Sana Göre Haber

Marmara’nın Ölüm Kalım Savaşı: İstanbul’da Müsilaj Tehdidi Neden Bitmiyor?

Kaynak, Getty Images
Haber bilgisi
Yazan, Katie Nadworny
Unvan, BBC Future
46 dakika önce

Nisan ayının sonlarına doğru, Karadeniz’den poyrazın estiği serin ve açık bir günde, Koenraad Marinus van Lier gözlerini denize dikmişti. Sanatçının yaşam alanı, Marmara Denizi’nin engin bir mavilikle her yanı sardığı İstanbul’un Burgazada’sı.

Van Lier, bir sanatçı olmasının yanı sıra tutkulu bir yüzücü. Kış mevsiminin soğuk sabahlarında, adadaki atölyesinin hemen altından denize girerek serin sularda kulaç atma alışkanlığına sahip. Yaz döneminde ada, günübirlik ziyaretçiler ve yazlık sakinleriyle hareketlense de, sezon dışında ortama yalnızca kuş cıvıltıları ve çam ağaçları arasından süzülen hafif rüzgârın taşıdığı koku hakim oluyor.

Fakat Van Lier, son zamanlarda bu tutkusuna ara vermek mecburiyetinde kaldı. Hava ve su sıcaklıklarının artmasıyla birlikte, Marmara Denizi’nin aşina olduğu bir kâbus yeniden kendini gösterdi.

Mevsim henüz yeni başlamışken, Van Lier deniz müsilajıyla çoktan karşılaştı.

Marmara Denizi, gezegenin en küçük denizi olma özelliğini taşıyor. Buna ek olarak, yoğun bir nüfusa ev sahipliği yapan, endüstriyel olarak oldukça gelişmiş ve yarı kapalı bir su kütlesi. “Marmara, adeta bir küvet gibi,” şeklinde durumu özetliyor Van Lier. Sadece iki dar çıkışı mevcut: Biri Karadeniz’e uzanan Boğaziçi, diğeri ise Ege Denizi’ne açılan Çanakkale Boğazı.

Denizin bu özgün yapısı, onu halk arasında “deniz salyası” olarak da isimlendirilen müsilaja karşı son derece korumasız kılıyor.

2021 yılının yaz başlangıcında Marmara Denizi, müsilaj istilasıyla derinden sarsılmıştı. Yapışkan ve sümüksü alg kütleleri, su yüzeyini bir kâbus gibi kaplayarak balıkları ve diğer deniz canlılarını boğmuş, geride ise bakteri dolu bir tabaka bırakmıştı.

Müsilaj, fitoplankton adı verilen mikroskobik bitkilerin kontrolsüz çoğalmasıyla meydana geliyor. Sudaki canlıların üzerini oksijen alışverişini kesen sümüksü bir katmanla örterek balık larvalarından yumurtalara, midyelerden mercanlara kadar yoluna çıkan her şeyi yok etme potansiyeline sahip.

Bu hadise dünya basınında geniş yer buldu ve müsilajı kontrol altına almak amacıyla çeşitli tedbirler hayata geçirildi. Haziran 2021 itibarıyla sorunun kontrol altına alındığı duyuruldu. Ne var ki, müsilaj aslında hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmadı. 18 milyonluk İstanbul halkının gözünden ırak bir şekilde, denizin derinliklerinde varlığını ve tehdidini sürdürdü. Şimdiyse tekrar yüzeye tırmanıyor.

Kaynak, Tahsin Ceylan

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Su Kaynakları Yönetimi bölümünden öğretim üyesi Mustafa Sarı, “Müsilaj temelde ekolojik bir hadisedir, bir ekolojik yıkımdır. Ancak Marmara Denizi’nde son yıllarda şahit olduğumuz bu durum doğal bir süreç değil” ifadelerini kullanıyor.

Sarı’ya göre, müsilajı tetikleyen üç ana faktör bulunuyor.

