Uzman Uyarısı: Yaz Aylarında Diyabetes Insipidus’un Yarattığı Hayati Tehlike

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü uzmanı Doç. Dr. Rümeysa Selvinaz Erol, diyabetes insipidus tanısı almış kişilerin sıcak havalarda ciddi su kaybı yaşayarak hayati tehlikeyle karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti.

Yapılan bir hastane açıklamasına göre, yoğun susuzluk ve sürekli idrara çıkma gibi şikayetler her zaman şeker hastalığına bağlanmamalıdır. Kan şekeriyle ilgisi bulunmayan ve ender görülen bir rahatsızlık olan diyabetes insipidus da bu tür belirtilere neden olabilir. Özellikle sıcak hava şartları, bu durumu çok daha riskli bir boyuta taşıyabilmektedir.

Hastalığın özünde böbreklerin suyu vücutta tutma yeteneğini kaybetmesinin bulunduğunu vurgulayan Doç. Dr. Erol, şu bilgileri paylaştı: “Bu hastalar gün içinde litrelerce su tüketse dahi şiddetli bir susuzluk hissinden kurtulamaz ve devamlı tuvalete gitme ihtiyacı duyar. Günlük çıkarılan idrar hacmi 10 litreyi aşabilmektedir.” Erol, yorgunluk ve bitkinlik gibi semptomların yanında, çocuklarda büyüme geriliği veya yatak ıslatma gibi sorunların da bu hastalığın bir işareti olabileceğini ekledi.

RAHATSIZLIĞIN ÜÇ TEMEL KAYNAĞI BULUNUYOR

Doç. Dr. Erol, diyabetes insipidusun santral (nörojenik), nefrojenik ve psikojenik olmak üzere üç ana başlıkta incelendiğini belirtti. Santral tipin, beyindeki hipotalamus ya da hipofiz bezinde antidiüretik hormon (ADH) üretimindeki bir düşüşten kaynaklandığını açıkladı. Nefrojenik tipte ise sorun, böbreklerin bu hormona gerekli tepkiyi verememesidir. Psikojenik polidipsi olarak bilinen durumda ise kişinin psikolojik sebeplere bağlı olarak kontrolsüzce aşırı su içmesi söz konusudur.

“Bu tabloya bilhassa şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik durumlarda rastlanır. Uzun bir süre boyunca devam eden aşırı su tüketimi, ADH salgılanmasını baskılayabilir ve bu da hastalığın ilerleyişini daha karmaşık bir hale getirebilir,” şeklinde konuştu.

TEŞHİS VE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Teşhis koymak amacıyla günlük idrar hacminin, idrar yoğunluğunun, kandaki sodyum seviyelerinin ölçüldüğünü ve ihtiyaç duyulursa susuzluk testi uygulanabildiğini belirten Doç. Dr. Erol, tanı konulduktan sonra asıl sebebi saptamak için beyin görüntülemesi gibi daha ileri tetkiklere başvurulması gerekebileceğini ifade etti.

Tedavi yöntemleri hastalığın türüne göre değişmektedir. Santral tipin tedavisinde, eksik olan ADH hormonunun burun spreyi veya tablet şeklinde dışarıdan takviye edilmesi hedeflenir. Nefrojenik tipte ise diyette tuzun azaltılması, belirli idrar söktürücü ilaçların kullanımı ve soruna yol açan ana nedenin ortadan kaldırılması esastır. Psikojenik polidipsi vakalarında ise davranışsal terapiler, psikolojik eğitim ve mevcut psikiyatrik rahatsızlığın yönetimi kilit bir rol üstlenmektedir.

Erol, sözlerini şu uyarıyla tamamladı: “Suyun aniden kısıtlanması, sodyum düzeylerinde tehlikeli ve hızlı bir artışa neden olabilir. Bu yüzden, vücudun sıvı dengesini sağlama süreci büyük bir titizlikle yönetilmelidir.”