15 Temmuz Direnişinin Canlı Tanığı: Gazi Serkan Sağlam’ın Bedenindeki Mermiyle Yaşam Mücadelesi

FETÖ’nün darbe teşebbüsü sırasında, Sivaslı inşaat ustası Serkan Sağlam, İstanbul Kadıköy’deki bir şantiyede 35 kişilik ekibiyle çalışıyordu. Kalkışma haberini sosyal medya ve bir akrabası vasıtasıyla alan Sağlam, tereddüt etmeden Caddebostan’daki şantiyeden 20 mesai arkadaşıyla birlikte sokaklara indi. Yolda kendileri gibi düşünen sivil gruplarla birleşen ekip, darbeci askerlere engel olmak amacıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne doğru ilerlemeye başladı.

Ancak, darbecilerin Türk Telekom binasını ele geçirmeye çalıştığı istihbaratını alınca, güzergahını değiştirerek Üsküdar Acıbadem’e yöneldi. Burada darbeci askerler tarafından açılan ateş sonucunda yaralandı. Vücuduna isabet eden 2 kurşunla hastaneye kaldırılan Sağlam, 34 gün süren bir tedavi sürecine girdi. Kurşunlardan biri başarılı bir operasyonla çıkarılırken, diğeri hayati risk taşıyan hassas bir bölgede olduğu için alınamadı.

İki çocuk babası olan Sağlam’a, bu kahramanca mücadelesinin ardından gazilik unvanı verildi. 2017 yılında Sakarya Adliyesi’nde memur olarak yeni bir hayata başlayan gazi, şu an görevini Akyazı ilçesindeki Adliye Sarayı’nda sürdürüyor. Sağlam, bedeninde taşıdığı kurşunu, o gece demokrasi için verdiği mücadelenin bir onur madalyası olarak görüyor.

**”Bize 15-20 Kez Ateş Açtılar”**

O karanlık geceye dair tanıklığını AA muhabiriyle paylaşan Sağlam, darbeci askerlerin hakaret ve küfürleri eşliğinde 2 adet G3 mermisiyle nasıl vurulduğunu anlattı. Türk Telekom binasına yaklaştıkları esnada, arabasının camı kurşunla patlayan yaşlı bir kadının, “Gitmeyin, ateş ediyorlar” diyerek kendilerini uyardığını belirtti. Sağlam, bu uyarıya rağmen 17 yaşlarında bir genç kızın kalabalığın önüne geçerek, “Sizin anneniz, bacınız yok mu? Ölmek var, dönmek yok. Şimdi gitmezsek, yarın gidecek bir vatanımız kalmaz” şeklindeki cesur sözlerinin ardından ekibiyle birlikte ilerlemeye devam ettiklerini ifade etti.

Binanın önünde 4 asker ve 1 komutanın tankla beklediğini belirten Sağlam, o anları şöyle anlattı:
“Türk Telekom binasının içerisine girmişler. Önce bize dur ihtarı çektiler, durduk ve ‘Komutanım ne oluyor?’ diye sorduk. ‘Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için yönetime el koymuştur’ dedi. Halk arkadan ‘Ya Allah, ya bismillah’ diye bağırmaya başladı. En öndeydim komutanın söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Komutanın tek kelimesini duydum, ‘Nişan alın, ateş’ emrini verdikten sonra 2 asker diz çöktü, 1 asker yere yattı, üzerimize 15-20 el ateş ettiler. Bu ateş sırasında kimseye bir şey olmadı ama arkamdaki en az 200 kişi ara sokaklara dağılmaya başladı.”

Dağılmaya başlayan kalabalığa, “Nereye gidiyorsunuz? Bu vatan bizim, bunlar asker değil, işgalci. Geri dönün!” diye seslendiğini aktaran Sağlam, bu sözleri üzerine darbeci kurmay yüzbaşı Mehmet Karabekir’in küfürle “Sıkın şuna.” emrini verdiğini söyledi. O esnada sırt çantasındaki keseri fırlatmak için hamle yaparken vurulduğunu dile getirdi.

Yarasına ilk müdahaleyi kendisi tampon yaparak gerçekleştiren Sağlam, hastaneye götürülüşünü ve oradaki kaosu şöyle anlattı:
“Elimi çektiğimde kan boşalmaya başladı. O sırada nefesim gitti, sesim kısıldı, nefes alamama durumuna geldim. Avrupa yakasından gelmiş, yolunu kaybetmiş ticari taksi denk geldi. Halk taksinin önüne geçti, beni taksiye bindirdiler. Önce özel hastaneye gittik, buradaki ilk müdahaleden sonra Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine gittik. Her yerde kolu kopan, parçalanan, bağırsakları dışarı çıkmış insanlar… Mahşer günü gibiydi. 1 saat göğüs cerrahının gelmesini bekledik, ameliyata girecekken F-16’ların ses bombaları atmasıyla hastane sallanmaya başladı. Herkes sığınaklara kaçmaya başladı. Yanıma gelen göğüs cerrahı, ‘Nereye gidiyorsunuz? Ölürsek şehit, kalırsak gaziyiz. Bu hastalar ve gazilerimiz ne olacak?’ dedi.”

Yoğun bakımdaki zorlu günlerin ardından bilinci yerine geldiğinde tek arzusunun kızını görmek olduğunu söyleyen Sağlam, o anları şu sözlerle dile getirdi:
“Kızımı görmek için canımı bile verebilirdim çünkü insan evladı için yaşar. Üzülüp, ağlamaya başlayınca uzman doktor üzerimdeki kabloları, hortumları toplattırdı yoğun bakımın kapısına kadar getirdi beni. Kapıyı açtı, çocuğumu orada gördüm. İnsan çocuğu, evladı için yaşıyormuş ama sıkıntı yok ölseydim de devletimin çocuğuma iyi bakacağını biliyordum. Hastanede kızımı gördükten sonra hayata tutunmaya başladım.”

Ancak kendi talebiyle servise alındıktan kısa bir süre sonra göğsündeki ağrıyla durumu tekrar ciddileşti. Sağlam, yaşadığı o zorlu süreci şöyle aktardı:
“Akciğerimin biri sönmüş, diğeri de sönmek üzereymiş. Doktorlar tekrardan yoğun bakıma indirerek makinelerle ciğerlerimi açmaya çalıştı. Psikolojim tamamen bozulmaya başladı, bilinci açık hasta yoğun bakımda. Bütün akrabalar geliyor, onları görünce ‘Artık öleceğim’ diyordum. Ölümle yaşam arasında gidip gelmeye başladım. Çok şükür bu süreci de atlattım.”

FETÖ’nün darbe teşebbüsü karşısında milletin bağımsızlığına ve iradesine sahip çıktığının altını çizen Sağlam, aradan 9 yıl değil 19 yıl bile geçse, o geceki mücadele ruhunun asla sönmeyeceğini sözlerine ekledi.