Danimarka’da Tarihi Uçuş: Sıfır Emisyonlu Uçaklar Havacılığın Geleceğini mi Şekillendiriyor?

Danimarka semalarında Kopenhag’a yaklaşan küçük bir uçak, pek çok kişi için alışıldık bir manzara gibi durabilirdi. Fakat bu uçuş, ülkenin havacılık tarihinde bir ilki temsil ediyordu çünkü tamamen elektrik gücüyle çalışıyordu.

Danimarka, yakıt tüketmeyen ve bir saatten daha az bir zamanda şarj olabilen bir uçakla ilk test uçuşuna tanıklık etti. Bu tarihi uçuş, ABD merkezli havacılık firması Beta Technologies tarafından üretilen ALIA CTOL modeli elektrikli uçağın, bu hafta Sønderborg ve Kopenhag havalimanları arasındaki 200 kilometrelik mesafeyi başarıyla katetmesiyle gerçekleşti.

Beta Technologies, bu sabit kanatlı elektrikli uçağı, geleneksel hava taşıtlarına ve helikopterlere kıyasla daha güvenli, sessiz ve ekonomik bir seçenek olarak konumlandırıyor. Bir minibüs ebatlarında olan ve 15 metrelik kanat açıklığına sahip ALIA CTOL, şirketin verilerine göre saatte 281 kilometre azami hıza ulaşma kapasitesine sahip. Ayrıca, bu uçağın karbon ayak izi de oldukça düşüktür; benzer boyuttaki konvansiyonel bir helikopterden yüzde 84’e varan oranda daha az karbondioksit emisyonu üretiyor.

Kopenhag’ın 325 kilometre batısında yer alan Sønderborg’daki kalkış etkinliğinde konuşan Havaalanı Müdürü Jákup Sverri Kass, bu anın önemini vurguladı. “Pek çok insan yeşil havacılığın uzak bir geleceğin konusu olduğunu ifade ediyor,” diyen Kass, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak biz bugün burada geleceğin başlangıcına tanıklık ediyoruz. Bu yalnızca bir test uçuşu değil, yepyeni bir dönemin ilk adımıdır.”

Bu Danimarka uçuşu, Amerikan yapımı uçağın daha geniş kapsamlı Avrupa turunun bir parçasıdır. Tur, Mayıs ayında İrlanda’daki Shannon Havaalanı’ndan başladı ve o tarihten beri uçak, tamamen elektrikli operasyon kabiliyetini ve şarj altyapısını sergilemek amacıyla kıta genelinde çok sayıda havalimanını ziyaret etti. Uçağın bir sonraki durağı Norveç olacak; burada Ağustos ayından itibaren Norveç Sivil Havacılık Otoritesi’nin yürüttüğü sıfır emisyonlu havacılık denemeleri kapsamında Bergen ve Stavanger kentleri arasında kargo taşımacılığı yapacak.

Temel zorluklardan biri şarj altyapısıdır. Beş yolcu kapasitesiyle bölgesel uçuşlar için geliştirilen ALIA CTOL, Beta Technologies’in belirttiğine göre tek bir şarjla maksimum 622 kilometre mesafe kat edebiliyor. Şirket ayrıca, uçağın elektrikli otomobiller için kullanılan standart bir hızlı şarj istasyonunda yalnızca 20 ila 40 dakika gibi kısa bir sürede şarj edilebildiğini vurguluyor.

Ancak altyapı eksikliği önemli bir engel teşkil ediyor. Uçağın Kopenhag’a inişinin ardından pistte konuşan Beta Technologies Gelirler Müdürü Shawn Hall, “Bugün Avrupa’da, ABD’de sahip olduğumuz gibi yaygın bir şarj altyapısı bulunmuyor,” şeklinde konuştu. Bu görüşü destekler nitelikte, Kopenhag Havalimanı CEO’su Christian Poulsen, Euronews Next’e verdiği demeçte, havalimanının altyapısını bu tür uçakları şarj edecek ve “kente ulaştıklarında” onlara hizmet verecek şekilde adapte etmeleri gerektiğini ifade etti.

Danimarkalı batarya sistemleri devi Danfoss’un emeritus başkanı Jørgen Mads Clausen’e göre, elektrikli uçak üreticilerinin aşması gereken bir diğer engel de bataryaların ve diğer hafif materyallerin yüksek maliyeti. Clausen, daha büyük elektrikli uçakları mümkün kılacak “batarya teknolojisinin” önümüzdeki 10 yıl içerisinde kullanıma sunulacağını tahmin ediyor. “Fakat, tıpkı elektrikli otomobillerde yaşandığı gibi, sistem oturduğunda hazırlıklı olmak kritik önem taşıyor. Çünkü teknoloji olgunluk seviyesine ulaştığında, gelişmeler çok süratli olacaktır,” diye ekliyor.

Bu test uçuşu, Avrupa’nın sürdürülebilir havacılık hedefleriyle de uyumludur. Danimarka hükümeti, 2025 yılına kadar ilk tamamen sürdürülebilir iç hat uçuşunu hayata geçirme sözü verdi ve 2030’a kadar tüm yurt içi uçuşları fosil yakıtlardan arındırmayı amaçlıyor. Bu geçişi finanse etmek amacıyla bu yıl yolcu başına 13 Danimarka kronu (1,74 euro) sabit bir ücret getirilmiştir.

Diğer İskandinav ülkeleri de benzer şekilde iddialı iklim hedefleri belirlemiştir. Örneğin Norveç, 2040 itibarıyla bütün iç hat uçuşlarının elektrikli ya da hibrit olmasını planlarken; İsveç, 2030’a kadar tüm iç hat uçuşlarını ve 2045’e kadar da uluslararası uçuşlarını fosil yakıtsız hale getirmeyi hedefliyor. Bu alandaki bir diğer önemli oyuncu olan İsveçli-Amerikan firması Heart Aerospace, 30 yolcu kapasiteli ve 200 kilometre menzilli, tamamen batarya gücüyle çalışacak ES-30 modelini geliştirmektedir.

Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi diğer Avrupa ülkeleri de benzer boyutlarda e-uçak denemeleri yürütmektedir. Ne var ki, mevcut batarya teknolojisinin getirdiği menzil kısıtlamaları nedeniyle elektrikli uçaklar şimdilik en iyi ihtimalle Avrupa içi bölgesel uçuşlarla sınırlıdır. Bu durum, ülkelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında, uçuş emisyonlarını düşürecek başka teknolojilerin de devreye girmesi gerektiğini gösteriyor.

Danimarka Teknoloji Enstitüsü’nde Yenilenebilir Enerji Sistemleri ekip yöneticisi olan Lasse Stenhøj Ingvardsen, Euronews Next’e verdiği demeçte, sürdürülebilir havacılık için tek bir çözüm olmadığını, çeşitli teknolojilerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Zaten pek çok Avrupa ülkesi, yenilenebilir kaynaklardan üretilen Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı’na (SAF) ve karbondioksit emisyonu olmayan hidrojene yatırım yapmaktadır. Ingvardsen, bu çok yönlü yaklaşımı şu sözlerle özetledi: “SAF yakıtı bir enstrüman olacak. Elektrikli uçuş bir diğeri. Hibrit çözümler üçüncüsü. Belki hidrojenle çalışan uçaklar da göreceğiz. Tek bir teknolojiye bağımlı kalmak zorunda değiliz.”