By Amandine Hess
Yayınlanma Tarihi 12/07/2025 – 0:57 GMT+2•Son güncelleme
0:57
REKLAM
Brüksel tarafından yapılan açıklamalara göre, aralarında Göç Komiseri Magnus Brunner’in de bulunduğu üç Avrupalı yetkiliden oluşan bir heyet, salı günü Libya’dan bir “protokol meselesi” gerekçesiyle sınır dışı edildi. Heyetin, ülkenin doğu bölgesini yöneten Halife Bilkasım Hafter ile bir araya gelme niyetinde olduğu bildiriliyor.
Trablus’taki Libya hükümetiyle gerçekleştirilen temasların ardından Avrupalı delegasyonun, göç meselesini ele almak üzere Bingazi’de Hafter ile buluşması planlanıyordu. Ancak bu görüşme gerçekleşmeden yetkililerin sınır dışı edilmesi, Hafter’in Avrupa Birliği üzerinde bir baskı kurma girişimi olarak yorumlandı.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) bünyesinde kıdemli araştırmacı olan Tarek Megerisi, durumu, “Bu, Hafter’in kendi hükümetinin ve askeri diktatörlüğünün sivil görünümünü meşrulaştırmaya yönelik bir manevrasıydı,” sözleriyle değerlendirdi. Megerisi, “Hafter, Avrupalı diplomatları bu siyasi oyun için kullanamayacağını anladığı için onları istenmeyen kişi ilan ederek Avrupa’ya geri yolladı,” diye ekledi.
**Parçalanmış Bir Ülke Yapısı**
Libya, siyasi olarak ikiye ayrılmış bir vaziyette. Ülkenin batı kanadı, Birleşmiş Milletler nezdinde tanınan ulusal birlik hükümetinin başbakanı Abdel Hamid Dbeibah’ın idaresi altında bulunuyor. Doğudaki bölgeler ise Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter’in hakimiyeti altında.
Avrupa Komisyonu’nun dış ilişkiler sözcüsü Anouar El Anouni, konuya ilişkin, “Avrupa Birliği, BM arabuluculuğu neticesinde uluslararası tanınırlık kazanmış bir ulusal yürütme olan ulusal birlik hükümetiyle çalışmaktadır. BM, bizim Tek Libya politikamız uyarınca ülke genelindeki tüm yetkililerle iletişim kurmaktadır,” açıklamasını yaptı.
Fakat merkezi bir otoritenin olmaması, bölgesel bölünmeler ve göçmen krizi gibi nedenlerle AB, devlet dışı aktörlerle de diyalog kurmak durumunda kalıyor. ECRF uzmanı Tarık Megerisi, “AB, daha alt seviyelerde milis komutanları ve gözaltı merkezlerini yöneten unsurlarla da temas kuruyor. Üye ülkeler ve bazı AB misyonları aracılığıyla, Doğu Libya’nın de facto idarecileri olarak Hafter ailesiyle de ilişkiler yürütüyorlar,” diye belirtti.
**Eleştirilerin Odağındaki İşbirliği**
Yasadışı göç ve insan kaçakçılığı ağlarına karşı mücadele, Avrupa Birliği’nin Libya ile yürüttüğü ortaklığın merkezinde yer alıyor. AB’nin eski Libya büyükelçisi ve şu an Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi’nde (CEPS) araştırmacı olan James Moran, Euronews’e verdiği demeçte, “AB ve bilhassa İtalya gibi üye devletler, batıdaki Libya sahil güvenliğiyle ortak hareket ederek göçmen hareketliliğini bir ölçüde kontrol altına almayı hedefliyor,” dedi.
Moran, “Aynı zamanda bu işbirliği, Libya’nın göçmenleri geri kabul etme kapasitesini destekledi. Bu, insan hakları ve göçmenlerin Libya’da maruz kaldığı muamele etrafındaki ciddi soru işaretleri nedeniyle şüphesiz ihtilaflı bir meseledir,” ifadelerini kullandı. Uluslararası Af Örgütü de daha önce AB’yi, Libya’daki göçmenlere yönelik hak ihlallerine iştirak etmekle itham etmişti.
**’Rusya’nın Bölgedeki Temsilcisi’**
Son dönemlerde Libya’nın doğu kıyılarından Avrupa’ya yönelik göç akınlarında bir artış gözlemleniyor. James Moran, “Göç konusundaki kaygılar Avrupa genelinde oldukça yaygın. Hafter’in Libya sahil şeridinin bu denli geniş bir kısmını kontrol ettiği düşünüldüğünde, onunla masaya oturmak mantıklı görünüyor. Ancak mantıksız olan, ona de facto veya resmi herhangi bir statü kazandırmak olurdu,” diye konuştu.
Yine de AB’nin Hafter ile diyalog kurma gerekliliği konusundaki tereddütler sürüyor. Tarık Megerisi, bu durumu şu sözlerle eleştiriyor: “Avrupa’nın çıkarlarıyla çelişen bir Rus temsilcisinin nüfuzunu artırma sürecindeyiz. Mevcut krizin karmaşıklığı aşıldığında, Avrupa’nın Libya’da asıl ihtiyacının istikrarlı ve egemen bir yönetim olduğu net bir şekilde ortaya çıkacaktır.” Megerisi ayrıca Hafter ailesini, AB’den imtiyazlar elde etmek amacıyla göçmen sorununu bir koz olarak kullanmakla suçluyor.