Doların temel para birimleri karşısındaki gücünü gösteren dolar endeksi, bu senenin ilk yarısında yüzde 11’i aşan bir düşüşle 97 seviyesine geriledi. Bu performans, 1973 yılından bu yana kaydedilen en kötü ilk yarı performansı oldu. Endeksin değer kaybı, özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan tarihinde gümrük vergilerini duyurmasından sonra yüzde 7’ye ulaştı.nnUluslararası yatırımcılar arasında dolara yönelik güvenin azalması, küresel finans sistemindeki belirsizlikleri derinleştirmektedir. Trump yönetiminin politikalarının küresel ticarette yarattığı bölünme ve jeopolitik istikrarsızlıklar, merkez bankaları ile yatırımcıları dolardan uzaklaştırarak altın, avro ve Çin yuanı gibi alternatif varlıklara yönlendiriyor.nnTrump yönetimi, ABD ihracatını teşvik etmek maksadıyla doları zayıflatmaya yönelik adımlar atarken, doların avro karşısındaki değer kaybı yıl başından bu yana yüzde 12’yi aştı. Bu politika, ABD’nin dış ticaret açığını düşürmesine katkıda bulunurken, yüksek bütçe açıkları sebebiyle borçlanma maliyetlerini yükseltme riskini de beraberinde getirmektedir.nnÇin ise kendi para birimi olan yuanın değerini dolara karşı sıkı bir kontrol altında tutmaya devam ediyor. Bu politika, Çin’in ihracat mallarının, özellikle Avrupa gibi önemli pazarlarda daha rekabetçi bir fiyata sahip olmasını sağlıyor.nn**BRICS ve Merkez Bankaları Dolardan Uzaklaşıyor**nnBrezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS ülkeleri, aralarındaki ticari işlemlerde dolar kullanımını azaltma çabalarını yoğunlaştırmıştır. Bu gelişmelere tepki olarak ABD Başkanı Trump, 8 Temmuz’da yaptığı bir açıklamada, BRICS’in “doları yok etme çabası içinde olduğunu” öne sürerek buna izin vermeyeceğini ifade etti.nnResmi Parasal ve Finansal Kurumlar Forumu (OMFIF) tarafından yayımlanan bir rapora göre, merkez bankalarının yüzde 70’i ABD’deki siyasi belirsizliklerden endişe duymaktadır. Rapor katılımcılarının net yüzde 16’sı, önümüzdeki 12 ila 24 ay içinde avro cinsinden varlıklarını artırmayı düşündüğünü belirtiyor. Aynı dönem için merkez bankalarının yüzde 32’si ise altın rezervlerini çoğaltmayı hedeflemektedir.nnTrump’ın mali politikalarına dair belirsizlikler, kamu harcamalarını düşürme vaatlerinin yerine getirilmemesi ve dış politikasının müttefik ülkelere ek yükler getirmesi, yabancı yatırımcıların ABD piyasalarından çekilmesine yol açabilecek ana nedenler olarak görülüyor.nn**Lagarde, Avronun Uluslararası Sistemde Rolünü Artırabileceğini Belirtiyor**nnAvrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, doların yaşadığı zayıflamanın, avronun uluslararası sistemde daha belirgin bir rol oynaması için bir fırsat yaratabileceğine işaret etti.nnLagarde, 26 Mayıs’ta Berlin’de gerçekleştirilen “Parçalanmış Bir Dünyada Avrupa’nın Rolü” başlıklı bir forumda yaptığı konuşmada, çok taraflı işbirliklerinin yerini ikili ilişkilere bırakmasına dikkat çekerek, mevcut küresel yapının temellerinin sarsılmakta olduğunu vurguladı.nnLagarde, “Küresel düzende temel bir değişime tanıklık ediyoruz. Açık piyasalar ve çok taraflı kurallar yıkılıyor, sistemin temeli olan doların baskın rolü bile artık güvende değil,” ifadelerini kullandı. Lagarde, avronun uluslararası rolünün güçlenmesinin, Avro Bölgesi’ne daha uygun finansman maliyetleri, döviz kuru oynaklığında azalma ve yaptırımlar karşısında daha iyi koruma gibi faydalar sağlayacağını belirtti.nn**Çin’den “Çok Kutuplu Para Sistemi” Vurgusu**nnÇin Merkez Bankası Başkanı Pan Gongsheng, 18 Haziran’da yaptığı bir açıklamada, küresel