Polat Davasında Gizli Tanık Şoku ve Görgüsüzlükle İnşa Edilen İmparatorluk

Dilan Polat davasında geçtiğimiz Perşembe günü önemli bir duruşma gerçekleştirildi ve bu celsede ilk defa bir gizli tanık dinlendi. Mahkeme heyeti karşısına çıkan tanığın ifadeleri, davanın gidişatını temelden etkileyebilecek nitelikte sarsıcı bilgiler içeriyordu ve ilk kez bu denli kritik sözler dile getirildi.

Gizli tanık, yasa dışı bahis sisteminin işleyişine dair çarpıcı detaylar paylaştı. İddiasına göre, belirli bir tarih vererek Engin Polat’ı Kıbrıs’ta, yasa dışı bahis suçlamasıyla yargılanan Derkan Başer ile gördüğünü belirtti. Tanık sadece bu görüşmeyi aktarmakla kalmadı, aynı zamanda sistemin nasıl çalıştığını, hangi kişilerle irtibat kurulduğunu ve Gürcistan’daki bağlantıları tek tek izah etti. Mahkeme heyetinin talebi üzerine, yasa dışı bahis mekanizmasının tüm ayrıntılarını anlatması da istendi.

Fakat duruşmanın en kritik anı, gizli tanığın elinde Engin Polat ile Derkan Başer arasında geçen Skype uygulaması üzerinden yapılmış konuşmaların belgeleri olduğunu iddia etmesiydi. Tanık, bu kanıtları mahkemeye sunmaya hazır olduğunu ilk kez bu celsede dile getirdi.

Ancak şaşırtıcı bir şekilde, ne mahkeme heyeti ne de duruşma savcısı bu belgelerin içeriği hakkında bir soru yöneltti. Hiçbiri, kanıtların sunulmasını talep etmedi. İncelenen ara kararda da bu delillerin istenmediği görüldü.

Polat ailesinin avukatı Hüseyin Kaya’nın, bu bilgiyi neden daha önce paylaşmadığını sorması üzerine gizli tanık, şimdiye kadar ilk defa bir savcı veya mahkeme heyeti önüne çıktığını ve bu beyanı ilk kez verdiğini ifade etti.

Söz konusu belgelerin gerçekliğinin kanıtlanması durumunda, davada çok önemli bir dönemece girilmiş olacak. SEG-BİS dökümlerinin gelmesinin ardından mahkemenin bu belgeleri talep etmesi umut ediliyor, fakat adaletin yalnızca umutla tecelli etmediği de acı bir gerçek.

Aynı celsede başka önemli kararlar da alındı. Polat ailesine ait şirketlere atanan yönetim kayyumunun statüsü, denetim kayyumuna dönüştürüldü. Mal varlıkları üzerindeki tedbirin kaldırılmasına yönelik talep ise mahkeme tarafından reddedildi. Davaya katılma talepleri de bir kez daha geri çevrildi.

Dava sürecini hatırlamak gerekirse, daha önce Polat çiftinin muhasebe işlemlerini yürüten avukatları Ahmet Gün’ün itirafçı konumuna geçtiği unutulmamalıdır. Gün, ifadesinde bazı firmaların yalnızca sahte fatura kesmek amacıyla kurulduğunu ve bu firmaların hesaplarında kaynağı belirsiz yüklü miktarda para akışı tespit edildiğini açıklamıştı.

Peki, mahkeme ve savcılık yeni delil toplayabilir mi? Elbette toplayabilir. Nitekim bu duruma bir örnek olarak, “Mıstık” lakaplı Mustafa Özalp’in eşinin sosyal medya üzerinden soğuk cüzdan edindiklerini duyurması sonrası bu şahıs hakkında da bir soruşturma başlatılmıştı.

MASAK tarafından hazırlanan raporlar ise Özalp’in idaresindeki Polat App uygulamasındaki usulsüzlükleri gözler önüne seriyor. Rapora göre; bedeli tahsil edilen 200 bin sipariş için fatura düzenlenmemiş, 70 bin siparişin ise hiçbir kaydına rastlanmamıştır. Ayrıca, toplam 1 milyar 358 milyon TL’lik işlem hacminin 705 milyon TL’lik kısmının beyan dışı bırakıldığı saptanmıştır. Bu veriler, görmek isteyenler için durumu açıkça ortaya koymaktadır.

Gizli tanığın kimliği ve karşılaştığı tehlikeler de konunun ciddiyetini artırıyor. Bu şahsın, Derkan Başer ve Veysel Şahin gibi yasa dışı bahis şebekelerinin liderleriyle uzun yıllar birlikte faaliyet gösterdiği biliniyor. Kimliğinin deşifre olması durumunda, Halil Falyalı ya da Cemal Önsel gibi isimlerle aynı kaderi paylaşarak öldürülme riskiyle karşı karşıya kalacaktı.

Nitekim, tanığın kimliğini ortaya çıkarmaya çalışan şahıslara yönelik soruşturmalar başlatıldı ve yakalama kararları çıkarıldı. Hatta bir şüphelinin, tanığın ev adresini ve fotoğraflarını sosyal medyada paylaştığı, İçişleri Bakanlığı’nın çalışmasıyla bu kişinin İtalya’nın Siena kentindeki adresinin tespit edilerek hakkında yakalama emri düzenlendiği öğrenildi. Maruz kaldığı tüm bu yıldırma çabalarına karşın gizli tanık, mahkemeye çıkarak bildiklerini cesurca bir kez daha ifade etti.

Sonuç olarak, ortaya çıkan manzara oldukça düşündürücü. Bir yanda vergisini zamanında ödeyen, dürüstçe çalışan insanlar en ufak bir ihmalde cezalandırılırken, diğer yanda bu pervasız ve görgüsüz figürlerin ödemedikleri vergilerle kurdukları saltanatlar yanlarına kâr kalıyor gibi görünüyor.

Bu tür insanlar, başkalarının sırtına basarak yükselen bir zihniyetin temsilcileridir. Onların inşa ettiği o gösterişli yaşam, aslında ezilen insanların emeğinden ve çocuklarınızın geleceğinden çalınan bir servettir. Yaşadıkları her bir lüks, sizin ödemekte zorlandığınız faturaların, markette bırakmak zorunda kaldığınız ekmeğin, ertelediğiniz eğitim harcamalarının ve alamadığınız peynirin, etin, sütün bir karşılığıdır.

Halk olarak bizler devlete olan yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getirirken, bu ve benzeri kişiler hırsızlık yoluyla edindikleri servetlerle sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyor. Sıradan bir vatandaşın en küçük borcunda devlet anında kapısına dayanır; banka hesaplarına bloke konur, haciz işlemleri başlatılır, elektriği kesilir ve geleceği adeta ipotek altına alınır.

Ancak bu şahıslar, çaldıkları paralarla sürdükleri şatafatlı hayatlarını, sosyal medyada dans ederek sergilemekten çekinmiyor. Zira mevcut sistemde adalet terazisinin kefesi, artık farklı bir dengeyi işaret ediyor.