Bakan Fidan’dan Dış Politika Mesajları: Erdoğan-Trump İlişkileri, Gazze ve Malezya ile Stratejik Hedefler

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) 58’inci Dışişleri Bakanları Toplantısı vesilesiyle ziyaret ettiği Malezya’da, Bernama TV kanalına bir röportaj vererek önemli değerlendirmelerde bulundu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Malezya Başbakanı Enver İbrahim arasındaki samimi dostluğun, Türkiye-Malezya iş birliğinin son dönemdeki seyrini nasıl etkilediğine dair bir soruya yanıt veren Fidan, “Liderlerimiz arasında çok samimi bir dostluk ve bu yakınlıktan doğan kuvvetli bağlar mevcut. Biz de Dışişleri Bakanları olarak bu samimi ilişkiden fayda sağlıyoruz. Zira onların bu yakınlığı, gündemimizi ilerletmek ve ortak hareket etmek için bize çok mühim bir zemin hazırlıyor. Tarihsel olarak bakıldığında, Türkiye ve Malezya liderleri daima birbirleriyle yakın ilişkiler kurmuşlardır. Vurgulamak istediğim asıl nokta ise; bizler, bakanlar ve diğer kurumların yöneticileri olarak, bu mevcut bağları ilişkilerimizi daha da geliştirmek amacıyla bir araç olarak kullanıyoruz,” şeklinde konuştu.

**”TİCARİ HACİM, DOSTLUĞUMUZU YANSITMAKTAN UZAK”**

İki ülke arasındaki iş birliğinin artırılması adına atılması gereken daha pek çok adım olduğunu ifade eden Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çerçevede daha detaylı incelediğimizde, teknoloji, ticaret, savunma sanayisi ve eğitim gibi alanlarda ortaklaşa hareket edebileceğimiz çok sayıda fırsat olduğunu görüyoruz. Mevcut ticari hacmimiz, dostluğumuzun seviyesini hiçbir surette yansıtmıyor. 5 milyar Amerikan Doları seviyesini henüz yeni aştık ve öncelikli hedefimiz 10 milyar Amerikan dolarına ulaşmak olacak. Bu, üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız bir alandır. Savunma sanayisi de bir diğer stratejik alanı teşkil ediyor.
Birlikte ele aldığımız ve ortak hareket ettiğimiz çok sayıda küresel ve bölgesel mesele bulunuyor. Bölgesel konularda ASEAN, bizim için fevkalade önemli bir platform. Bugün burada olmamın nedeni de budur; Malezya’nın ev sahipliğindeki ASEAN Zirvesi’ne bu sebeple iştirak ediyorum. ASEAN bizim için son derece kritik bir coğrafya, Malezya da bir ASEAN üyesi olarak çok değerli bir ülke. Bu çerçevede birlikte çalışmamız ve ilişkilerimizi geliştirmemiz büyük önem arz ediyor.”

**”SAVUNMA SANAYİ FİRMALARIMIZ BÖLGEDEKİ FIRSATLARI DEĞERLENDİRMEK İSTİYOR”**

On milyar dolarlık ticaret hedefine ulaşmak için belirli bir takvim olup olmadığı ve savunma sanayisi iş birliğine dair yöneltilen bir soru üzerine Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:
“Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanıyorsanız, onun için tek bir zaman çizelgesi vardır: dün. Bugün dahi değil. Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre bu 10 milyar dolarlık hedefe dün ulaşmış olmalıydık. Bu durum, konunun ne denli aciliyet taşıdığını ve ticaretimizi geliştirmek için ne kadar elverişli bir ortamda olduğumuzu gözler önüne seriyor. Elbette bu hedefe ulaşmak için atmamız gereken adımlar var. Her iki tarafta da yatırımcılarımızın ve iş insanlarımızın bilinç düzeyini yükseltmeliyiz.
Bununla birlikte, ticaret ve yatırım konularında hükümetler arası düzeyde angajmanın zorunlu olduğu alanlar da mevcut. Özellikle teknoloji ve mikroelektronik alanlarında Malezya’nın mühim bir rekabet üstünlüğü var. Bizim de özellikle üzerinde durduğumuz ve yararlanmayı amaçladığımız nokta budur. Savunma sanayisi şirketlerimizin bilhassa buradaki imkanlardan faydalanmak istediklerini biliyorum.”

