ABD Yaptırımları Gölgesinde Meksika Bankalarının Mücadelesi

FİNANSİNGUNDEMİ.COM/DIŞ HABERLER SERVİSİ
Meksika’nın finans liderleri, başkentin tarihi merkezindeki seçkin bir mekanda her iki ayda bir düzenledikleri özel bir yemekte üst düzey devlet yetkilileriyle bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunur. Ancak Temmuz ayında gerçekleşen son toplantı, alışılmışın dışında gergin bir havada geçti. Bu gerilimin sebebi, ülkenin yakın tarihteki en yankı uyandıran bankacılık skandallarından biriydi: Amerika Birleşik Devletleri, uyuşturucu kaçakçılığına aracılık ettikleri iddiasıyla üç küçük fakat bilinen finans kurumuna karşı ağır yaptırımlar uygulamıştı.

TOPLANTIYA 140 BANKACI KATILDI
Toplantının yapıldığı gün, içlerinde büyük bankaların yöneticilerinin de yer aldığı yaklaşık 140 finans profesyoneli, yaşanan bu zorlu sürece rağmen iyimser bir duruş sergiliyordu. Yemeğin ardından gazetecilere bir açıklama yapan Meksika Bankalar Birliği’nin yeni başkanı ve aynı zamanda Bank of America Meksika Başkanı olan Emilio Romano, Meksika bankacılık sektörünün küresel ekonomik dalgalanmalara karşı direncini koruyacağını ifade etti. Romano, kredi akışının devam ettiğini ve bankaların ekonomiyi desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Özellikle Başkan Claudia Sheinbaum’un küçük işletmeleri ve yerel üretimi güçlendirme hedeflerine bankacılık sektörünün tam destek vereceğini de sözlerine ekledi.

SUÇLAMALARIN SPEKÜLATİF OLDUĞU İDDİASI
Romano, ABD tarafından yöneltilen kara para aklama suçlamalarını ise tamamen spekülatif olarak değerlendirdi. Yaptırıma konu olan işlemlerin bankacılık faaliyetlerinin normal bir parçası olduğunu savunan Romano, sektörün uluslararası standartlara uygun şekilde titizlikle denetlendiğini ve Meksika’nın dünyanın en katı kara para aklamayı önleme düzenlemelerinden bazılarına sahip olduğunu kuvvetle vurguladı. “Meksika’nın artık kendi potansiyeline inanma vakti gelmiştir. Bankalar bu mücadeleye hazırdır” diyen Romano’nun bu ifadeleri, bilhassa uluslararası gözlemcilerin dile getirdiği endişelere yönelik bir cevap olarak yorumlandı.

Piyasalar için bir diğer mühim gelişme, ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Finansal Suçları Uygulama Ağı’nın (FinCEN), CIBanco, Intercam Banco ve Vector Casa de Bolsa adlı kuruluşlara yönelik döviz işlemi yasağını, mevcut baskılara karşın 4 Eylül’e ertelemesi oldu. Bu durum, Fitch Ratings’in daha önce yaptığı ve ABD’nin bu tip sert müdahalelerinin finansal sistemde ciddi riskler doğurabileceğine dikkat çeken uyarısını yeniden gündeme getirdi. Meksika hükümeti ise, olası bir paniğin önüne geçmek amacıyla söz konusu şirketlerin kontrolünü hızla devralarak duruma müdahale ediyor.

YENİ BİR İNCELEME SÜRECİ BEKLENİYOR
Yaptırımların hedefi olan bankalar, aslında HSBC’nin 2000’li yılların başlarında karıştığı büyük kara para aklama skandalının ardından daha sıkı denetimler altında faaliyet göstermeye başlamış, zamanla döviz piyasasında küçük ölçekli olmalarına rağmen etkili birer aktör haline gelmiş finansal kuruluşlardı. Mevcut durumda, bu kurumların müşterilerinin önümüzdeki aylarda farklı alternatifler araması ve piyasanın genelinde yeni bir denetim dalgasının başlaması bekleniyor. Her üç şirket de haklarındaki iddiaları kesin bir dille reddederken, Cumhurbaşkanı Sheinbaum da ABD’nin suçlamalara ilişkin somut herhangi bir delil sunmadığının altını çiziyor.
Emilio Romano, yaptırım kararındaki 45 günlük erteleme sürecinin, iki ülke arasındaki güçlü iş birliğinin bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Romano, standartların ve karşılıklı iş birliğinin korunmasının piyasalarda güveni yeniden tesis edeceğine ve sermaye kaçışını engelleyeceğine dair beklentisini dile getirdi. Ek olarak, ABD’li yetkililerin bankacılık birliğine yakın dönemde başka bir Meksika bankasına yönelik bir soruşturma planlanmadığı konusunda güvence verdiği de öğrenildi.
Chicago merkezli Karobaar Capital’in baş yatırım sorumlusu Haris Khurshid ise, erteleme kararının ABD’nin piyasayı temelinden sarsmadan Meksika üzerinde baskı kurma stratejisinin bir parçası olduğunu öne sürdü. Khurshid’e göre, Meksika bankalarının uluslararası alandaki güveni ne kadar hızlı bir şekilde yeniden tesis edebileceği, sektörün gelecekteki kaderini tayin edecek en önemli faktör olacak.