Adaletin terazisi, görünüşe göre herkesi aynı hassasiyetle tartmıyor. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nın şu ifadeleri, bu durumun bir yansıması niteliğinde: “Yüce Allah’ın huzurunda yemin ederim ki iddia edilen konuşma asla yapılmadı, psikolojisi bozulmuş cezaevinden çıkmak için iftira atan birisinin beyanlarıyla burada tutuklamaya sevk edildim.” Koca bir metropolün belediye başkanı, seneler evvel yaşandığı öne sürülen bir olayla ilgili olarak, cezaevindeki bir mahkumun beyanına dayanılarak tutuklanmasına bu sözlerle isyan ediyor.
Kamuoyu, bir ifadeyle tutuklama kararının meşruiyetini sorgularken, masamda Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait bir dosya dikkatimi çekiyor. Dosyanın içeriğini aktarmak gerekirse durum şöyle:
Mağdur, E., 2009 doğumlu bir 10. sınıf öğrencisi. Annesine, E.’nin doğumundan hemen sonra MS hastalığı tanısı konulmuş. Babası ise bu durumu gerekçe göstererek, kızı henüz 6 aylıkken annesinden ayrılmış. E., annesinin himayesinde büyürken, zaman zaman babasının yanına gidiyordu. Ancak bu ziyaretler esnasında anlattıklarına göre hiçbir şey normal değildi. Çocuk İzlem Merkezi’nde verdiği ifade, iddianameye şu cümlelerle geçmiş:
“7. ve 8. sınıf öğrencisiyken babasının yanına gittiğinde ‘Erkeklerle yapmak istediğin şeyleri benimle yapabilirsin’ diyerek kendisiyle cinsel içerikli konuşmalar yaptığını…”
İddianamede, E.’nin babası tarafından maruz bırakıldığı cinsel istismar eylemleri detaylı bir şekilde sıralanıyor. Bu eylemlerin pek çoğu, masaj ya da bir şeyler öğretme kisvesi altında, E.’nin özel bölgelerine yönelik cinsel saldırı içeriyor. E.’nin aktardığı, babasına ait olduğu iddia edilen konuşmalar da son derece rahatsız edici:
“8. sınıfta olduğu bir tarihte de şüphelinin ‘Merak ettiğin bir şey var mı, başka erkeklerle deneme, sana özel bölgemi gösterebilirim’ dediğini, başka tarihlerde de ‘Yüzündeki sivilcelerle ilgili sperm sivilcelere iyi gelir, spermin nasıl geldiğini biliyor musun’ dediğini…”
Yine babasının evinde kaldığı bir seferde, E. banyodayken babası içeri girmeye teşebbüs etmiş, ardından ona bir gecelik giydirerek istismarını sürdürmüştü.
E., defalarca “Babamla görüşmek istemiyorum” dese de, asıl sebepten habersiz olan ailesi “O senin baban” yanıtını veriyordu. Yaşadığı dehşeti ilk olarak anneannesine açtı, ancak anneannesi bu iddialara inanmakta zorlandı. Sonrasında sırrını teyzesiyle paylaştı. Duruma ikna olan teyzesi, konuyu E.’nin annesiyle konuştu. Kızını dinleyen annesi, babasıyla bir daha görüşmemesini kabul etti ve anneannesi de ikna olarak E.’nin babasını arayıp “Bir daha asla” diyerek tavrını koydu. Ne var ki, aile şikâyetçi olmadı.
