Sana Göre Haber

Bir Tıkla Gelen Hidayet: Sanal Dünyada Gerçek Bir Davet Örneği

İslami tebliğ faaliyetlerindeki durgunluğun nasıl aşılabileceği, zihnimi devamlı meşgul eden temel bir meseledir. Bu alanda yeni tecrübeler ve yaklaşımlar, sürekli gündemde tutulması gereken bir konudur.

Belki de bu dinmeyen merakım, beni yeni ve etkili uygulamalarla tanışmaya sevk ediyor. Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta KİM vakfı aracılığıyla tanışma fırsatı bulduğum Mehmet Olgunharputlu’dan söz etmek istiyorum.

Peki, kimdir bu Mehmet Olgunharputlu?

1977 doğumlu olan Olgunharputlu, Kayseri’de yaşayan bir iş insanıdır. MYO Pazarlama bölümünden mezun olup, şu anda gayrimenkul danışmanlığı mesleğini icra etmektedir.

Mehmet Olgunharputlu’yu sıra dışı kılan nedir?

Onu farklı kılan, meşgul iş hayatına rağmen sosyal medya platformları üzerinden yürüttüğü İslami davet faaliyetleridir. Kendisi, hem son derece işlevsel hem de profesyonel bir yaklaşımla hareket eden faal bir İslam davetçisidir. Yaşamın doğal akışı içerisinde sistematik bir tebliğ gayreti sergilemektedir.

Kendisini sadece gayrimenkul pazarlamayla sınırlandırmayan Olgunharputlu, “Hakikati insanlara nasıl ulaştırabilirim?” ve “Hidayeti başkalarına en güzel yolla nasıl taşıyabilirim?” sorularının peşindedir.

Ticari faaliyetlerin merkezinde yer almasına rağmen, onun asıl önceliği Fatır Suresi 29. ayette belirtilen “tükenmeyecek bir ticaret” (ticareten len tebur) arayışıdır.

Sosyal medya platformu Instagram’ı kullanarak gayrimüslimlere tebliğde bulunan Olgunharputlu, hedef kitle olarak özellikle Brezilya’yı seçmiştir.

İlginç olan ise, Brezilya’yı hedef seçmesine rağmen bu ülkeye daha önce hiç gitmemiş olması ve resmi dil olan Portekizce’ye hakim olmamasıdır.

Fakat bu duruma rağmen, bugün Brezilya’da yüzlerce insanla dostluk kurmayı başarmıştır.

Peki, bu başarıyı nasıl elde ediyor?

Bu faaliyetlerini Instagram’da açtığı (dinliyorum38) isimli sayfa üzerinden yürütüyor.

Google Translate çeviri programı vasıtasıyla Brezilyalılarla Portekizce yazışarak onlara İslam’ı anlatıyor ve kendisine yöneltilen soruları bu yöntemle yanıtlıyor.

Kendisi, bu çabaları neticesinde şu ana dek 24 kişinin İslam’ı seçmesine vesile olduğunu belirtiyor.

Bu kişilerin 21’i kadın, 3’ü ise erkektir.

Ayrıca, İslam’ı seçmesini beklediği başka kişilerin de olduğunu ve süreci yakından takip ettiğini ekleyerek, yıl sonu hedeflerinin bu sayıyı 50’ye ulaştırmak olduğunu ifade ediyor.

İhtida edenlerin İslami eğitimlerine devam edebilmeleri amacıyla, onları KİM vakfı ile ve Mısır’da özellikle gayrimüslimlere yönelik eğitim programları sunan Ahlan (Ehlen) Vakfı’na yönlendirdiğini söylüyor.

Bu vakıfların desteğiyle, yeni Müslüman olan kadın ve erkekler için ayrı Whatsapp grupları kurularak periyodik eğitimlere başlandığını ve böylece eğitim sorumluluğunu uzman kadrolara devrettiğini belirtiyor.

Bu çalışmalara her gün yaklaşık 3 ila 4 saatini ayırdığını da ekliyor.

Mehmet Bey’in bu anlattıklarını işitince, insanın aklına sosyal medyada boşa harcadığımız zaman ve toplumumuzun yüzleştiği şu acı gerçek geliyor.

Yapılan anketlere göre, ülkemizdeki bir bireyin sosyal medyada günlük ortalama geçirdiği süre 4 saat 15 dakika, yani toplamda 255 dakikadır.

Bu büyük zaman israfı göz önüne alındığında, Mehmet Bey’in yürüttüğü çalışmanın ne denli kıymetli ve ne kadar muazzam bir model teşkil ettiği daha net anlaşılıyor.

Bu örnek, bizlere bir hakikati daha gösteriyor: İslami tebliğde bulunmak için diploma, icazet, sertifika, yeterlilik belgesi veya herhangi bir akademik unvan gibi resmi niteliklerin zorunlu olmadığı hakikatini.

Kişinin İmam-Hatipli, İlahiyatçı, Diyanet görevlisi ya da medrese çıkışlı olması gibi bir koşul aranmıyor.

Benzer şekilde, iyi bir hatip, yazar, aydın, âlim, mürşid veya kanaat önderi olmak da bir şart değildir.

Sorumluluk bilinciyle hareket eden bir iş insanının nelere ulaşabildiğini ve neleri başarabildiğini burada açıkça görüyoruz.

Bir dava ve gaye uğruna harekete geçildiğinde, yeni kapıların açıldığını ve kalplerin bu çağrıya hazır hale geldiğini müşahede etmekteyiz.

Kısacası, davetçi olmak için “din adamı” olma koşulu yoktur; zira her mümin zaten dininin bir temsilcisidir.

Davetin bir farz olduğuna inanan bir kimsenin bu görevden geri durması düşünülebilir mi?

Yabancı dil bilgisi, etkili konuşma teknikleri, diksiyon veya tecrübe gibi unsurlar, bu işin sadece teferruat kısmıdır. Aslolan, sosyal mecralarda samimi bir duruş sergilemek ve insanlara güzel bir üslupla dokunmaktır. Nihayetinde söze tesiri verecek olan Allah’tır.

Konumuz, daima kendini geliştiren ve yeni yüreklere ulaşmak için büyük bir arzu duyan Mehmet Olgunharputlu’ydu.

Şimdi de Capcut uygulamasını kullanarak davet etki alanını daha da genişletme çabası içerisinde.

Onun bu konudaki düşüncesi ise şöyle: “Allah beni bu göreve layık gördü, kapıları açtı, bu yüzden elimden gelenin en iyisini yapmak mecburiyetindeyim…”

Kendisine ihtida eden kardeşlerden bazılarının isimlerini sorduğumda şu isimleri saydı: Eline Olivera, Karla Silva, Maria Pianco, Rose Santana, Rosane Estavam, Jose Ronaldo, Leu Barbarosa, Magna Lidia ve Dirlaine.

Exit mobile version