Eğitimde 12 Yıl Israrının Getirdiği Sorunlar

Bizim odaklandığımız konular farklılık gösteriyor ve bazı meseleleri sürekli olarak gündemde tutuyoruz. Eğitim, Kültür, Aile ve Gelir Adaleti gibi konular, bizim için temel önceliklerdir.

Şöyle bir benzetme yapalım: Bir baba ne kadar zengin olursa olsun, şayet kendisinin ve ailesinin manevi gelişimini ihmal etmişse, karşılaşacağı sonuç hüsrandır. Kültürel değerlerden mahrum ve maneviyattan kopuk evlatlar yetiştirmesi durumunda da sonu hayal kırıklığı olacaktır. Çocukları arasında adaletsiz davranıp birine cömertçe kaynak ayırırken diğerinden esirgemesi de benzer şekilde olumsuz bir netice doğurur.

Bu durumun doğruluğu tartışılmaz, değil mi? Elbette ki öyledir.

Bu sebeple, benim bu konuları ısrarla vurgulamam son derece yerindedir. Devlet bir “Baba” figürüdür ve bu vasfını göstererek sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu alanlarda üzerine düşen görevleri yapması elzemdir.

Kabul etmek gerekir ki, kökleşmiş sorunları bir anda çözmek ve her şeyi hemen düzeltmek olanaksızdır. Tıpkı en makbul ibadetin, az miktarda da olsa devamlılık arz edeni olması gibi.

Bir vatandaş olarak, devletimi idare edenlerden Eğitim, Kültür, Aile ve Gelir Adaleti sahalarında pozitif adımlar atmalarını ve bugüne dek yapılmış olan hatalardan geri dönmelerini bekliyorum. Bu beklenti, en doğal hakkım olarak görülmelidir.

Aile konusundaki durum ise malumunuzdur. Anadolu’nun geleneksel aile yapısını yıpratan, bireyleri evlilikten ve çocuk sahibi olmaktan uzaklaştıran nedenleri hepimiz biliyoruz. Bu nedenler arasında ekonomik zorluklar, yasal düzenlemelerle ilgili problemler ve feminist akımların olması gerekenden çok daha baskın bir etkiye sahip olması bulunmaktadır. Ayrıca, televizyon kanallarındaki aileyi zedeleyen ve ahlaki yapıyı bozan programların da bu negatif gidişattaki rolü büyüktür.

Şu zamana kadar, bu gidişatı durdurmayı bırakın, “yavaşlatacak” nitelikte dahi somut adımlar atıldığını göremedim. Mevcut sıkıntılar sıklıkla dile getirilmektedir. Hatta Devlet’in en üst kademelerindeki yetkililer tarafından, “bu şekilde devam ederse ülkenin ne gibi tehlikelerle karşılaşabileceği” defalarca ifade edilmektedir.

Ortada bir sancı olduğu aşikâr. Umuyorum ki bu sancılı süreç, nihayetinde hayırlı sonuçların habercisi olur.

Yazılarımızı takip eden okurlarımız, bu konularda ne denli hassas olduğumuzu ve sadece problemleri belirtmekle kalmayıp, aynı zamanda somut çözüm önerileri sunduğumuzu da gayet iyi bilir. Bilmeyenler ise küçük bir çabayla ilgili makalelerimize rahatlıkla ulaşabilirler.

Israrla gündemde tuttuğumuz konulardan bir diğeri de, bilindiği üzere, 12 yıllık zorunlu eğitim sorunudur. Bu uygulama, son derece yanlış bir karardı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in şu sıralar bu konu üzerinde bir çalışma yürüttüğü ve sürenin bir miktar kısaltılmasının planlandığı belirtiliyor. Yetersiz olsa da, şimdilik bu adımı olumlu karşılamak gerekir.

Anlaşılan o ki, 4+4+4 sisteminin son 4 yıllık bölümü için bir düzenleme yapılacak; bu bölüm “2 yıl zorunlu, 2 yıl isteğe bağlı” bir yapıya kavuşturulacak. Alternatif olarak, sürede bir yıllık bir indirim de gündeme gelebilir. Konu üzerindeki çalışmalar devam ediyor.

Eğitime devam etmek isteyen öğrencilerle istemeyenlerin 18 yaşına kadar aynı sınıflarda tutulmaya zorlanması, çok hatalı bir uygulamaydı. Bu durumun ailenin, okulun, toplumun ve iş dünyasının huzuruna olan olumsuz etkilerini şimdi uzun uzun listelemeyelim. Piyasadaki kalifiye eleman, yani usta ve kalfa, açığından veya evlilik yaşının gecikmesiyle birlikte nüfus artış hızının dramatik düşüşünden de bahsetmeyelim.

Kısacası, bu yöndeki hayırlı çabalara destek olmalıyız. MİLAT’tan Rümeysa Güven Büyük’ün haberini muhtemelen okumuşsunuzdur. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Türkiye’de Zorunlu Eğitim Sistemi’ne Yönelik Saha Araştırması”nın neticelerini kamuoyuyla paylaştı. Yalçın, 81 ilde gerçekleştirdikleri bu kapsamlı araştırma sonucunda, öğretmenlerin ve velilerin ezici bir çoğunluğunun 12 yıllık zorunlu eğitime karşı olduğunu belirtti.

Dolayısıyla, zorunlu eğitimin son dört yıllık dönemine bir düzenleme getirileceği anlaşılıyor. Bu son 4 yılın “2 artı 2” mi yoksa “3 artı 1” şeklinde mi yapılandırılacağı değerlendirilecek. Süreden ne kadar indirim yapılırsa, herkes için o kadar iyi olacaktır.

Akademik kariyer hedefleyenler üniversiteyi bitirmeli, doktora yapmalı, profesör ve hatta ordinaryüs profesör olmalıdır. Diğerleri ise yeteneklerine uygun mesleklere zamanında yönlendirilmelidir.

Aslında geride ele alınması gereken çok sayıda mesele var. Örneğin, çocukların yeteneklerinin zamanında keşfedilip doğru yönlendirilmesi, okullardaki rehberlik hizmetleri, Aile-Okul İşbirliği ve ailelerin eğitimi gibi konular… Bu alanlar o kadar uzun süre ihmal edildi ki, durumun nasıl toparlanacağı belirsiz.

Neticede, Allah sağlık verdiği müddetçe biz bu konuların takipçisi olacağız. Bu tür meselelerin üzerine gitmeye devam edeceğiz. Kararlılık ve takip önemlidir; ancak ısrarlı bir takiple birlikte hayra teşvik etmek çok daha büyük bir önem arz eder. Dileyen bu konulara hiç girmeyebilir, dileyen de bu tür işler yerine kendi dünyevi menfaatlerinin peşinde koşabilir. Nihayetinde Allah, her şeyi görmektedir ve bilmektedir.