Bunlardan ilki iklim. Gezegenimiz ısınıyor ve Marmara Denizi de bu ısınmadan payını alıyor. “Marmara Denizi’nin mevcut sıcaklığı, son 40 senenin ortalamasından 2,5°C daha yukarıda. Bu muazzam bir artış,” diyen Sarı, şöyle devam ediyor: “Yani sorunun bir boyutu iklimle alakalı. Ve bu, [kısa vadede] bizim kontrol edebileceğimiz bir şey değil. Keşke elimizden bir şey gelseydi.”

İkinci faktör, Marmara Denizi’nin kendine has doğal yapısı. Kuzeyden gelen Karadeniz kökenli suyun tuzluluk oranı düşükken, güneyden gelen Akdeniz suyu oldukça tuzludur. Bu iki farklı su kütlesi arasındaki tuzluluk ve yoğunluk farkı, suların birbiriyle karışmasını güçleştiriyor. Bu durum, denizde dikey su dolaşımını kısıtlayan bir ara katman meydana getiriyor ve müsilajın üst tabakanın hemen altında sıkışıp kalmasına neden olabiliyor. “Bu sebeple Marmara Denizi, müsilaj gibi ekolojik fenomenler için son derece elverişli bir ortam sunuyor,” diye ekliyor Sarı. “Bu da bizim kontrolümüzde olan bir durum değil.”

Ancak üçüncü ve en kritik faktör tamamen insan kaynaklı. Marmara Denizi’nin çevresinde, İstanbul da dahil olmak üzere 25 milyondan fazla insan ikamet ediyor. Sarı’ya göre, bu nüfusun yarısının ürettiği evsel atıklar arıtılmadan doğrudan denize deşarj ediliyor. Buna ek olarak, deniz çevresinde konumlanan fabrikalardan ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan endüstriyel ve zirai atıkların yaklaşık yüzde 70’i de aynı şekilde arıtılmaksızın denize karışıyor. Bu yoğun kirlilik, denizdeki azot ve fosfor dengesini altüst ederek müsilaj oluşumunu tetikleyen mekanizmayı devreye sokuyor.

Sarı, “Müsilajla ilişkili, oluşumuna katkı sağlayan ve payı olan yüzlerce etken saymak mümkün,” diyor ve ekliyor: “Fakat bu bahsettiğimiz üç tetikleyici bir araya geldiğinde, 2021’de ve bugünlerde deneyimlediğimiz türden yıkıcı bir müsilaj tablosu ortaya çıkıyor.”

Kaynak, Getty Images

Tahsin Ceylan, bu felaketi en yakından gözlemleyen isimlerden biri. 1985 yılından bu yana Marmara’da dalış yapan Ceylan, neredeyse o zamandan beri su altı dünyasını görüntüleyerek ve oradaki yaban hayatını belgeleyerek geçiriyor zamanını. Yaşadığı bu deneyimi, “Bu mavi dünyaya olan hayranlığım zamanla daha da arttı. O sessiz âlemin gözü ve sesi olmaya gayret ediyorum,” sözleriyle ifade ediyor.

Pandemi sürecinde su altında adeta patlayan ve 2021 yazında bir felakete evrilen müsilaj oluşumuna bizzat şahit oldu. O dönemde, yüzeydeki yoğun müsilaj tabakası sorunun en bariz yönü olsa da, suyun altında da en az o kadar kalın bir katman mevcuttu. Ceylan’ın çektiği bazı görüntülerde, deniz salyasının deniz tabanını kaplayan deniz çayırlarını yapışkan bir örümcek ağına benzer şekilde sardığı görülüyordu.

“Deniz tabanına bağlı olarak yaşayan türler için bu durum tam anlamıyla bir trajedi,” diyor Ceylan. “Marmara Denizi’ne boşaltılan atıklar düzgün bir şekilde arıtılmadığı müddetçe, denizdeki yaşam yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ekosistemdeki bu tahribat, artık geri döndürülemez bir seviyeye ulaşmış durumda.”

Müsilajla mücadele etmek için geliştirilmiş bazı planlar mevcut, ancak bunların pek çoğu yeni sayılmaz. 2021 yazındaki müsilaj felaketinin ardından dönemin Çevre Bakanı, Meclis Çevre Komisyonu Başkanı ve Marmara Denizi’ne kıyısı olan yedi ilin belediye başkanları ile valilerinin iştirakiyle Marmara Denizi Eylem Planı hazırlandı. Plan kapsamında 22 farklı öneri sunuldu.

