Binyamin Netanyahu, İsrail’in başbakanı olarak, eski Amerikan Başkanı Donald Trump için resmi bir Nobel Barış Ödülü adaylığı sunduğunu duyurdu ve gerekçesini ise Orta Doğu barışına yaptığı katkılar olarak belirtti. Söz konusu adaylığın temelinde, Trump’ın görev süresi boyunca İsrail’in Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile ilişkilerini normalleştirmesini sağlayan dönüm noktası niteliğindeki Abraham Anlaşmaları yer almaktadır.
Nominasyonun zamanlaması, her iki ülkenin de ortak hasım olarak gördüğü İran’a yönelik yürütülen gizli operasyonların ve yükselen tansiyonun yaşandığı bir periyodun sonrasına denk gelmesi bakımından oldukça manidardır. Bu hareket, Netanyahu tarafından Trump ile kurulan sağlam müttefikliğin ve paylaşılan dış politika vizyonunun altını çizmek maksadıyla atılmış bir adım olarak yorumlanıyor.
Tarihi bir nitelik taşıyan Abraham Anlaşmaları, onlarca yıldır devam eden Arap-İsrail anlaşmazlığında yeni bir sayfa açmasıyla bilinmektedir. İsrail, bu mutabakatlar neticesinde bölgedeki yalnızlığını sona erdirmiş ve bir dizi Arap devletiyle hem diplomatik hem de ticari bağlar tesis etmiştir. Bu barış halkasına ilerleyen zamanlarda Sudan ve Fas’ın da dahil olduğu kaydedilmiştir.
Esasen bu, Donald Trump’ın söz konusu diplomatik başarıları sebebiyle Nobel Barış Ödülü için ilk aday gösterilişi değildir; daha evvel başka politikacılar da kendisini aday göstermişti. Ancak, Netanyahu’nun yaptığı bu adaylık sunumu, bu girişimlere yönelik en yüksek seviyeli teyit niteliği taşımaktadır. Trump’ın ise bu haberden ötürü hoşnut olduğu ifade edilmektedir.
Netice itibarıyla, Netanyahu’nun bu girişimi, Trump’ın Orta Doğu politikasındaki mirasını onurlandırmayı hedefleyen kuvvetli bir politik jest olarak öne çıkmaktadır. Bu nominasyon, bir taraftan bölgede yeni diplomatik kanallar açan, diğer taraftan ise İran benzeri aktörlere karşı tavizsiz bir politika izleyen çok yönlü bir liderlik yaklaşımının varlığını ortaya koymaktadır.