Süreç, E.’nin yaşadığı travmalar neticesinde içine kapanmasıyla farklı bir noktaya evrildi. Destek alması gerektiğini düşünen anneannesi, onu şubat ayında bir psikoloğa götürmeye karar verdi. E., psikoloğa güvenerek ruhsal çöküntüsünün ardındaki nedenleri anlatmaya başladı. Anlatılanlardan ikna olan psikolog, durumu polise bildirdi ve böylece o ana kadar saklı kalmış olaylar adli makamlara yansıdı. Dosyadaki belgelere göre, soruşturma oldukça hızlı ilerledi. Polis ve savcılık işlemlerinin akabinde, E.’nin adli görüşmecideki ifadesi raporlaştırıldı: “Olay örgüsü, istismarın başlama ve devam etme şekli, zamanı açısından tutarlı ve spontane olduğu, mağdurun olaylara paralel bir duygulanımı olduğu gözlenmiştir. Olayların oluş şekli ve mağdurun duygulanımı açısından ifadenin gerçeği yansıttığı izlenimi oluşmakla…”
Bu rapor üzerine E.’nin babası gözaltına alındı. 18 Şubat’ta verdiği ifadede tüm suçlamaları inkâr etti. Savunmasına göre E., başka erkeklerle cinsel içerikli sohbetler yapıyordu ve bu nedenle telefonuna ve tabletine el koymuştu; kızı da bu yüzden intikam almak amacıyla böyle bir hikâye uydurmuştu. Bu savunmanın ardından tutuklandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Şüpheli baba, karakola imza verme şartını içeren adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı!
Davanın ilk duruşması, bu ayın başında, 1 Temmuz’da yapıldı. E.’nin savunmasını, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği adına Avukat Begüm Osma üstlendi. Duruşma günü mahkeme önünde destek için bulunan bir kadının Avukat Osma’ya anlattıkları ise oldukça aydınlatıcıydı. Bu kadının kendi kızı da babasının istismarına uğramış, tutuklanan istismarcı baba cezaevinde öldürülmüştü. Kadının iddiasına göre, cinsel istismar şüphelilerinin cezaevinde korunması güç olduğu için, yargı makamları tutuklama yerine adli kontrol gibi tedbirleri uygulama alışkanlığı edinmişti.
İlk celsede tanık olarak dinlenen anneanne, “E. babasının üzerinde bokser olduğu halde bacak aralarına masaj yaptırdığını söyledi. Bunu söyleyince babasını aradım. Sen genç kıza nasıl bu şekilde masaj yaptırırsın dedim. Babası bana, ‘Bilmesi gerekeni öğretiyorum, bunları başkasından öğrenmesin, ben yanlış bir şey yapmıyorum’ dedi. Kızına masaj yaptırdığını kabul etti” şeklinde ifade verdi. Anneanne, bu konuşmadan sonra babaya tepki gösterdiğini ve bir daha görüşmediklerini belirtirken, E. ilk anlattığında ona inanmadığı için kendisine kızıyordu: “Ben ilk anlattığında torunumun iftira atabileceğini düşünerek şikâyetçi olmadım. Anlattıklarına inanmak istemedim. Bir babanın öz kızına anlattığı şeyleri yapabileceğini düşünmedim, ihtimal vermedim.”
Mahkeme tutanaklarına göre, E.’nin avukatı şüpheli babanın mayıs ayından beri imza yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtmiş. Buna rağmen şahıs hakkında bir tutuklama kararı verilmemiş. E.’nin hukuk mücadelesi sürüyor.
Sonuç olarak ortaya çıkan tablo şu: Bir tarafta, tek bir ifadeyle suçlanan ve kaçma şüphesiyle tutuklanan bir belediye başkanı. Diğer tarafta ise başta öz kızı olmak üzere bir dizi ifadeye rağmen “kaçmaz” denilerek serbest bırakılan bir baba. Bir yanda, cezaevinden verdiği ifadeyle bir belediye başkanının tutuklanmasını sağlayan bir mahkum; diğer yanda, cezaevinde öldürülebilir endişesiyle tutuklama tedbiri uygulanmayan bir cinsel istismar şüphelisi. Kısacası: Türk yargısından adalet manzaraları! Unutulmamalıdır ki, adil bir dünyanın kapısı çocukların feryadıyla aralanacaktır.