Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin gerçekleştirdiği 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda, PKK’nın silah bırakmasının ardından yaptığı konuşmada önemli değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, “Terörsüz Türkiye” sürecine vurgu yaparak, “Türkiye, uzun, acılı, sancılı, gözyaşlarıyla dolu bir sayfayı dün itibariyle kapatmaya başlamıştır. Bugün unutmayalım, yeni bir gündür. Bugün tarihte yeni bir sayfa açılmıştır. Bugün Büyük Türkiye’nin, güçlü Türkiye’nin, Türkiye yüzyılının kapıları ardına kadar aralanmıştır” şeklinde konuştu. Birlik ve beraberlik temasını işlediği konuşmasında ise, “Bu ülkenin her bir vatandaşı, ister Türk olsun, ister Kürt, ister Arap, ister Sünni, ister Alevi, sağcı, solcu, zengin, fakir, her bir vatandaşı bu ülkenin, devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının Alevi toplumuna yönelik bölümünde Erdoğan’ın sarf ettiği, “Alevi kardeşim, sorunun mu var? Diyalogla çözeceğiz. İnanın soframıza bereket gelecek. Geniş Türkiye hanemize huzur gelecek” sözleri de ayrıca dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamalarını, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe yorumladı.
Cuma Erçe, 2009-2010 yıllarında “Alevi Açılımı” adı altında yürütülen ve Alevi toplumunu oyalayan bir sürecin yaşandığını anımsattı. O dönemde düzenlenen çalıştaylar ve toplantıların ardından kendilerine “size verdiklerimizle yetinin” mesajının verildiğini belirten Erçe, o süreci “sonuçsuz kalarak dumura uğramış bir girişim” olarak nitelendirdi.
**”BU KONUŞMALARIN TAMAMI GÖSTERİŞTEN İBARET”**
Alevi sivil toplumunun senelerdir sesini duyurmaya çalıştığını ve iktidarı diyaloğa davet ettiğini vurgulayan Erçe, bu noktada Madımak Katliamı’nı gündeme getirdi.
Erçe, eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü:
“2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Katliamı’nın 32. yılı. Hala Temmuz ayındayız. Peki 32. yılında bugüne kadar 32 yıldır talep ettiğimiz adalet gerçekleşti mi? Elbette ki hayır. Madımak Oteli, ‘Utanç Müzesi’ yapıldı mı? Çok mu zordu Madımak Oteli’ne ‘Utanç Müzesi’ yazmak, tabela asmak çok mu zordu? Hayır. Katiller nerede? Serbest. Arananlar Kırmızı Bülten’le aranmalarına rağmen bu ülkede bulunamadılar.Almanya’da bulunamadılar. Hatta Kırmızı Bülten’le aranan şahıs Sivas’ta evinde ölü bulundu. Dolayısıyla onları savunan, katilleri savunan avukatların hemen hemen hepsi devletin üst kademelerine getirildi. Peki ‘Alevi kardeşim, sorunun mu var? Konuşalım’ diyorsunuz. Bugün ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ nasıl bir eğitim sistemini kapsıyor? Zorunlu din dersleri kaldırılsın. Yıllardır bas bas bağırıyoruz. Bu zorunlu din derslerinin yanına yeni din derslerini, din dersi saatlerini daha da arttıran ben miyim? Alevi kurumları mı? Hayır. Elbette ki bu hükümet. 23 yıldır iktidar olan bu hükümet. Dolayısıyla bu konuşmaların büyük bir çoğunluğu sadece ve sadece şovdur, sadece ve sadece maalesef aldatmaya yönelik davranışlardır. Elbette biz diyalogdan kaçmayız, biz görüşmeden kaçmayız, biz hiçbir zaman kaçmadık.
**”BAKANLIKLAR, ÜÇ KEZ YAPTIĞIMIZ RESMİ RANDEVU TALEBİNE CEVAP VERMEDİ”**
Yakın bir zamanda AKP grup başkanvekili de dahil tüm grup başkanvekilleriyle bir görüşme gerçekleştirdik ve ardından Dışişleri ile İçişleri bakanlıklarından randevu istedik. Talebimiz, Suriye’de süren ‘Alevi soykırımına’ karşı bir gözlemci heyeti kurma isteğimiz ve bu katliama karşı Türkiye ile Suriye arasında bir insani yardım koridoru oluşturulmasıydı. Bu talebimiz karşılanmadı. Bakanlıklar, üç kez yaptığımız resmi randevu talebine rağmen bize yanıt vermedi. Ayrıca, Ağustos ayında Hacıbektaş Anma etkinlikleri düzenleyeceğiz. Biz ısrarla ‘Hacı Bektaş dergahı bizim serçeşmemizdir, elinizi çekin, dergahlarımızdan çıkın’ diyoruz. Peki dergahlarımız şu an kime bağlı? Kültür ve Turizm Bakanlığı’na. Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı tanımadığımızı ve asla benimsemediğimizi sokaklarda, Meclis önünde, kürsülerde defalarca belirtmemize rağmen ne yapılıyor? Bu başkanlık, devletin gücünü arkasına alarak Alevi köylerine ve yerleşim yerlerine kadar sızıp Aleviliği tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor.
**”SÜREÇ İKTİDAR YANLISI KURUMLARLA YÜRÜTÜLECEKSE BİZ BU İŞİN İÇİNDE OLMAYIZ”**
Tüm bu konuları tartışmaya elbette hazırız. Fakat en büyük kaygımız, bu sürecin bizzat devlet tarafından kurulan veya desteklenen, iktidarla işbirliği içinde olan bazı Alevi kurumlarıyla yürütülmesi ihtimalidir. Eğer böyle bir yol izlenecekse, biz bu sürecin hiçbir aşamasında yer almayız. Sanırım onların kastettiği, Cumhur İttifakı ve hükümetle kol kola yürüyen işbirlikçi bazı kurumlarsa, bunun adı bir açılım olmaz.”