**”TÜRKLER, ASEAN ÜLKELERİNE SEYAHAT ETMEYE YOĞUN İLGİ GÖSTERİYOR”**

Türkiye’nin ASEAN’a yönelik planlarının ne olduğu sorulduğunda Fidan, şu cevabı verdi:
“Türkiye ile ASEAN arasında tarih boyunca hiçbir sorun yaşanmamıştır. Aynı şekilde, Türkiye’nin ASEAN ülkeleriyle de herhangi bir anlaşmazlığı olmamıştır. Bu durum, pozitif bir gündemle ilerlemek için bize muazzam bir imkan tanıyor. Bugün buradaki varlığımızın amacı, şüphesiz her iki taraf için de mevcut fırsatları gün yüzüne çıkarmaktır. Ekonomik, siyasi, teknolojik ve diğer çeşitli alanlarda birbirimizi nasıl tamamlayabileceğimizi ortaya koymaktır.
Halklar arası etkileşim ve sosyal entegrasyon, yani turizm, her iki yönde de şu anda büyük bir artış gösteriyor. Türk vatandaşları, özellikle ASEAN bölgesindeki ülkelere seyahat etmeye yönelik yoğun bir alaka gösteriyor ve bu bölgeyi keşfetmeye çalışıyorlar. Zira çok uzun bir süre boyunca Avrupa’ya seyahat ettiler. Fakat şimdi ASEAN coğrafyasındaki ülkeleri yeniden tanıma arayışındalar. Benzer şekilde, ASEAN ülkelerinden de çok sayıda kişi turist olarak Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ayrıca, Türkiye’den ASEAN’a ve ASEAN’dan Türkiye’ye giden çok sayıda öğrenci olduğunu görüyoruz. Bunlar gerçekten heyecan verici ve bizlere büyük umut veren gelişmelerdir.”

**”GAZZE, ADETA BİR TOPLAMA KAMPI GÖRÜNÜMÜNDE”**

Türkiye ve Malezya’nın Gazze konusundaki ortak kaygılarının nasıl somut eylemlere dönüştürülebileceğine ilişkin bir soru üzerine Bakan Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Maalesef Gazze’de süregelen jenosid, gerçekten yürekleri dağlayan bir gelişmedir ve asla unutamayacağımız, hepimiz için çok acı olaylar yaşanmaktadır. Bu durum genel olarak insanlık, özel olarak ise Müslümanlar için büyük bir zafiyettir. Ümmetin önemli bir parçası olan Malezya, Türkiye ve diğer ülkelerin bu konuda belirli sorumlulukları bulunmaktadır ve biz bunun farkındayız.
Sayın Başbakan Enver İbrahim’in bu konudaki net duruşunu, Mescid-i Aksa’yı savunmasını ve baskı altındaki Filistinliler ile işgal altındaki Filistin toprakları adına sesini yükselttiğini biliyor ve daima yakından izliyoruz. Bu konuda çok daha sıkı bir iş birliği tesis etmemiz, omuz omuza hareket etmemiz gerekiyor. Çünkü bu tür bir barbarlık karşısında birleşmezsek, bir gün gelip bizi de bulabilir.
İnsani yardım konusunda birlik olmak ve baskı kurmak hayati önemdedir. Zira 2 milyon Gazze vatandaşı şu anda rehin tutulmaktadır. Gazze, adeta İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir toplama kampını andırmaktadır. Buradaki Filistin halkı, bilinçli olarak açlığa ve zorlu şartlara mahkum edilmektedir. Tüm bunlar gözlerimizin önünde yaşanıyor. Bunun sürmesine müsaade edemeyiz. Bu noktada tarihin doğru tarafında durduğumuz sürece, kimin ne söylediği veya ne yaptığı önemli değildir. Çünkü biz doğru olan pozisyonu savunuyoruz.”

