Kaynak, Getty Images
3 Temmuz
Güncelleme bir saat önce
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 2 Temmuz’da onaylanarak yasalaşan ve Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından resmen uygulamaya konulan İklim Kanunu, ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. Yasa, iklim değişikliği ile mücadele ve adaptasyon süreçlerine yönelik temel prensipleri belirlerken, hem muhalefet partileri hem de iklim ve çevre kuruluşları tarafından yetersiz bulunarak eleştiriliyor.
Söz konusu kanun, iklim değişikliğiyle mücadelenin ana hedeflerinden olan sera gazı emisyonlarının düşürülmesi, iklim değişikliğine uyum çalışmalarının planlanıp hayata geçirilmesi ve bu süreçlerin yasal ve kurumsal altyapısının oluşturulmasına dair yöntem ve ilkeleri düzenliyor. Bu düzenlemeyle birlikte Türk hukukuna “İklim Adaleti”, “İklim Finansmanı”, “Net Sıfır Emisyon”, “Adil geçiş”, “Karbon Kredisi” ve “Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)” gibi pek çok yeni kavram dahil ediliyor.
Yasaya göre, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör ve bireyler, kamu menfaati doğrultusunda belirlenecek olan önlemlere ve düzenlemelere uymakla sorumlu tutuluyor. Bu kapsamda, gerekli tedbirlerin alınması ve uygulanması için merkezi bir rol üstlenen İklim Değişikliği Başkanlığı, kurumlar arası koordinasyonu sağlamak, standartlar belirlemek, uluslararası gelişmeleri izlemek ve karbon fiyatlandırması gibi piyasa tabanlı mekanizmaları oluşturmak gibi geniş yetkilerle donatılıyor.
İklim Değişikliği Başkanlığı, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’ndaki hükümlerin dışına çıkmamak koşuluyla, düzenlemenin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi, belge ve veriyi kamu kurumlarından, özel kuruluşlardan ve gerçek kişilerden doğrudan talep etme yetkisine sahip olacak.
Kanun kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın başkanlığında bir Karbon Piyasası Kurulu oluşturulacak. Kurulda; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji, Ticaret, Tarım ve Orman ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlıklarından birer bakan yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı ve İklim Değişikliği Başkanı yer alacak. Kurul, lüzum görmesi halinde diğer kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları (STK), meslek örgütleri, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerini oy hakkı olmaksızın toplantılarına davet edebilecek.
**Emisyon Ticaret Sistemi Kurulacak**
Yasanın en önemli maddelerinden biri, İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulmasını öngörüyor. Detayları yönetmelikle belirlenecek olan bu sistem dahilinde, doğrudan sera gazı emisyonu üreten faaliyetleri yürüten işletmelerin, operasyonlarını sürdürebilmek için İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan sera gazı emisyon izni almaları mecburi kılınacak. ETS kapsamındaki işletmeler, her yıl doğrulanmış sera gazı emisyon miktarlarına denk gelen sayıda tahsisatı teslim etmek zorunda olacak.
Ancak bu sistem, uzmanlar tarafından eleştiriliyor. BBC Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Greenpeace Türkiye İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Emel Türker Alpay, Türkiye’nin İklim Kanunu’nda tasarlanan sistemin “hedefine ulaşmaktan uzak olduğunu” ifade ediyor: “Bir emisyon ticaret sisteminin verimli olabilmesi için ülkenin somut bir azaltım hedefi bulunmalı ve kurulacak mekanizma şeffaf ve hesap verebilir bir yapıda olmalıdır. Yasanın mevcut hali, ETS’yi dahi tam anlamıyla düzenleyemiyor.” Alpay, sistemin hangi tesisleri kapsayacağı ve işleyişinin ne şekilde olacağı gibi konularda belirsizlikler olduğuna dikkat çekiyor.
Benzer şekilde, İklim Ağı da sera gazı emisyonlarının düşürülmesine yönelik net bir hedef olmaksızın kurulacak bir ETS’nin, “etkisiz bir emisyon borsasına dönüşme tehlikesi” taşıdığı uyarısında bulunuyor.
**Ulusal tahsisat planları Resmi Gazete’de yayımlanacak**
Yasaya göre İklim Değişikliği Başkanlığı’na, 10 milyon Türk Lirası başlangıç sermayeli bir döner sermaye işletmesi kurma yetkisi veriliyor. Cumhurbaşkanı, bu sermaye tutarını beş katına kadar artırma yetkisine sahip olacak ve elde edilecek gelirlerin yeşil dönüşüm ve iklim mücadelesi dışında kullanılması yasaklanıyor.
