Aladağ’ın 2 bin 700 Metresinde Geleneksel Otlu Peynir Üretimi

VAN (AA) – NECMETTİN KARACA – Van’ın Erciş ilçesinde geçimlerini küçükbaş hayvancılıktan sağlayan besiciler, hayvanlarını Aladağ’ın 2 bin 700 metre yükseklikteki yaylasına taşıyarak, burada sağdıkları sütlerden meşhur otlu peyniri imal ediyor. Van’ın Erciş ile Ağrı’nın Diyadin ilçeleri arasındaki sınırda yer alan Aladağ yaylaları, sahip olduğu bol su kaynakları ve verimli meralarıyla tanınıyor. Bu yaylalar, yaz aylarında binlerce küçükbaş hayvandan oluşan sürüler için bir yaşam alanı oluyor. Erciş’e bağlı Yanıktepe Mahallesi’nin İmamabdal mezrasında yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan aileler de bu geleneği sürdürüyor. Kış mevsimini ağıllarda geçiren hayvanlar, yaz geldiğinde 2 bin 700 metre yükseklikteki yaylalara götürülüyor. Yaz süresince yaylada konaklayan hayvan sahipleri, sürülerinin zengin otlaklarda beslenmesini sağlayarak bu sayede et ile süt üretimini yükseltmeyi hedefliyor. Günde iki defa yapılan sağım sonrası elde edilen süt, kadınlar tarafından işleniyor. Süt, tereyağına dönüştürülüyor ve bölgeden toplanan sirmo ile kekik gibi otlarla karıştırılarak geleneksel otlu peynir yapılıyor. Üretilen peynirler, bidonlara doldurulduktan sonra yaz boyunca toprağın altında saklanıyor. Sonbahar geldiğinde ise bu peynirler, kahvaltı sunan tesislere ve diğer alıcılara satılarak gelir elde ediliyor.

– “Peynir Mayamızın Formülü Gizli”

Besicilerden Aynur Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her sene havalar ısınınca ve tabiat yeşerince hayvanlarını bol otlaklı yaylalara getirdiklerini ifade etti. Yaylada bir taraftan peynirde kullanacakları şifalı bitkileri toplarken diğer taraftan hayvanlarının bakımıyla ilgilendiklerini aktaran Arslan, süreci şu sözlerle anlattı: “Kadınların iş yükü oldukça fazla. Burada bir yandan ekmeğimizi yapıyoruz, diğer yandan hayvanların sütünü işliyoruz. Süt sağımını günde iki defa gerçekleştiriyoruz. Bu sütü peynire dönüştürüyoruz. Mayamızı kendimiz üretiyoruz ve formülünü kimseyle paylaşmıyoruz. Hazır maya kesinlikle tercih etmiyoruz. Sütü mayaladıktan sonra iki saat kadar dinlendiriyoruz. Peynir katılaşınca bir bez torbaya alıp sabaha dek süzülmeye bırakıyoruz. Sabah olunca tuzunu ve topladığımız sirmo, kekik gibi otları ekliyoruz. Bu yöntemle peynirimiz çok lezzetli oluyor.”

Geçimini hayvancılıkla temin eden Abdullah Arslan ise, “Bahar aylarıyla birlikte koyunlarımızı mezramızın yaylasına çıkarıyoruz. Kasım ayının sonlarına dek burada süt sağımı yapıyoruz. Elde ettiğimiz sütü otlu peynir ve tereyağına dönüştürüyoruz. Peynirlerimize topladığımız farklı otları katıyoruz. Bu üretimi kışa hazırlık olarak yapıyoruz. Bir bölümünü salamura olarak hazırlıyoruz. Kışın tüketmek için hazırladığımız peynirleri ise toprağa gömüyoruz. Kış gelince de topraktan çıkarıp yiyoruz.” şeklinde konuştu.

Bölgede hayvancılık faaliyetlerinin eskiye oranla düştüğünü belirten Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peynirimiz, kendi özel mayamızla yapıldığı için lezzeti eşsiz oluyor. Peynirin bütün güzelliği bu mayadan geliyor. Yaylalarımızda şu anda bir huzur ortamı hakim. Temennimiz, herkesin yeniden eskisi gibi hayvancılıkla uğraşması. İnşallah her şey daha iyiye gidecek ve hayvancılık sektörü yeniden canlanacak. Geçmişte bu yaylalarda 200 bin küçükbaş hayvan bulunurdu. Maalesef şimdi bu işi yapanların sayısı oldukça azaldı.”