Bu öneriler arasında, denize atık su bırakan tüm arıtma tesislerinin denetlenmesi, vatandaşlarda bilinç oluşturmaya yönelik faaliyetler yürütülmesi ve Marmara Denizi’nin özel koruma alanı olarak ilan edilmesi gibi önemli maddeler yer alıyordu. Plan, 6 Haziran 2021 tarihinde kamuoyuna duyuruldu ve önerilerin önemli bir kısmı uygulamaya konuldu. Fakat müsilaj varlığını sürdürüyor.

“Peki aradan geçen bu üç senede ne oldu?” sorusunu yönelten Sarı, cevabını da kendisi veriyor: “Ne yazık ki, Marmara Denizi üzerindeki kirlilik yükünü azaltma konusunda başarılı olamadık. 2021’de evsel atıkların ileri biyolojik arıtma oranı yüzde 51 seviyesindeyken, 2024’te bu oran sadece yüzde 51,7’ye yükseldi. Yani kaydedilen ilerleme yüzde 1’in bile altında.”

Eylem planı herkesin ortak imzasıyla kabul edildi, ancak uygulama aşamasında aynı ortak irade gösterilmedi. Sarı, “Bana kalırsa, herkesin ortak bir sorumluluğu var… Uygulamadaki sorunların kökeninden ziyade, bu eylem planına imza atan herkesin neden kendi sorumluluğunu yerine getirmediğini sorguluyorum,” diyor. “Özel çevre koruma alanı ilan ettik, harika! Kurullar kurduk, çok güzel! Kararlar aldık, planlar yaptık, hepsi harika! Peki tüm bunlar ne içindi? Kirliliği azaltmak için! Başarabildik mi? Hayır, başaramadık.”

Kaynak, Getty Images

BBC’ye açıklama yapan Marmara Belediyeler Birliği, 2021’de duyurulan Marmara Denizi Eylem Planı’nda yer alan birçok taahhüdün fiilen yerine getirildiğini ifade ediyor. Birliğin açıklamasında, “Bu adımlar arasında izleme faaliyetlerinin artırılması, paydaşlar arası eşgüdümün sağlanması ve kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları bulunmaktadır,” deniliyor. Ancak açıklamada, planın tüm hedeflerine ulaşılmasının, imza sahiplerinin kontrolü dışındaki faktörler nedeniyle hâlâ zorluklar içerdiği de belirtiliyor. Birlik, bazı kirlilik kaynaklarının önlendiğini kabul etmekle birlikte, denize hâlâ yetersiz arıtılmış atık suyun karışmasının ciddi bir sorun teşkil ettiğini söylüyor. Açıklamada, daha fazla yatırım ve iş birliği olmaksızın ilerleme sağlanamayacağının altı çizilerek, “Denizin sağlığını yeniden tesis etmek, milyonlarca insanın yaşam kalitesini artırmak için bir zorunluluktur,” ifadesine yer veriliyor.

Müsilajla mücadele için başka girişimler de yok değil. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden bir profesör, denizi biyolojik yöntemlerle arındıracak “yüzen adalar” projesi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca sivil toplumdan gelen girişimler de dikkat çekiyor. Marmara Kadın Değişim Öncüleri isimli bir grup, müsilajın kökünü kazımak ve Marmara Denizi’ni kurtarmak amacıyla yerel yönetimleri eyleme davet eden bir imza kampanyası yürütüyor.

Grup adına konuşan Miray Saygı, “Marmara Değişim Öncüleri programından kadınlar olarak, Marmara Bölgesi’nde derin bağları olan ekoloji savunucularıyız. Bu sorundan en çok etkilenenlerin hikayesini anlatma gücüne sahibiz,” diyor. “Müsilajın etkileriyle doğrudan yüzleşen birçok insan, sorunun ciddiyetinin tam olarak farkında değil veya harekete geçme konusunda kendini yetersiz hissediyor. Bu nedenle başlattığımız imza kampanyası, farkındalık oluşturmak ve yetkililerden hesap sormak için başvurulabilecek en barışçıl ve demokratik yollardan biridir.”

