Sana Göre Haber

Kartalkaya Yangını Davasında Yürek Yakan İfadeler: ‘Evlatlarımız Uykularında Katledildi’

Bolu’daki Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocak sabahı meydana gelen ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin ise yaralandığı yangın faciasına ilişkin davanın altıncı celsesi görüldü. Otel sahibi ve belediye yetkililerinin de aralarında bulunduğu 19’u tutuklu toplam 32 sanığın hakim karşısına çıktığı davanın 5. günü, tutuksuz sanık itfaiye eri İrfan Acar ve Bolu Belediyesi Başkan Yardımcısı Sedat Gülener’in savunmalarıyla tamamlanmıştı.

**OĞLUNU YANGINDA YİTİREN DANIŞTAY DAİRE BAŞKANI MÜŞTEKİ SIFATIYLA KONUŞTU**

Duruşmanın 6. günü, saat 10.30’da sıkı güvenlik tedbirleri altında başladı. Sanık, mağdur ve müşteki yakınları ile avukatlar, polis tarafından oluşturulan kontrol noktasından geçirilerek duruşma salonuna alındı. Mahkeme başkanı, müştekilerin beyanlarını alfabetik sıraya göre dinlemeye başladı.

**”EV SAHİPLERİ MİSAFİRLERİ UYKULARINDA ÖLÜME TERK ETTİ”**

İlk olarak, yangında oğlu Doktor Yiğit Gençbay’ı kaybeden Danıştay 9’uncu Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay (58) dinlendi. Yangından kurtulduktan sonra bir arkadaşıyla birlikte diğer tatilcileri kurtarmak için alevlerin arasına geri dönen Doktor Gençbay’ın babası, duruşmaya evlatları katledildiği için geldiklerini söyledi. Gençbay, “Otele gelenler müşteri değil, misafirdir. Misafirler, ev sahipleri tarafından uykularında katledildi,” ifadelerini kullandı. Gençbay, “Gözlerimin önünde sanık yakınları ağza alınmayacak hakaretler savurdu. Savunma hakkı kutsaldır, saygı duyuyorum, ancak karşılarındaki insanların acısını anlamayacak kadar hissiz olmamalılar. Artık sizlerle hasım durumdayız ama sizden de mertçe bir duruş bekliyoruz. Benim evlatlarım dışarı çıkmayı başarmışken, çocukların feryatlarını duyunca tereddüt etmeden o ateşin içine daldılar. Henüz intörn bir doktordu ama insanlığı her şeyden önce geliyordu,” dedi. Cenazelerin 10’uncu katta bulunduğunu belirten Gençbay, “Sizin yerinizde olsam utancımdan kendimi aşağı atardım, gidip otelde muz yemezdim,” diye ekledi.

**”BU DAVA TARİHTEKİ YERİNİ ALACAK”**

Abdurrahman Gençbay, ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığı’na otel yönetimi hakkında şikayette bulunacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada organize bir vergi kaçakçılığı söz konusu. Bu denli organize bir kötülük, suçu bir aşçı yamağının üzerine atmaktan bile çekinmiyor. Bu organize suçun ortakları, yönetmeliklerin ardına saklanarak sorumluluktan kaçmaya çalışıyor. Bu dava, tarihe geçecek bir davadır. Tarihteki yerini alacaktır. ‘Yapanın yanına kâr kalır’ algısını yerle bir edecek bir dava olacak. Bu, mazlum milletin davasıdır. 84 milyonun gözü ve kulağı bu davadadır. Bu yargılamanın neticesinde verilecek karar, hukuk tarihine altın harflerle yazılacaktır.”

Yangında oğulları Mert, gelinleri Duygu ve torunları olan 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi’yi yitiren Uğurtan ve eşi Sıdıka Ersin Doğan’a da söz hakkı tanındı. Uğurtan Doğan, “Mavi, otel sahibi olan tutuklu sanık Halit Ergül’ün torunuyla sınıf arkadaşıydı. Şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu, sömestr tatili için indirim uygulanacağına dair bir paylaşım yapıyor. Bu paylaşımın ardından ailem ‘2 günlük bir kar tatili yapalım’ diye karar veriyor,” şeklinde konuştu. Ailesine, Ceyda Hacıbekiroğlu ile aynı katta bir oda tahsis edildiğini vurgulayan Doğan, “İnsanda biraz vicdan olur. ‘Size indirim yapacağız’ diyerek davet ediyorsun. Gidiyorlar ve böyle bir katliam yaşanıyor. Böyle bir yangının varlığını hissediyorsun. Yan odada arkadaşları bulunuyor. Yangını fark ediyorlar. Saat 03.30 sularında duman her tarafı kaplamış. Derhal dışarı çıkıyorlar, kat kat giyiniyorlar,” dedi.

**”BU ACIYI SİZ DE HİSSEDİN”**

Anne Sıdıka Ersin Doğan ise yangında sevdiklerini kaybeden tüm ailelerin büyük bir acı içinde olduğunu ifade etti. Yangından bir önceki hafta sonu torunlarının kendilerinde kaldığını anlatan Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Onların pijamalarını yıkamıyor, sürekli kokluyorum. Evlerine gittiğimde her birinin yastığını kokluyorum. Onlarla artık koku aracılığıyla iletişim kuruyorum. En son yangında üzerlerinden çıkan eşyaları getirdiler. Şimdi bir de onları kokluyorum. Adeta is kokusunun bağımlısı oldum.” Eşinden başka kimsesi kalmadığını söyleyen Doğan, “Ölmekten değil, ölememekten korkuyorum. Yapayalnız kaldım. Bu acıyı hissedin,” diyerek feryat etti.

**”BU BİR İHMALLER ZİNCİRİDİR”**

Duruşmada ayrıca, yangında oğulları Yılmaz (51) ile torunları 15 yaşındaki Nehir ve 13 yaşındaki Doruk Sarıtaş’ı yitiren Gülüzar ve Ali Sarıtaş çifti de beyanda bulundu. Ali Sarıtaş, yaşananların hesabını kimin vereceğini sorarak, “Burada pişkin pişkin sırıtarak ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ diyorsunuz. Bu kadar vurdumduymazlık olamaz, sadece kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz. Sizin hiç evladınız yok mu? Akıl var, mantık var. Tek derdiniz para gelsin, başka bir şey değil. Sizin bu pisliğinizi ancak adalet temizleyebilir. Şikayetçiyim,” şeklinde konuştu.

**”O GECE YAŞANANLAR GÖREV KUSURU DEĞİL, İNSANLIK KUSURUDUR”**

Çocukları Nehir ve Doruk’u kaybeden anne Duygu Can, öğretmen olduğunu belirtti. Edep kelimesinin ahlaktan türediğini ifade eden Can, şunları söyledi: “Buradaki sanıkların tamamı en az lise mezunu, anlaşılan edebi öğretememişiz. Öğretmenlik mesleğini bıraktım. Hayatımı, umudumu ve inancımı yitirdim. Oğlum, saat 04.35’te bana ‘Anne seni çok seviyorum’ dediği bir saniyelik bir ses kaydı göndermiş. Bunlardan tek bir kişi bile elindeki telefonla bir saniye ayırıp ‘kurtarın, tahliye edin, boşaltın’ dememiş. Bu, bir ihmaller zinciridir. O gece yaşananlar bir görev kusuru değil, insanlık kusurudur.”

Exit mobile version