Kanun, uyulması gereken kurallara yönelik idari para cezaları da içeriyor. Örneğin, sera gazı emisyonlarının izlenmesine ilişkin kuralları ihlal ederek doğrulanmış emisyon raporunu zamanında sunmayan işletmelere 500 bin liradan 5 milyon liraya kadar idari para cezası uygulanacak. Ozon tabakasını incelten maddeler ve florlu sera gazlarıyla ilgili mevzuata aykırı hareket edenlere de benzer şekilde para cezaları kesilecek.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Nisan ayında yaptığı bir açıklamaya göre, yasanın “iklim değişikliği kökenli afetlerin yıkıcı sonuçlarına karşı dirençli kentler inşa edilmesi, yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılarak doğa dostu üretimin desteklenmesi, biyoçeşitliliğin ve yeşil alanların korunması” gibi faydalar sağlaması hedefleniyor.
**Siyasi Partilerden Tepkiler**
Kanun, Meclis’teki görüşmeleri sırasında muhalefet partileri ve iklim örgütleri tarafından “iklimden çok ticarete odaklandığı” gerekçesiyle yoğun şekilde eleştirilmişti. Özellikle küçük işletmelere getireceği ek maliyetler, STK’ların süreçlere katılımının kısıtlı olması ve uygulamanın belirsizliği gibi konular öne çıkan tartışma başlıkları oldu.
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Bu sözde ‘İklim Kanunu’, yalnızca beş yandaş şirketin menfaati düşünülerek hazırlandı” şeklinde konuştu. Başarır, “İklim krizinden en fazla zarar gören dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı yerlerle ilgili hiçbir çözüm bu yasada mevcut değil” dedi.
Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan ise, “İsmi ‘iklim’ ancak içeriği tamamen ticaret. Orman yangınları, zirai don veya kuraklık gibi sorunlara hiçbir çözüm getirmeyen; doğanın ve halkımızın değil, sermayenin çıkarlarına hizmet edecek bu tasarıya karşı red oyu kullandık” açıklamasını yaptı.
DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın da, “Doğayı ve atmosferi kirletme hakkını bir meta gibi alıp satacaklar, bu yolla kirliliği meşru hale getirecekler” diyerek tepkisini dile getirdi.
**İklim ve Çevre Örgütleri Ne Diyor?**
TEMA Vakfı, yasanın kabul edilmesinin ardından “Kaybeden insan ve doğa oldu” mesajını paylaştı. Vakıf, kabul edilen metni bir “İklim Kanunu” olarak tanımadıklarını, bunun yalnızca bir “emisyon ticaret sistemi düzenlemesi” olduğunu belirtti ve ekledi: “Emisyonların azaltılması, fosil yakıtlardan çıkış takvimi, adil geçiş planı, uyum politikaları ve elde edilecek gelirin kamu yararına kullanılması gibi hayati unsurları barındırmayan ve iklim krizine bütüncül bir çözüm sunmayan bu yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini temenni ediyoruz.”
Greenpeace Türkiye’den Alpay, yasanın temel eksikliklerini şu şekilde özetliyor:
– Fosil yakıt kullanımının sonlandırılmasına dair somut ve takvime bağlanmış bir plan içermiyor.
– Net bir sera gazı azaltım hedefi ortaya koymuyor.
– Fosil yakıtlardan çıkış ve bu süreçte yaşanacaklar için adil bir geçiş planı sunmuyor.
Alpay ayrıca kanunun Paris Anlaşması gibi uluslararası taahhütlerle uyumsuz olduğunu ve hazırlanma sürecinde bilim insanlarının görüşlerine başvurulmadığını vurguluyor. “Bu kanun iklim krizine bir çözüm üretemez. Bu nedenle buna iklim kanunu demek mümkün değil. Tanımsız ve muğlak ifadelerle dolu bir metinle karşı karşıyayız. Bu, bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) düzenlemesi olarak Meclis’ten geçti” diyor.
15 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu İklim Ağı’na göre de kanunda, sera gazı emisyonlarını azaltmayı garanti altına alan mutlak bir hedef yer almıyor. Türkiye’nin emisyonlarını hangi seviyeye ve ne kadar sürede indireceği belirsizliğini koruyor. Alpay, “En temel eleştirilerimizden biri bu. İklimle ilgili bir yasanın, net hedefler belirlemesi esastır” diye ekliyor.
Türkiye’nin 2053 yılı için bir “net sıfır emisyon” hedefi bulunsa da, Alpay’a göre yetkililerin uluslararası alanda sıkça dile getirdiği bu hedef, kanun metninde “2053” yılı vurgusuyla somut bir taahhüde dönüştürülmüyor. Alpay, “Yapılması gereken ilk işlerden biri fosil yakıt kullanımını sonlandırmaktır. Ancak kanunda buna dair net bir ifade yok. Fosil yakıtları ve sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemeyen bir yasadan iklim değişikliği kanunu olarak bahsedemeyiz” diyor.
İklim Ağı’na göre yasa, kömür, petrol ve doğalgaz kullanımını sonlandırmak yerine farklı yollar öneriyor: “Bunun yerine, azaltım yöntemi olarak henüz işlerliği kanıtlanmamış karbon yakalama ve depolama gibi teknolojilere ağırlık veriyor ve bu teknolojilerin gelişimine bel bağlayarak iklim değişikliğiyle gerçek mücadeleyi erteliyor.”