Marmara Değişim Öncüleri umutlarını koruyor; bu umut, onların mücadele şevkini artırıyor. Önerilerinin veya eylem planındaki adımların hayata geçirilmesi durumunda durumun düzeleceğine dair inançları tam. Saygı, “İnsanların bir konuyu gerçekten önemsediğinde ne kadar hızlı bir şekilde bir araya gelip aksiyon alabildiğini gördük… Bizim için umut, eylemin kendisidir. Konuştuğumuz, harekete geçtiğimiz ve değişim talep ettiğimiz sürece umut var olmaya ve büyümeye devam edecektir,” diye ekliyor.

2021’de deniz yüzeyindeki müsilaj temizlenmişti, ancak bu temizlik sadece sorunun görünen yüzüyle ilgiliydi. Asıl çözüm, denizdeki kirliliğin kaynağında azaltılmasında yatıyor. Bu kirliliğin büyük bir bölümü endüstriyel kaynaklı olup, sorumluluğu yetkililere aittir. Yine de, bireylerin de kendi ölçeklerinde katkıda bulunması mümkün. Örneğin, fosfor içermeyen deterjanları tercih etmek gibi basit seçimlerle denizin kirlenmesinin önüne geçilebilir. İzmit Körfezi’nde başarıyla yürütülen tortu temizleme projeleri, bu sezon denizdeki müsilaj miktarının azalmasına yardımcı oldu. Eğer deniz suyu sıcaklığı mevsim normallerinde seyrederse, müsilaj yönetilebilir bir seviyede kalabilir. Bu durum, denize karışan büyük ölçekli sanayi atıklarının engellenmesi gibi daha kapsamlı çözümler için zaman kazandırabilir.

Ancak yaz mevsimi yaklaşırken, İstanbul’daki sorunun daha da ciddileşeceği öngörülüyor. İstanbul Çevre Konseyi Onursal Başkanı ve denizcilik ile su ürünleri uzmanı Zafer Murat Çetintaş’a göre, müsilaj yayılım gösteriyor. Çetintaş, “Müsilaj, Boğaz’ı aşarak Karadeniz’e ulaştı. Karadeniz’in yapısı zaten oldukça kirli olduğundan, bu yıl su sıcaklıklarının artmasıyla Karadeniz kıyılarının da müsilajla yüzleşmesi muhtemel,” uyarısında bulunuyor.

Kaynak, Tahsin Ceylan

Türkçede Boğaz kelimesi aynı zamanda “gırtlak” anlamını taşır. İstanbul’un denizi deniz salyasıyla boğuşurken, belki de yakında kendi boğazı da bu durumdan boğulacak.

Bu esnada, Koenraad Marinus van Lier, Burgazada kıyılarına bir kez daha yanaşan müsilaj yüzünden yüzme tutkusundan mahrum kalıyor. Ve biliyor ki, ne kadar çok deniz salyası görse de bu, buzdağının yalnızca görünen kısmı; suyun altında çok daha fazlası mevcut. Bugüne kadar yapılan temizlik faaliyetleri çoğunlukla kozmetik nitelikte. Denizin tabanını bir örtü gibi kaplayan yapışkan müsilaj katmanı ise hâlâ orada duruyor.

“Asıl mesele, gözle görülmeyen kısım,” diyor Van Lier. “Tıpkı bir buzdağı gibi.”

Van Lier, yeniden yüzebileceği, ada hayatını anlamlı kılan deniziyle tekrar buluşabileceği günleri bekliyor. Yaz geldiğinde turistler Burgazada’ya akın edecek ve muhtemelen plajları dolduracaklar. Fakat Van Lier, şimdilik denizden uzak durmayı tercih ediyor.

“Denizde olmak istiyorum,” diyor Van Lier, “ama deniz ölüyor.”

“Korkarım ki artık her şey için çok geç.”

Exit mobile version