Yönetmen İsmail Güneş, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türk sinema sektörünün darbe girişimleri karşısında kayıtsız bir tavır içinde olduğunu ifade etti. Sektörün bu konudaki sessizliğine dikkat çeken Güneş, özellikle 1960 darbesiyle ilgili neredeyse hiçbir sanatsal üretimin yapılmadığını belirtti. Yönetmen, “1980 darbesinde bazıları bizzat mağdur olmalarına rağmen konudan uzak durmayı tercih ettiler. 1980 darbesini en etkili şekilde işleyen filmi, ‘Gülün Bittiği Yer’i ben çektim. Herkes de hakkını teslim ederek, ‘Biz edebiyatını yaptık, o ise filmini yaptı’ dedi. Unutulmamalı ki aslolan millettir ve milletin iradesine karşı yapılan her eylemin karşısında durulmalıdır. 15 Temmuz’da milletimiz kendi ülkesine ve değerlerine sahip çıkmıştır, bu duruşunu da koruyacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Sanatın dünyanın her yerinde bu tür toplumsal olaylara bir tepki mekanizması oluşturduğunu vurgulayan Güneş, Türkiye’deki durumu ise çelişkili bulduğunu kaydetti: “Sanat bu olaylara duyarsız kalmaz ama bizde tuhaf bir durum var; darbeye karşı olanların sanatla yeterli bağı yok. Sanat dendiğinde ise akla propaganda geliyor ve bu da izleyiciyi uzaklaştırıyor. Halbuki bir insan hikayesinin yansımaları üzerinden konuyu işlediğinizde bu iticilik ortadan kalkar.” Güneş, bu düşüncesini bir örnekle somutlaştırdı: “Çok sevdiğim motorcu bir arkadaşım var. O gece, motorunun her yere girebilme avantajıyla durmaksızın hastaneye yaralı taşımış. Eve döndüğünde kanlar içindeymiş. Ayakta duracak hali kalmayana dek bir yaralıyı daha taşımış. Ben bu gerçek hikayeyi yazdım ve film yapmak için mücadele ettim ama yeterli karşılığı bulamadım. Çünkü bu, bir propaganda değil, bir durum ve insan hikayesi anlatıyordu. Maalesef insanlar hikaye yerine propaganda görmek istiyor, oysa propaganda sanatın en büyük düşmanıdır. Genel kanım, sektördeki egemen kesimin darbelerle bir sorunu olmadığı, darbeyle sorunu olanların ise imkanlarının kısıtlı olduğudur.”
Bu meselenin sanatla, bilhassa da sinema aracılığıyla daha fazla gündeme getirilmesi gerektiğini savunan Güneş, “Bu amaçla nitelikli senaryo yarışmaları düzenlenmeli ve ortaya çıkan projeler desteklenmeli. Ancak niyet ‘darbeyi kötülemek’ olmamalı. Siz gerçeği anlattığınızda, darbe zaten filmde olması gereken yeri bulacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.” ifadelerini kullandı.
İsmail Güneş, darbenin doğrudan insanı hedef aldığının altını çizerek sözlerini şu şekilde tamamladı: “Darbe, insana karşı yapılan bir eylemdir. İlk bakışta sanki insanın yararına yapılmış gibi sunulsa da, haksız yollarla ele geçirilen bir güç, eninde sonunda her bireye zarar verir. Bu, ‘ihtilal kendi çocuklarını yer’ sözünün bir gerçeğidir. Milletin sağduyusuna güvenmek ve garip oyunlarla iradesine müdahale etmemek gerekir. Sanatın temel vazifesi de bir tarafı tutmak değil, gerçeğin peşine düşmektir.”