İsrail’in İran’a yönelik saldırısıyla tetiklenen ve 12 gün süren çatışmaların ardından duyurulan ateşkes devam etse de, gerilim dinmiş değil. ABD’nin İran’daki nükleer tesislere yönelik hamlesi ve Tahran’ın misillemesiyle tırmanan savaş sonrası sağlanan sükûnet, iki ülke arasındaki köklü stratejik ve nükleer anlaşmazlıkları ortadan kaldırmadı. Amerikan Newsweek dergisinde yer alan bir analize göre, İsrail ile İran arasında yeni bir savaşın patlak verebileceğine işaret eden dört mevcut gösterge bulunuyor.
**KARŞILIKLI SİLAHLANMA YARIŞI**
Habere göre, ateşkes sürecinde her iki taraf da yeniden silahlanma çabası içine girdi. Middle East Eye’a konuşan kaynaklar, İran’ın, İsrail saldırılarında hasar gören savunma kapasitesini onarmak amacıyla Çin yapımı karadan havaya füze bataryaları temin ettiğini aktardı. Buna paralel olarak, İran’ın büyük ölçüde Rusya tarafından kurulan hava savunma sistemlerini modernize etmek için Çin’den J-10 çok rollü savaş uçakları almayı arzuladığı iddialarının ortasında, Çin Savunma Bakanlığı bu uçakların “dost ülkelere” tedarik edilebileceğini duyurdu.
Aynı zamanda İsrail cephesinde de hareketlilik sürüyor. İsrail, Lübnan üzerindeki hava “devriyelerini” ve saldırılarını yoğunlaştırırken, “sivilleri koruma” gerekçesiyle ülke içinde yeni güvenlik birimleri kurdu ve cephe hattındaki birliklerini güçlendirmek için yedek askerlerini tekrar göreve çağırdı. Bütün bu adımlar, İsrail Savunma Bakanı Israel Katz tarafından da doğrulandı. Bu süreçte ABD de, son çatışmalarda envanteri zarar gören İsrail’e askeri teçhizat desteğini hızlandırdı ve ülkeye gelişmiş hassas mühimmatlar ile füze savunma sistemleri sağladı.
**İRAN’IN NÜKLEER FAALİYETLERİNDEKİ BELİRSİZSİZLİK**
İkinci kritik gösterge, İran’ın nükleer programının geleceğine ilişkin süregelen belirsizliktir. ABD yönetimi, İran’ın nükleer tesislerinin yok edildiğini öne sürse de, ABD ve İsrail tarafından hedef alınan bu tesislerin tamamen kullanım dışı kaldığına dair kesin bir kanıt bulunmuyor. İran, uranyum zenginleştirme ve gelişmiş santrifüj geliştirme çalışmalarını sürdürmektedir. Üstelik Tahran, İsrail ile ateşkesin ardından Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğini askıya almıştır. Bu durum, savaş öncesi devam eden ABD-İran nükleer müzakerelerinin geleceğini de muğlaklaştırmaktadır.
**TRUMP VE NETANYAHU ARASINDAKİ GÖRÜŞ BİRLİĞİ**
Üçüncü olarak, ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a yönelik yaklaşımlarında daha uyumlu bir görüntü sergiliyor. Yakın geçmişte aralarında bazı fikir ayrılıkları olduğu düşünülse de, son görüşmeleri İran’ın nükleer programı ve bölgedeki silahlı “vekil güçleri” konusunda güçlü bir görüş birliği olduğunu ortaya koydu. Netanyahu, Trump’ın yaklaşımını kamuoyu önünde överek, “İsrail kendisini savunmak için tüm gerekli önlemleri alacaktır” şeklinde konuştu ve iki ülke arasındaki sıkı ortaklığa dikkat çekerek ABD Başkanı’nı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.
**HUSİLERİN SALDIRILARI RİSKİ ARTIRIYOR**
Newsweek’e göre son faktör, bölgedeki İran destekli grupların faaliyetlerinin İsrail-İran savaşının yeniden başlama riskini artırmasıdır. Bu bağlamda, Yemen’deki Husiler son dönemde İsrail’deki hedeflere yönelik saldırılarını önemli ölçüde artırdı. Husiler, yaptıkları son açıklamada Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Uluslararası Havalimanı’nı balistik bir füzeyle hedef aldıklarını ilan etti. Bundan önceki iki gün içerisinde ise Husiler tarafından hedef alınan iki geminin Kızıldeniz’de batırıldığı bildirildi. Haberdeki değerlendirmeye göre, “Bu koordine edilmiş saldırılar, Husilerin artan askeri kabiliyetlerini ve İran’ın İsrail’e baskı yapıp kritik gemi taşımacılığı yollarını sekteye uğratma yönündeki daha geniş stratejisini ortaya koyuyor.” Gerilimdeki bu tırmanışın, ABD’yi bölgede doğrudan bir askeri çatışmanın içine çekme ihtimalini de yükselttiği belirtiliyor.