Türkiye’de Zorunlu Eğitim Tartışması: Sürenin Kısaltılmasına Yönelik Argümanlar ve Tepkiler

Kaynak: Getty Images
Yazar: Burak Abatay, BBC Türkçe
Bildirilen Yer: Londra
28 dakika önce

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasına ilişkin kamuoyundaki tartışmaları takip ettiklerini belirterek, “Bu konuda kamuoyunda bir talep olursa biz de ilgili birimlerimizle beraber oturur değerlendiririz” şeklinde bir açıklamada bulundu.

Bakan Tekin’in bu ifadeleri, Memur Sendikaları Konfederasyonu’na (Memur Sen) bağlı olan Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) tarafından yürütülen bir araştırmanın sonuçlarının açıklanmasının ardından geldi.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, gerçekleştirdikleri saha çalışmasının, “4+4+4” olarak bilinen zorunlu eğitim modelinin son dört senelik bölümünün yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyduğunu ifade etti. Aynı zamanda Memur Sen genel başkanlığı görevini de yürüten Yalçın, 8 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında, “Son dört yılın eğitim sistematiği içinde yeniden bir tartışmaya açılması, çaprazlarının görülmesi ve sosyal paydaşlarla bu meselenin müzakere edilmesine ihtiyaç duyulduğunu belirtmek isterim” dedi.

Eğitim-Bir-Sen’in yürüttüğü çalışmaya, 36 binden fazla öğretmen, okul yöneticisi, lise öğrencisi ve veli katılım sağladı. Yalçın’a göre, araştırmaya iştirak eden öğretmen ve idarecilerin %93’ünden fazlası, sistemin son dört senesinde bir değişiklik yapılması gerektiği yönünde fikir beyan etti.

Yalçın, son dört yıllık lise eğitiminin 2+2 (iki sene zorunlu, iki sene isteğe bağlı) veya 3+1 (üç sene zorunlu, bir sene isteğe bağlı) şeklinde yeniden yapılandırılması konusunda bir görüş birliği oluştuğunu vurgulayarak şunları ekledi: “Bu nedenle eğitim otoritelerinin, sosyal paydaşların, Milli Eğitim Bakanlığının, kısacası tüm tarafların bu konuyu tekrar masaya yatırması gerektiğini görüyoruz. Ancak bu süreci sonuca ulaştıracak olan, Milli Eğitim Bakanlığının vereceği karar ve 21. Milli Eğitim Şurası olacaktır.”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 9 Temmuz’da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Meclis Grup Toplantısı öncesinde, dört senelik zorunlu lise eğitiminin iki seneye indirilmesi olasılığı hakkında, “Türkiye’deki beklentilere bakıyoruz, kamuoyundaki tartışmaları izliyoruz. Bu konuda halktan bir talep gelirse, ilgili birimlerimizle birlikte oturup bir değerlendirme yaparız” dedi.

Kaynak: ALTAN GOCHER/Hans Lucas/AFP via Getty Images
Bakanlığın bu konuda aktif bir çalışması olup olmadığına dair bir soruya Tekin, şu yanıtı verdi: “Nihayetinde bu, yasama organının yetki alanındadır. Biz de değerlendirmelerimizi yasama organına iletiriz. Fakat şu anda sadece kamuoyundaki tartışmaları sizler gibi takip ediyor, raporları okuyoruz. Bu raporlardaki ifadeler, bilim insanları, akademisyenler, öğretmen arkadaşlarımız ve bakanlıktaki ilgili birimler tarafından değerlendiriliyor. Eğer bir karara varırsak, bu kararı ilgili siyasi mekanizmalarla paylaşırız.”

Eğitim-Bir-Sen’in araştırmasının bulgularına göre, zorunlu eğitimin son dört senesini ele alan çalışmaya 81 ilden 36 binin üzerinde kişi katıldı. Katılımcıların 17 binden fazlasını öğretmenler, 7 binin üzerindekini idareciler, 5 binden fazlasını 11. ve 12. sınıf öğrencileri ve yine 5 bini aşkınını veliler oluşturdu. En yoğun katılım İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerden sağlandı.

Araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin %93,8’i, okul yöneticilerinin %97,1’i, öğrencilerin %78,5’i ve velilerin %78,8’i 12 senelik mevcut zorunlu eğitim süresinin kısaltılması gerektiğini düşündüğünü belirtti. Mevcut sürenin yeterli olduğunu savunanların oranı ise öğretmenlerde %5,3, yöneticilerde %2,5, öğrencilerde %19,7 ve velilerde %19,6 olarak kaydedildi. Zorunlu eğitim süresinin uzatılması gerektiğini düşünenlerin oranı ise tüm gruplarda %2’nin altında kaldı.

Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, lise son sınıfın mevcut yapısının değiştirilmesi gerektiği fikrini paylaştı. “Lise son sınıf öğrencilerinin son yıl okula devam etmesi gereksizdir” görüşüne katılanların oranı öğretmenlerde %83,6, yöneticilerde %84,7 ve öğrencilerde %75,9 iken, velilerde bu oran %47,3 oldu. Lise son sınıfın üniversiteye hazırlık veya kariyer planlama yılına dönüştürülmesi gerektiğini ifade edenlerin oranı ise öğrencilerde %92,3, öğretmenlerde %90,4, yöneticilerde %88,8 ve velilerde %89,9 seviyesindeydi.

Kamuoyunda “4+4+4” olarak bilinen mevcut zorunlu eğitim sistemi, 2012-2013 eğitim-öğretim yılından bu yana uygulanmaktadır. Bu sistemle sekiz yıllık kesintisiz eğitim veren ilköğretim kurumları, ilkokul ve ortaokul olarak iki ayrı bağımsız okul yapısına dönüştürülmüştü. O dönemde başta Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve muhalefet partileri olmak üzere birçok kesim, bu sisteme şiddetle karşı çıkmıştı. “4+4+4” modeline göre ilköğretim; dört yıllık zorunlu ilkokul ile dört yıllık zorunlu ve farklı programlar arasında seçim imkanı sunan ortaokullar ve imam-hatip ortaokullarından oluşmaktadır. Zorunlu eğitim yaşı da 6-14 yerine 6-13 yaş grubunu kapsayacak şekilde düzenlenmişti. Diğer yandan, Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023-24 örgün eğitim istatistiklerine dayanan analizine göre, okul dışında kalan çocukların sayısı yaklaşık 612 bine ulaşarak %38,4’lük bir artış gösterdi. Bu durum, zorunlu eğitim çağında olması gereken yaklaşık 200 bin çocuğun daha sistemin dışına çıktığını göstermektedir.

Bu tartışma, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Burhan Özdemir’in 24 Haziran’da Yeni Şafak gazetesine verdiği bir mülakatla alevlendi. Özdemir, genç işsizliğiyle mücadele etmek için zorunlu eğitim süresinin düşürülmesi gerektiğini savunarak, “Gençlerimiz iş gücüne daha erken katılmalı. Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, gençlerimiz pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar” dedi. Özdemir, mevcut eğitim sisteminin gençleri mesleğe hazırlamadığını ve mezunların kendi alanlarında istihdam edilmediğini belirterek, “21’inci yüzyılın ihtiyaçlarına bu şekilde cevap veremeyiz. Her çocuk aynı akademik başarıyı gösteremez. Eğitim içeriği yeniden tasarlanmalı. Yani bir kere 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulama. Ülkeye herhangi bir faydası yok” diye ekledi.

Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise Eğitim-Bir-Sen’in AKP iktidarının yanında politik bir duruş sergilediğini iddia etti. BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada Irmak, “4+4+4 sistemi gündeme geldiğinde bilim çevreleri bu sistemi zaten doğru bulmuyordu. Ancak Eğitim-Bir-Sen hükümetin yanında yer alarak o zaman bu sistemi destekledi. Şimdi ise ‘4+4+4 çökmüştür’ diyemedikleri için yeni bir model tartışmaya açıyorlar” dedi. Irmak, “Zorunlu eğitimin süresinin kısaltılması, mücadelesini yürüttüğümüz kamusal eğitime yönelik bir darbedir. Kamusal eğitim ortadan kalktıkça, devletin gözetiminde okula gitmesi gereken çocuklar bu haktan mahrum kalıyor” şeklinde konuştu. Irmak ayrıca, Eğitim-Bir-Sen’in çalışmasının sonuçları itibarıyla bilimsel bir görünüm sergilese de anketin uygulanma biçiminin tartışmalı olduğunu savunarak, çalışmaya katılan on binlerce öğretmen arasında tek bir Eğitim Sen üyesinin bile yer almadığını belirtti. Mevcut sistemde çocukların altı yaşında okula başlayıp 18 yaşında mezun olduğunu hatırlatan Irmak, “Liseyi iki yılla sınırlandırarak, 16 yaşındaki çocukları asgari ücretin yarısına çocuk işçi olarak çalıştırmak istiyorlar. Bu, çocuk yaşta evliliklerin de önünü açabilecek bir uygulamadır” sözleriyle tartışmalara olan tepkisini dile getirdi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Emek Büroları da zorunlu eğitimin kısaltılmasına yönelik tartışmaları endişeyle izlediklerini duyurdu. Yayımlanan yazılı açıklamada, “Zorunlu eğitimden vazgeçilemez! Çocuklarımızı işçiliğe de gericiliğe de teslim etmeyeceğiz” denildi. CHP Emek Büroları, bu tartışmanın MÜSİAD’ın “zorunlu eğitimin istihdama engel olduğu” şeklindeki beyanının hemen ardından ortaya çıkmasının durumu “daha da kaygı verici” hale getirdiğini belirtti. Eğitim-Bir-Sen’in araştırması için “bu politik tercihin bir uzantısıdır” yorumunu yapan CHP, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Söz konusu araştırma, eğitimde niteliği öncelemek yerine, çocukları işgücü piyasasına daha erken sürme anlayışını meşrulaştırma gayretidir. Lise son sınıfın ‘gereksiz’ ilan edilmesi ve zorunlu eğitimin ‘istihdama engel’ olarak tanımlanması, öğrencilerin üniversiteye ya da hayata hazırlanmalarının engellenerek bir an önce işçileştirilip piyasanın taleplerine göre biçimlendirilmek istendiğini göstermektedir. Bu yaklaşım, çocuklarımızın haklarını gözetmeyen, sermayenin taleplerini önceleyen bir zihniyetin yansımasıdır.”

Kaynak: Getty Images
CHP, zorunlu eğitimin kısaltılmasının çocukları hem sosyal hayatta hem de üretim süreçlerinde cemaat ve tarikat yapılanmalarına karşı savunmasız bırakacağını öne sürerek şu görüşleri paylaştı: “Eğitimdeki boşluğun gerici yapılanmalarla doldurulması kabul edilemez. Bu durum hem çocuk işçiliğini meşrulaştırmak hem çocuklarımızı gerici uygulamalara maruz bırakmak hem de anayasal güvence altında olan eğitim hakkını ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir.” CHP Emek Büroları, bu tartışmalar kapsamında şu talepleri sıraladı: Zorunlu eğitimin kısaltılmasına yönelik çalışmalara derhal son verilmeli, sürekli çocuk işçi ölümleriyle gündeme gelen MESEM uygulaması durdurulmalı, laik, bilimsel ve parasız eğitim güvence altına alınmalı ve eğitimde cemaat ve vakıflarla imzalanan tüm protokoller iptal edilmelidir.