Cumhur iktidarının, CHP’li belediye başkanlarını hedef alan operasyonları, hem yerel yönetimleri ortadan kaldırma niyetini gözler önüne seriyor hem de yerel demokrasi konusundaki iddialarının gerçeği yansıtmadığını kanıtlıyor. Bir taraftan ana muhalefet partisi CHP’yi işlevsiz kılmaya uğraşan Cumhur iktidarı, diğer taraftan PKK ve DEM Parti ile belirli bir süreç yönetmektedir. Hem ana muhalefeti ortadan kaldırmayı hedefleyip hem de ülkeye demokrasi getirme, hukukun üstünlüğünü sağlama ve adalet tesis etme vaadinde bulunmak, bir fantezinin ötesinde, apaçık bir aldatmacadır.
İktidar, belediyelere yönelik operasyonlar karşısında CHP’nin kenetlendiğini görünce, “Kurultay davaları” olarak bilinen yeni bir stratejiyi uygulamaya koymuştur. Bu durum, CHP’nin mevcudiyetine yönelik ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Fakat asıl odaklanılması gereken nokta farklıdır. Mesele, CHP’nin kaç fraksiyona ayrılacağı veya genel başkanlık makamına kimin getirileceği değildir. Dört gün süren bir Anadolu gezisi sırasında edindiğimiz izlenimler oldukça çarpıcıydı. Görünen o ki, Cumhur ittifakı ortakları seçmen gözündeki kredisini tüketmiş durumdadır ve bu konuda inanılması güç hikayeler paylaşılmaktadır. Önceleri hukukun sadece siyasi nitelikli davalarda çiğnendiği sanılıyordu; ancak anlatılanlar çok daha kasvetli bir tablo çiziyor. İnfaz edilmeyen mahkeme kararları, adalet sisteminin temel görevini yerine getirmekte yetersiz kaldığını gösteriyor. Tüm alanlarda tek bir motivasyon öne çıkıyor: finansal kazanç ve rant elde etme hırsı.
Toplum, yoksulluk içinde çırpınırken kamu görevlileri de aldıkları maaşların yetersizliğinden dolayı derin bir mutsuzluk içindedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, insan onurunu zedeleyen ve isyana teşvik eden bir seviyeye ulaşmıştır. Yıllarını eğitime adamış, kafa yormuş mühendisler de bu durumdan mağduriyet yaşamaktadır; öyle ki, kazançlarının işçilerden daha düşük olduğundan şikayet etmektedirler.
Orman yangınları hepimizi üzerken, perde arkasındaki hatalı politikalar öğrenildiğinde asıl meselenin bu olmadığı anlaşılıyor. AKP hükümeti süresince gerçekleştirilen ağaç kesim faaliyetleri, ülkenin orman servetini ciddi bir tehlikeye atmıştır. Türkiye’nin ormanlarında yıllık sürdürülebilir kesim kotalarının katbekat aşıldığı belirtilmektedir. Dolayısıyla, kamuoyu yangınlara odaklanmışken, gözle görülmeyen fakat çok daha yıkıcı olan bir tehdit mevcuttur.
Vatandaşlarına tasarruf tavsiye etmeyen bir hükümet düşünülemez. Fakat Türkiye’de birikim yapmak artık akıl dışı bir hale gelmiştir. Ülkemizin koşullarında, birikimlerin enflasyon karşısında değerini koruması neredeyse imkansızdır. Vatandaşlar, zorlukla yaptıkları tasarrufları enflasyona karşı koruyabilmek amacıyla farklı yatırım enstrümanlarına yönelmektedir. Ne var ki, çaresizlik içinde olduğu anlaşılan AKP iktidarı, bu birikimlere yönelik vergiyi ikinci defa yükseltme yoluna gitmiştir. Banka ve benzeri kanallarla elde edilen tasarruf gelirlerinden alınan vergi, yüzde 15 seviyesinden yüzde 17.5’e çıkarılmıştır ve bu oranın sabit kalacağının bir güvencesi yoktur. Bu durum, iktidarın birikim yapan vatandaşını adeta cezalandırdığı anlamına gelmektedir.
Yaşananlara dair sunduğumuz bu çeşitli misaller, ülkeyi idare edenlerin bu sorunları pek de umursamadığını gösteriyor. Yazının başlığındaki soruya gelecek olursak: CHP’ye karşı istediğiniz hamleyi yapabilirsiniz. Çünkü artık mağduriyetin tanımı değişmiştir. İktidar yöneticileri, attıkları bu adımların kendi lehlerine bir netice doğurmayacağının farkındadır; ancak içlerinde bulundukları çaresizlik, en büyük hakikatleridir. Açılan bu davaların siyasi bir kazanımı olmayacaktır. AKP için bir toparlanma süreci pek mümkün gözükmemektedir. Toplumu daha fazla kutuplaştırmaktan, kamu personeli üzerindeki baskıyı artırmaktan vazgeçin. Nefret tohumları ekerek rövanşist duyguları beslemeyin. “Bir arada yaşama” idealini daha fazla zedelemeyin. Bu ülkeye yazık ediliyor.