döviz sisteminde reform yapılması gerektiği yönündeki beklentileri paylaştı. Gongsheng, sistemin tek bir ülkenin para birimine dayanmasının getirdiği risklere dikkat çekerek, birden fazla büyük para biriminin merkezde olduğu çok kutuplu bir sistemin gerekliliğinin altını çizdi.nnABD’deki mali ve regülasyon sorunlarının küresel bir finansal kriz riskini tetikleyebileceğini ifade eden Gongsheng, bu problemlerin tüm dünyaya finansal risk olarak yayılma potansiyeli taşıdığını söyledi.nnAvro gibi alternatif para birimlerinin güçlenme ihtimali artsa da, ABD’nin doların hakimiyetinden vazgeçme gibi bir niyeti bulunmuyor. ABD Kongresi’nde “haksız yabancı vergiler” uygulayan ülkelere yaptırımlar getirilmesini içeren bir yasa tasarısı görüşülürken, analistler muhtemel bir “sermaye savaşı” konusunda endişelerini dile getiriyor. Tasarının yasalaşması durumunda, ABD yönetimi bazı ülkelere yönelik hedefli mali yaptırımlar uygulama yetkisi kazanacak.nnABD’nin toplam borcu şu anda 37 trilyon dolar düzeyinde bulunuyor ve bu miktarın 2030 yılına kadar 47 trilyon doları aşması bekleniyor. Faiz ödemelerinin federal vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 20’sine denk gelmesi, ABD tahvil piyasası ve doların uzun vadeli küresel pozisyonu hakkında ciddi soru işaretleri yaratıyor.nnElon Musk da Trump’ın son bütçe yasasını, aşırı borçlanmaya dayalı mali politikaları nedeniyle sert bir dille eleştirdi. Diğer yandan, ABD dolarına endeksli stabilcoin’lere yönelik yeni düzenlemelerle, doların dünya genelinde “milyonlarca yeni kullanıcıya” ulaşması planlanıyor. Bu dijital varlıkların, ABD’nin borç yönetiminde daha hızlı ve pragmatik bir çözüm sunabileceği ifade ediliyor.nnTrump’ın ticaret politikalarıyla ithalat fazlasını azaltma amacı, bir taraftan güçlü doları savunurken diğer taraftan zayıf dolardan faydalanma arzusunu yansıtan çelişkili bir duruş sergiliyor.nn**Alternatifsizlik Sorunu**nnWashington merkezli Brookings Enstitüsü’nden Robin Brooks, ABD’nin borç seviyesi hakkındaki endişeleri paylaştığını ancak doların yerini alabilecek bir alternatifin henüz bulunmadığını vurgulayarak, “Bunun basit bir nedeni var, Alternatif yok,” dedi.nnÇin yuanının devlet kontrolü altında olması ve yeterince uluslararasılaşamaması ile avronun Avro Bölgesi’ndeki borç sorunları nedeniyle sınırlı kalması, doların alternatifsizliğini korumasını sağlayan başlıca etkenler olarak öne çıkıyor.nnOxford Economics’in AA muhabiriyle paylaştığı son analize göre ise, doların para birimi olarak değer kaybetmesi, bilanço kırılganlıkları yüksek olan gelişmekte olan ülkeler için önemli bir rahatlama fırsatı sunuyor. Doların zayıflamasından en çok fayda sağlayan ekonomiler arasında Macaristan, Türkiye, Mısır, Şili, Malezya ve Kolombiya gibi ülkeler yer alıyor.nnÖzellikle Türkiye, Şili ve Mısır gibi ülkelerin yerel para birimi cinsinden tahvil ve döviz piyasalarında hala “yeterince fiyatlanmamış” fırsatlar barındırdığı ve dolardaki zayıflığın sürmesi halinde bu varlıklara olan ilginin artabileceği belirtiliyor.nnAnalize göre, doların değer kaybettiği bir ortamda Çin yuanındaki ılımlı artış ve süregelen devlet kontrolü, yuanın hala sınırlı bir seçenek olduğunu gösteriyor. Dolardaki değer kaybının sadece gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini değil, aynı zamanda yerel tahvil piyasalarını da destekleyebileceği ve bu durumun, gelişen ülke varlıklarını da altın gibi bir “güvenli liman” haline getirebileceği öngörülüyor.
Doların Küresel Tahtı Sallanıyor: Yeni Finansal Düzen Arayışları
