Sana Göre Haber

Alevler İçindeki Ülke: Rant Uğruna Kül Olan Geleceğimiz

Alevlerin gözlerimizin önünde yuttuğu sadece ağaçlar değil; aynı zamanda vicdanımız, evlatlarımızın istikbali ve vatanımızın nefes borularıdır. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde her yaz şahit olduğumuz bu felaketlerin temelinde sadece iklimsel kuraklık, aşırı sıcaklar veya rastlantılar yatmıyor. Bu durumun arkasında çok daha planlı, bilinçli ve karanlık bir organizasyon mevcut. “Mevsimidir, ormanlar yanar” diyerek bu duruma kayıtsız mı kalacağız?

Mevcut kanıtlar, Türkiye’de yaşanan orman yangınlarının basit doğa olayları olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu felaketler, ülkeyi bütünüyle etkisi altına almış bir kâr odaklı sistemin ve organize çıkar gruplarının bir eseridir. Bu ateşler sadece ormanları değil, aynı zamanda Cumhuriyetin temel prensiplerini, bir arada yaşama kültürünü ve doğanın kendisini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

Bu meselenin kökleri, doğrudan doğruya bir yönetim anlayışı problemine dayanmaktadır. Ormanların planlı bir şekilde imha edilmesi, Cumhuriyet karşıtlığının kendini gösterdiği sahalardan sadece bir tanesidir. Zira Cumhuriyet, Türkiye için sadece bir idare şekli olmanın ötesinde; kalkınma, ilerleme, bayındırlık ve aydınlanma anlamını taşır. Bu gelişimin yapısal dayanakları olan Türk Hava Kurumu gibi kurumların etkisizleştirilmesi veya tamamen lağvedilmesi bir rastlantı değildir. Bu durum, toprağa, yurda ve millete yönelik derin bir ilgisizliğin kanıtıdır.

DOĞAYA MÜLKİYET GÖZÜYLE BAKILABİLİR Mİ?

Bu yıkım karşısında yüreği sızlamayan birinin insanlığından şüphe etmek gerekir. Oksijen, ağaçlar, kuşlar ve böcekler gibi varlıklar, ülkelerin siyasi sınırlarına hapsedilemeyecek evrensel değerlerdir. Bir sincap yavrusu, bir ceylan ya da bir tavşan alevler içinde can verirken, aslında yanan insanlığın ta kendisidir. Bu canlıların milliyeti yoktur; onlar sadece bizim değil, tüm gezegenin ortak mirasıdır. Elbette, bu ormanlar bu ülkenin coğrafi sınırları içindedir; fakat sağladığı oksijen, getirdiği yağmur ve barındırdığı yaşam formları bütün insanlığa aittir. Bir sincap sınırı geçtiğinde hangi ülkenin vatandaşı olur? Bu tür bir sahiplenme anlayışı, insanlık ahlakına aykırıdır. Zaten doğayı bir “mülk” olarak görme düşüncesi, başlı başına ahlaki bir yozlaşmanın işaretidir.

Doğanın en ölümcül ittifakını kuran üçlü ağaç, sıcaklık ve ateştir. Bu ittifakın karşısında ise beton ve demirin soğuk birlikteliği yer alır. Ve yine olan oldu: Ağaç ile sıcak birleşerek ateşi davet etti. Köylerin içine kadar sokulan alevler, betonu ve demiri bile eritip birbirinden ayırdı; geriye sadece yanmış, küle dönmüş bir enkaz bıraktı.

KÂR HIRSI İÇİN FEDA EDİLEN ORMANLAR

Bu vatan, bu millet ve bu tabiat, adeta uğursuz bir kaderin esiri gibi görünüyor. İnsan her şeyin öcünü alabilir, ancak doğanınkini asla. Doğa, kendisine yapılanı unutmaz ve karşılığını er ya da geç insanoğlundan alır. En ilkel anayasalarda dahi doğa ve orman, dokunulmaz ve korunması gereken varlıklar olarak tanımlanır; kesilemez, yakılamaz ve imara açılamaz.

Doğal alanların mülkiyeti hukuken devletlere ait olabilir, fakat bu alanların ürettiği hava, su, yağmur ve yaşam gibi sonuçlar tüm insanlığın ortak servetidir. Buzulların erimesinin sadece kutup bölgelerini değil, bizim tarımımızı ve gündelik hayatımızı da doğrudan etkilemesi bunun en somut örneğidir. Dolayısıyla hiçbir hükümet, kendi iç siyasetindeki yetersizlikleri örtbas etmek amacıyla doğayı kurban etme hakkına sahip değildir. Maalesef Türkiye’de tanık olduğumuz tam olarak budur: Ormanlarımız, politik açmazların, doymak bilmez bir kâr iştahının ve hatalı stratejilerin bedelini ödemektedir.

Ortada dolaşan iddialara göre, bazı bölgeler gelecekte imara açılabilmesi için bilinçli olarak çoraklaştırılmaktadır. Başka bir deyişle, bu yangınlara kasıtlı olarak müdahale edilmemektedir. Bu durum, bir “doğa katliamı” olmanın çok ötesinde, apaçık bir “insanlık suçudur”.

İnsanoğlu, yalnızca yeryüzündeki ormanları değil, kendi vicdanındaki yeşili de ateşe verdi. Geriye kalan ise sadece is, enkaz ve derin bir sessizliktir.

HAMZA KİE
EĞİTİMCİ, YAZAR

Exit mobile version