Yaşananlar karşısında bugün sadece Gazze değil, bütün bir insanlık derin bir acı içindedir. Bombalanan bir konutun yıkıntıları arasında Filistinli çocuklarla birlikte insanlık onuru da yok olmaktadır. Bu zulmün arkasındaki güç, sadece bir devlet olarak tanımlanamaz; aksine, uluslararası hukuku hiçe sayan ve ahlaki değerlerden yoksun bir terör ağı olan İsrail’dir.
İsrail’i artık sadece bir “işgalci” olarak tanımlamak yetersizdir; zira bu yapı, sivilleri bilinçli bir şekilde hedef alan, hastaneleri, eğitim kurumlarını ve ibadethaneleri bombalayan, insani yardımların ulaşmasını bloke eden ve kadınlarla çocukları canlı canlı enkaz altında bırakan bir kötülük yapılanmasıdır. Bu eylemler, bir devletin meşru politikaları değil, örgütlü bir terör stratejisinin parçalarıdır. Devlet görünümü altındaki bu oluşum, tüm dünyanın şahitliğinde her geçen gün yeni bir savaş suçuna imza atmaktadır.
Kendini “gelişmiş” olarak tanımlayan Batı dünyası, özellikle de sürekli insan hakları savunuculuğu yapan Amerika ve Avrupa devletleri, bu cinayet ağının suç ortağı konumundadır. Zira atılan her bomba Batı’nın sağladığı diplomatik koruma altında, sıkılan her mermi ise ABD’nin yolladığı milyarlarca dolarlık destek paketleri sayesinde hedefine ulaşmaktadır. İsrail tarafından gerçekleştirilen her gaddarlık eyleminde bu ülkelerin sorumluluğu bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu mezalimin sadece uygulayıcıları değil, ona göz yumanlar da aynı derecede sorumludur.
Mevcut durum, sadece Filistin halkına yönelik değil, tüm insanlık adına bir tehdit teşkil etmektedir. Zira zulme karşı gösterilen tepkisizlik, zalimi daha da cüretlendirir. Bugün Gazze’de bir bombanın hedefi olan masum bir bebek, gelecekte farklı bir coğrafyada, başka bir ulusun evladı olabilir. Şayet insanlık, İsrail’in bu gaddarlığına bir son veremezse, bu zulüm dalgası genişleyecek ve er ya da geç herkesi etkileyecektir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu uyarısı bu durumu özetlemektedir:
“Zalimden yana olmayın; ateş size de dokunur.”
(Buhârî, Mezâlim 3)
Bu ilahi ikaz ışığında, günümüzde İsrail’i destekleyenler veya sessizlikleriyle işlenen cinayetlere iştirak edenler, er ya da geç bu ateşin kendilerini de yakmasından kaçamayacaklardır. Zira bu konu, yalnızca Filistin’in bir davası olmanın ötesinde, bütün insanlığın onur ve erdem sınavıdır.
Tüm dünyanın artık şu hakikati kabul etmesi gerekmektedir: İsrail, meşru bir devletten ziyade, insanlığa karşı suç işleyen bir terör yapılanmasıdır. Bu yapılanma engellenmediği takdirde, küresel ölçekte çok daha büyük trajedilerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, bu duruma itiraz etmek yalnızca bir vicdani sorumluluk değil, aynı zamanda insanlık adına yerine getirilmesi gereken bir zorunluluktur.
Bugün Gazze için harekete geçmeyenler, gelecekte kendi vatanlarında benzer yıkımların yankılarını duyabilirler. Unutulmamalıdır ki, zulüm karşısında suskun kalmak, zulme uğrayana yapılmış en büyük ihanettir.