 yaşından önce bir uzmana danışarak genel bir değerlendirme yaptırması büyük önem taşır. Ayrıca, dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, stresi yönetmek, kimyasallardan ve radyasyondan uzak bir yaşam sürmek gibi faktörlerin de doğurganlık üzerinde doğrudan etkili olduğu unutulmamalı ve bunlara dikkat edilmelidir.”

Exit mobile version