**”TRUMP YÖNETİMİYLE AÇIK VE DÜRÜST DİYALOG KURULDUĞUNDA ÇOK ŞEY YAPILABİLİR”**

“Arabuluculuk faaliyetleri ve belirli gündemleri öne çıkarma bağlamında, Batılı ülkeler ve özellikle ABD ile ilişkilerde diplomasinin kilit bir rol oynadığını düşünüyorum. Bilhassa Başkan Trump ile ilişkiler açısından bakıldığında, bizim tecrübemiz şunu göstermektedir: Trump idaresiyle şeffaf ve samimi bir diyalog sürdürdüğünüzde, birlikte başarabileceğiniz pek çok şey vardır. Türkiye olarak deneyimimiz bu yöndedir. Bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Başkan Trump ile güçlü bağları bulunmaktadır.”

**”ARABULUCULUK, DIŞ POLİTİKANIN ÖNEMLİ BİR ENSTRÜMANIDIR”**

Fidan, arabuluculuk konusundaki bir başka soru üzerine şu açıklamaları yaptı:
“Arabuluculuk yalnızca bizim menfaatimize olan bir faaliyet değil, aynı zamanda bölgede sorumlu bir aktör olarak üstlendiğimiz bölgesel bir yükümlülüktür. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika vizyonunun temel bir unsurudur. Dolayısıyla arabuluculuk girişimlerine aktif olarak destek olmaya gayret ediyoruz. Gazze’de ateşkes müzakerelerine katkı sağlamaya çalışıyoruz.
İsrail-İran geriliminde önemli katkılarımız oldu. Halihazırda Ukrayna’da devam eden çatışmada Rusya ve Ukrayna arasında elimizden geleni yapıyoruz. Kafkaslar’da ve Afrika’da ciddi katkılar sunduk ve şu anda başka ülkelerde sessizce yürüttüğümüz arabuluculuk süreçleri de mevcut. Bazen bu konuların hassas doğası gereği, bu süreçleri kamuoyuna açık bir şekilde yürütmezsiniz.
Arabuluculuk, çok mühim bir diplomasi aracıdır. Askeri ve istihbarat alanlarında görev yaptığım dönemlerde hep şunu ifade ederdim; eğer diplomatlar görevlerini daha etkin yapsaydı, askeri ve istihbari birimlerin yükü önemli ölçüde azalırdı. Dolayısıyla Dışişleri Bakanı olduğumda kendime, ‘işte şimdi bunu sınama vakti’ dedim. Çünkü uzun yıllar istihbarat alanında çalışırken, diplomatların işlerini daha iyi yapmaları gerektiğini, böylece bizim işimizin azalacağını söylüyordum. Şimdi yapmaya çalıştığım tam olarak budur.
Diğer ülkelerle olan sorunlarımızda da oldukça gelişmiş arabuluculuk teknikleri ve diplomatik enstrümanlar uygulamaya çalışıyoruz. Kendi sorunlarımıza odaklanabilmek adına, özellikle ülkemizin doğusuna baktığımızda, oldukça sorunlu bir bölgede yer alıyoruz. Suriye, Irak, İran gibi ülkelerin hem kendi içlerinde hem de uluslararası ve hatta küresel düzeyde sorunları oldu. Bu bölgede oldukça karmaşık bir dizi problem yaşanıyor ve bütün bunların Türkiye üzerinde yansımaları oluyor. Bu nedenle, her bir sorun türü için öncelikle durum tespiti yapmanız, önceliklendirmeniz ve spesifik diplomatik metodolojiler kullanmanız gerekmektedir.”