Sana Göre Haber

Türkiye’de Terörle Mücadelede Yeni Bir Dönemecin Sinyalleri

PKK içerisinden bir grubun dün sembolik bir eylemle silahlarını yakmasıyla, 1 Ekim 2024’te Bahçeli’nin TBMM açılışında DEM Parti vekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan süreç yeni bir evreye taşındı.

Ülkeyi kaosa sürükleme girişimlerinden, silahların sembolik olarak yakıldığı bir aşamaya gelinmesi, nihayetinde Türkiye’nin bir zaferidir. Kuşkusuz, terör örgütünün geleceğe yönelik planları ve emperyal güçlerin Türkiye Cumhuriyeti ile onun kurucu ilkelerine yönelik vekil unsurlar kullanma arzusu devam edecektir. Ancak burada esas olan, Türkiye’nin tüm bu zorlukların üstesinden gelme kapasitesidir.

Terör örgütünün ilk eylemlerine başladığı kabul edilen 1984’ten bu yana geçen 41 yıllık süreçte Türkiye, her ne bedelle olursa olsun örgüte diz çökmemiştir. Bu kararlı duruşun ardındaki en büyük dayanak, şehitliği göze alan Mehmetçik ile en zorlu zamanlarda dahi çocuklarını vatan hizmetine davul-zurna ile yollayan fedakâr aileler olmuştur.

***

Sembolik silah yakma eyleminin ardından, “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” ismiyle bir bildiri yayımlandı. Gelecek süreçte PKK’nın yerini, kısaca BDTG olarak adlandırılabilecek bu yeni oluşumun alması kuvvetle muhtemel görünüyor.

Açıklamada öne çıkan en kritik talep ise şu şekilde ifade edildi:

“Demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması…”

Planlanan sembolik törenin başlangıcı, dün sabah 09.00’dan 11.00 sonrasına ertelendi. Bu gecikmenin ardında, silah yakma eylemi sonrası yapılacak açıklamanın içeriği konusunda terör örgütü ile bir gün öncesinden başlayan yoğun pazarlıkların yattığı belirtiliyor. İlk taslakta örgütün devletten taleplerini detaylı bir şekilde sıralayan bir metnin olduğu, ancak bunun henüz hazır olmayan Türk kamuoyunda endişe yaratacağı ve Erdoğan’ın yapacağı konuşmanın etkisini zayıflatacağı endişesiyle değiştirildiği öğrenildi. Yapılan yoğun müzakereler neticesinde, daha genel bir ifade olan “demokratik entegrasyon” başlığı altında bir uzlaşmaya varıldığı anlaşılıyor.

Sürecin somut beklentilerinden bir diğeri ise sembolik olarak silah bırakan 30 teröristin akıbetiyle ilgili. Bu kişilerin, “silahlı eyleme karışıp karışmadıklarına” bakılmaksızın, Türkiye’de siyaset yapmalarına olanak tanınması talebinin masada olduğu konuşuluyor. Böyle bir adımın atılması durumunda, örgüt içinde silah bırakmaya direnen unsurların ikna edilme ihtimalinin artacağı öngörülüyor.

***

Bu yeni gelişmelerin ardından gözler Cumhur İttifakı’nın atacağı adımlara çevrildi.

Geçmişte, 1985 yılından günümüze tam 11 defa “terörsüz Türkiye” hedefiyle girişimde bulunulmuş, ancak bu denemelerin tamamı yüksek beklentilere rağmen sonuçsuz kalmıştı. Bu arka plan karşısında, Erdoğan’ın yapacağı konuşmanın güçlü bir tonda olacağına dair bir beklenti oluşturuldu.

Mevcut girişimi öncekilerden ayıran temel bir farklılık bulunuyor: Bu defa yasal düzenlemeler sürecin sonunda gelecek. Daha önceki tüm denemelerde önce yasalar çıkarılıp ardından uygulama safhasına geçilirken, bu kez sürecin liderliğini Bahçeli’nin yürüttüğü ve Erdoğan’ın da bu sürece destek verdiği bir model izleniyor.

Peki, “Demokratik entegrasyon yasaları” olarak adlandırılan bu düzenlemelerin içeriğinde nelerin olacağı merak konusu. Bu konuda bazı ipuçları, hem DEM Partililer hem de Irak’ın kuzeyinde örgüt adına açıklama yapma yetkisine sahip isimler tarafından zaman zaman kamuoyuyla paylaşıldı.

Terörden arınmış bir Türkiye, toplumun ortak arzusudur ve bu noktada “Bu iş neden yürümez?” sorusuna takılıp kalmak yerine, “Süreci nasıl başarıya ulaştırabiliriz?” sorusuna odaklanmak daha mantıklı bir yaklaşım olacaktır.

Şu gerçek göz ardı edilmemelidir:

Türkiye, teröre karşı verdiği mücadeleden galip çıkmıştır. Mevcut çabalar, benzer acıların bir daha tekrarlanmamasını sağlama amacını taşımaktadır. Bu mücadelenin kazanılmasındaki en temel itici güç, Cumhuriyet’in kurucularının inşa ettiği güçlü “yurttaşlık bağları” olmuştur. Nitekim 1990’lardan 2000’lere uzanan dönemde Güneydoğu’da köyleri yakıldığı için yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan insanlar dahi, huzuru ve güvenliği yine ülkenin batısındaki şehirlerde bulmuştur.

Bugün, yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz.

Barış, şüphesiz insanlığın en ulvi arzusudur. Ancak bu soylu arzunun arkasına farklı gündemler ve hedefler gizlemek, bu sürece yapılabilecek en büyük ihanettir!

Exit mobile version