Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen en büyük insani felaket olarak nitelendirilen Srebrenitsa soykırımı, en az 8 bin 372 Boşnak sivilin vahşice yaşamını yitirdiği ve aradan geçen yaklaşık 30 yıla rağmen acısı dinmeyen bir trajedi olmayı sürdürüyor. Bosna Hersek’in doğu kesiminde yer alan Srebrenitsa’nın, 11 Temmuz 1995 tarihinde Ratko Mladic komutasındaki Sırp güçleri tarafından işgal edilmesiyle başlayan bu kanlı süreç, sadece kurbanların aileleri için değil, bütün Boşnak ulusu için en derin yara olarak hafızalardaki yerini koruyor. Bu soykırımın, Hollanda gibi Batılı ülkelerin gözlemci güçlerinin bulunduğu bir bölgede, Avrupalı askerlerin tanıklığında işlenmiş olması, insanlık tarihine silinmez bir utanç vesikası olarak kazınmıştır.
HOLLANDA BİRLİKLERİ SIRPLARA TESLİM ETTİ
Tarihin en acımasız katliamlarından biri, savaş suçlusu olarak bilinen Ratko Mladic liderliğindeki Sırp kuvvetlerinin 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’yı kontrol altına almasıyla patlak verdi. Şehirdeki sivil halk, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında görev yapan Hollandalı askerlerin korumasına sığınarak hayatta kalmayı ümit etse de, Hollandalı birlikler tarafından Sırp güçlerine teslim edildiler. Bir Sırp bayramı öncesinde şehri Sırp ulusuna bir hediye olarak sunduğunu belirten Mladic, “Sonunda bu topraklarda Türklerden (bölgedeki Müslümanlar için kullandığı tabir) intikamımızı almanın vakti geldi” şeklindeki sözleriyle niyetini açıkça ortaya koymuştu.
ÖLÜM YOLU GÜZERGAHI
Srebrenitsa’nın düşmesinin akabinde, şehirdeki Müslüman nüfusun bir kısmı, günümüzdeki şehitliğin hemen karşısında konumlanan eski akümülatör fabrikasındaki Hollanda birliğine sığınmayı denedi. Diğer bir grup ise ormanlık yolu takip ederek Boşnak ordusunun kontrolündeki güvenli bölgeye ulaşmayı seçti. Ancak hem Hollandalı askerlere sığınanların hem de orman yolunu tercih edenlerin akıbeti feci oldu. Gerçekleşen büyük kıyımlar nedeniyle halk arasında “ölüm yolu” olarak anılmaya başlanan orman güzergahını kullanan binlerce Boşnak, Sırp askerleri tarafından kurulan pusularda hayatını kaybetti. Lahey’de bulunan Uluslararası Adalet Divanı, 2007’de açıkladığı kararında, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden (ICTY) gelen kanıtlar ışığında, Srebrenitsa ve çevresindeki olayları resmen “soykırım” olarak tanıdı. Hollanda devleti de Srebrenitsa’daki katliamda “kısmi” sorumluluğu olduğunu kabul etti.
TARİHTEKİ UTANÇ SAYFALARI
Gazze’den gelen son görüntüler de tarihe bir başka kara leke olarak geçti. İsrail tarafından yürütülen soykırımda çok sayıda Filistinli çocuk yaşamını yitirdi. Öldürülen üç çocuğunun başında feryat eden baba, bir at arabasında akranlarının cansız bedenlerine sarılan küçük çocuk ve kanlı kefenlere sarılı bebeklerini taşıyan annelerin görüntüleri hafızalara kazındı. Bugün İsrail’in vahşetini izlemekle yetinen Batı, yaklaşık 30 yıl önce de Srebrenitsa’da Sırpların gerçekleştirdiği soykırıma benzer bir tepkisizlik göstermişti. 3 yıl boyunca kuşatma altında tutulan Saraybosna’da, bir parça ekmek bulabilmek için sokağa çıkan Bosnalılar Sırp keskin nişancıların hedefi oluyordu. Benzer bir tablo, bugün Gazze’de İsrailli işgalci güçler tarafından sergilenmektedir.