Geçen yıl Manisa ve İstanbul’u da kapsayarak genişleyen ve İzmir’de başlayan festival, bu sene rotasına Aydın (Efeler) ve Çanakkale Troya Antik Kenti’ni de ekledi. III. Uluslararası Mitoloji Filmleri Festivali, 22 Eylül’de İzmir’de kapılarını açacak ve 30 Eylül’de Çanakkale Troya Antik Kenti’nde, Troya Müzesi’nin katkılarıyla düzenlenecek bir kapanış ve ödül töreniyle sona erecek. Gezici bir etkinlik anlayışını benimseyen festival komitesi, bu şehirlerin zengin tarihi ve kültürel dokusunu uluslararası alanda öne çıkarmayı amaçlıyor.
Festivalin direktörlüğünü üstlenen Gülşah Elikbank ile festivalin detaylarını konuştuk.
‘GÜNÜMÜZLE İLİŞKİLİ’
-Mitoloji temalı bir film festivali düzenleme fikri nereden çıktı?
Hikâyelerin kökenini araştırdığınızda, psikolojinin derinliklerinde bile mitolojiyle karşılaşırsınız. Aslında tüm hikâyelerin kaynağı, temel taşı mitolojidir. Bu yüzden mitolojiyi merkeze almadan yapılan her anlatının eksik kalacağına inanıyorum. Festivalimiz mitolojiyle sınırlı gibi görünse de, aslında mitolojinin şemsiyesi altında tüm sanat disiplinlerini kucaklayan çok katmanlı bir etkinlik olduğunu belirtmeliyim.
-Bu farklılığı nasıl tanımlarsınız?
Alanında uzman akademik danışmanlarımız bulunuyor. Onlarla birlikte film gösterimleri öncesinde gerçekleştirdiğimiz metaforik söyleşilerimiz var. Film mitolojik açıdan neyi ifade ediyor? Alt metninde hangi mesajları barındırıyor? Çünkü bizim sloganımız “insanlığın ortak hikâyesi”. Bu sloganla anlatmak istediğimiz şey şu: Hepimiz farklı coğrafyalarda ve kültürlerde yaşasak da, evrenin tek bir ortak hikâyesi mevcut. Bu ana hikâye, zamanla yerel unsurlarla çeşitlenmiş, anlayışlar değişmiş olabilir, fakat özünde tek bir anlatı var. Bu ortak paydayı hatırlayabilirsek, günümüzdeki pek çok kavgaya ve kaosa gerek kalmayacağını düşünüyoruz.
-Festivali hayata geçirirken temel motivasyonunuz neydi?
Yola çıkarken hem barışçıl bir mesaj verme hem de insanları bir araya getirerek, tıpkı atalarımızın ateş başında toplanıp hikâyeler anlattığı zamanlardaki gibi bir sosyalleşme ortamı yaratma hayalimiz vardı. İlk sene sadece İzmir’deydik. Oradaki yoğun ilgiyi görünce ikinci yılımızda Manisa ve İstanbul’u ekleyerek üç şehre ulaştık. Bu Eylül ayında üçüncüsünü düzenlerken artık beş şehirdeyiz. Bu yıl Aydın Tralles Antik Kenti ve Çanakkale Troya Antik Kenti de festivale dahil oldu. Böylelikle, antik kentleri de aktif olarak kullanan, bu mekanların hâlâ yaşadığını ve toplumla bağının sürdüğünü gösteren bir festival olduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü insanlar mitoloji denince bunu “geçmişte kalmış, bitmiş hayatlar, şimdi ne gereği var” diye düşünebiliyor. Oysa durum tam tersi. Günümüzle sandığımızdan çok daha fazla bağlantısı var. Farkında olmasak da pek çok gelenek ve göreneğimizin kökeni kendi mitolojimize, Türk mitolojisine dayanıyor. Amacımız, bunların konuşulmasını sağlamak, bir tartışma ortamı yaratmak ve insanlara yeni bir pencere açmak.
TARTIŞMA VE ALAN AÇMAK
-Bir yazar ve festival direktörü olarak, Türkiye’de mitolojiye genel bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mitoloji, hepimizi buluşturan evrensel bir dildir. Özellikle Anadolu, binlerce yıllık tarihi boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin mitolojileri birbiriyle harmanlanarak olağanüstü bir kültürel zenginlik ortaya çıkarmıştır. Ne var ki, bu muazzam miras yeterince tanınmıyor. Anadolu mitolojisi, Mezopotamya, Yunan ve Pers mitolojileriyle derin bir etkileşim içinde gelişmiş olmasına rağmen, bugün oyun ve sinema gibi popüler kültür alanlarında Yunan, İskandinav ve Mısır mitolojileri daha fazla öne çıkıyor. Biz, kendi hikâyelerimizi ön plana çıkararak bu algıyı kırmak istiyoruz.
-Festivalde gösterilecek filmler hangi kriterlere göre seçiliyor?
