Rusya’da geçtiğimiz üç yıllık süreçte devletleştirilen veya geçici yönetim altına sokulan varlıkların toplam değeri, tahmini 50 milyar dolara karşılık gelen 3,9 trilyon rubleye ulaştı. Kommersant gazetesinin aktardığı bilgilere göre bu rakam, Rusya federal bütçesinin bir aylık harcamasına veya ülkenin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYİH) yaklaşık yüzde 2’sine tekabül etmektedir.
NSP hukuk bürosu tarafından yayınlanan bir analiz, bu kamulaştırma hamlelerinin, Rusya’yı açık bir piyasa yapısından daha içe kapalı ve denetimci bir yapı olan “kale ekonomisi”ne doğru kaydırdığına dikkat çekiyor. Genellikle ulusal ekonomik güvenliği temin etme amacıyla, stratejik nitelikteki sektörlerde bulunan özel teşebbüslerin devlet kontrolüne geçmesi sağlanıyor.
Devlet mülkiyetine devredilen bu varlıkların gerekçelerine bakıldığında, 1,5 trilyon rublelik kısmın stratejik şirketlere yönelik düzenlemelerden kaynaklandığı görülüyor. Yolsuzlukla mücadele tedbirleri kapsamında 1 trilyon rublelik varlığa müsadere edilirken, 385 milyar rublelik bir bölüm ise özelleştirme süreçlerindeki usulsüzlükler gerekçesiyle kamulaştırıldı. Kalan miktar da kötü yönetim, verimsizlik ve aşırı riskli operasyonlar gibi nedenlerle devlete geçti. Hükümetin özellikle “dost olmayan” ülkelerle ilişkili veya yurt dışında bulunan mülkleri mercek altına aldığı belirtiliyor. Geçen yıl içinde, yabancı yatırımcı koruması nedeniyle doğrudan el konulamayan şirketlerin sayısı 9’dan 16’ya yükseldi. Bu şirketlerin yönetimi, zaman sınırı olmaksızın devlet mülkiyet ajansı Rosimuşestvo’ya devredildi.
Kommersant’ın görüş aldığı uzmanlar, mevcut durumu gizlice ilerleyen bir kamulaştırma yöntemi olarak “sürünen millileştirme” şeklinde tanımlıyor. Yargı süreçlerinin hızı dikkat çekici; kararlar genellikle tek bir duruşmada alınırken, mülkiyetin devri ortalama iki aylık bir sürede gerçekleşiyor. Mahkemelerin, çifte vatandaşlık, yurt dışındaki mal varlıkları ya da “dost olmayan” ülkelere kâr payı aktarımı gibi faktörleri mülkiyet devri için yeterli dayanak olarak gördüğü belirtiliyor. Bu süreçte bilhassa savunma, kimya, ilaç ve ulaştırma sektörlerindeki firmaların hedef alındığı dikkat çekiyor.
Hukuk uzmanları, bu ortamda girişimcilere uluslararası temaslarını minimum seviyeye çekmelerini ve imkan dahilinde işlerine devletle bağlantılı ortaklar katmalarını tavsiye ediyor. Bu sürecin, Rusya’nın ekonomik dokusunda radikal bir değişimin sinyallerini verdiğine inanılıyor. Diğer taraftan, Moskova hükümetinin, Batı’daki Rus varlıklarının aynı yöntemle müsadere edilme ihtimaline karşı yabancı yatırımlara yönelik bu tür adımlarda dengeli bir yaklaşım sergilemeye gayret ettiği ifade ediliyor.