Biz bir film yarışı düzenlemiyoruz; bunun yerine bir seçki hazırlıyoruz. Bu seçkiyi oluştururken, danışman hocalarımızla üzerine metaforik olarak konuşabileceğimiz, derinlemesine analiz edebileceğimiz filmleri tercih ediyoruz. Zaten tamamen mitolojik bir film bulmak çok zordur. Bu nedenle, mitolojik ögeler içeren, mitolojiye atıflarda bulunan yapımlara öncelik tanıyoruz. Temel amacımız, bir film üzerinden bir tema belirleyerek o konuda bir tartışma ve düşünce alanı yaratmak.
DİJİTAL OYUN YARIŞMASI
-Bu yılki seçkide Türk yapımları da yer alıyor mu?
Bu sene seçkimizde iki Türk filminin yer almasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bunlardan bir tanesi, Rıdvan Gölcük’ün senaryosunu kaleme aldığı, Troya’nın öyküsünü kara mizahla anlatan “HisTroy”. İkincisi ise yönetmenliğini Önder Şengül’ün yaptığı ve çok sayıda ödül kazanan “Balinanın Bilgisi”. Yerli filmlerin sayısının artmasını çok arzu ediyoruz. Aslında festivalin ana hedeflerinden biri de bu tür yapımların üretilmesini teşvik etmektir.
-Festival programında bu yıl dikkat çeken bir yenilik var: Dijital Oyun Yarışması. Bu projeden bahsedebilir misiniz?
Bu yıl LUGAL Games iş birliğiyle ilk defa hayata geçirdiğimiz Dijital Oyun Yarışması ile Anadolu medeniyetlerine ait zengin mitolojiyi ve mitolojik unsurları dijital oyun sanatıyla bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. Yarışma çerçevesinde oyun geliştiriciler, Anadolu’nun kadim efsanelerini modern teknolojilerle buluşturarak, bölgenin kültürel mirasını dijital platformda yeniden canlandıracak.
-Bu yarışma fikri nasıl ortaya çıktı?
Takip etmeyi sevdiğim dizilere ve filmlere baktığımda, birçoğunun temelinde bir bilgisayar oyunu olduğunu görüyorum. Örneğin Tomb Raider veya çok sevdiğim Witcher, aslında birer bilgisayar oyunudur. Hem gençleri festivalin dinamiklerine katabilmek hem de günümüz trendlerini yakalamak amacıyla böyle bir adım attık. “Bizim de kendimize ait bir oyunumuz olsun, bunu ulusal ya da uluslararası bir yatırımcıyla büyütelim ve ardından filme dönüştürelim” dedik.
‘YÜK FESTİVALİN SIRTINA BİNMEMELİ’
-Gelecek yıllarda festivale yeni antik kentler eklemeyi planlıyor musunuz?
Elbette. Önümüzdeki yıl Göbeklitepe’yi ve hatta Taş Tepeler olarak adlandırılan bölgeyi festivale dahil etmeyi çok istiyoruz. Hatta ödül törenini orada gerçekleştirmek gibi bir hayalimiz var. Türkiye’de sürekli yeni keşifler yapılıyor ve o kadar çok etkileyici lokasyon var ki… Mesela, dünyada ilk notanın keşfedildiği söylenen Tralleis Antik Kenti. Bu çok çarpıcı bir bilgi. Bu nedenle orada çok özel bir konser vereceğiz. İsveç’ten konuklarımız gelecek. Yıldızların altında, açık havada harika bir söyleşiyle insanlarla buluşacağız. Bu tür organizasyonlarla antik kentlerin şehirle olan bağını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz.
-Peki, festivalin destek mekanizmaları ne durumda?
Ekibimizin hayali şu: Türkiye denince akla Uluslararası Mitoloji Film Festivali’nin gelmesi. Yurt dışından insanların festival tarihlerinde sırt çantalarını alıp şehir şehir bu etkinliği takip etmek için gelmelerini istiyoruz. Bunun için ne lazım? O şehrin yönetiminin, kültür politikasının bu projeyi desteklemesi gerekiyor. Bu vesileyle tüm şehirlere bu işin bir parçası olmaları yönünde bir çağrı yapmış olalım. Eğer tüm yükü sadece bir festivalin sırtına yüklerseniz, bu sürdürülebilir bir model olmaz. Bizim büyümemiz için şehir yönetimlerinin mutlaka destek olması gerekiyor.
İlk iki yılımızda Kültür Bakanlığı’nın desteğini almıştık. Üçüncü yılımız için de başvurumuzu yaptık ama henüz yanıt gelmediği için aldık ya da alamadık diyemiyorum. Zaten bu destekler daha çok sembolik bir anlam taşıyor. Bir festivalin büyümesi için bu yeterli değil. Yerel yönetimler ve özel sektör desteklemediği müddetçe bir festivalin büyümesi mümkün olamaz.
Mitoloji Festivali Büyüyor: İnsanlığın Ortak Mirası Beş Şehirde Canlanıyor
