FİNANSİNGUNDEMİ.COM/DIŞ HABERLER SERVİSİ
Almanya’nın sağlık sigortası sistemi, son dönemde eşi benzeri görülmemiş bir finansal zorlukla mücadele ediyor. Mevcut projeksiyonlar ve medya raporları, sektördeki finansman açığının özellikle 2027 yılında endişe verici boyutlara ulaşacağını gösteriyor. 2026 yılı için halihazırda dört milyar euroluk bir açık tahmin edilirken, bu rakamın 2027’de üç katına fırlayarak 12 milyar euroya varması öngörülüyor. Bu durum, sigortalılar için çok daha yüksek prim ödemelerinin kaçınılmaz olacağı anlamına geliyor.
Federal Maliye Bakanlığı tarafından sağlık fonlarına 2026 yılı için tahsis edilen 2,3 milyar euroluk federal sübvansiyonun yetersiz kalacağı şimdiden anlaşılmış durumda. Fonlarda beklenen dört milyar euroluk açık sebebiyle, pek çok sağlık sigortası şirketi için 1 Temmuz 2025 tarihinden itibaren ek primleri artırma kararı alındı. Fakat asıl büyük finansal krizin 2027’de yaşanması bekleniyor. “BILD am Sonntag” gazetesinin Federal Sağlık Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı bir habere göre, koalisyon ortakları arasında bu açık konusunda senelerdir yoğun müzakereler devam etse de, henüz kalıcı bir çözüm üretilebilmiş değil. Sağlık Bakanı Nina Warken ve bakanlığı, söz konusu açığın boyutuna ilişkin bilgileri ne teyit etmekten ne de yalanlamaktan kaçındı.
PRİMLERE YANSIYACAK
Finansman açığının sigortalılara yansıması oldukça ciddi olacak. Mevcut durumda ortalama %17,5 olan sağlık sigortası priminin, 2026’da %0,2’lik bir artışla, 2027’de ise toplamda %0,6’lık bir ek artışla %18,3 seviyesine yükselmesi bekleniyor. İşveren payı da eklendiğinde bu artış, hem çalışanlar hem de genel ekonomi üzerinde önemli bir baskı yaratacak. Bununla birlikte, planlanan diğer sosyal yardım programları üzerinde de olumsuz bir etki yaratması muhtemel.
Açığın bireysel etkisine bakıldığında, 12 milyar euroluk devasa fark, yaklaşık 74,3 milyon sigortalı düşünüldüğünde kişi başına yıllık 161,50 euro, aylık ise ortalama 13,46 euro ek maliyet anlamına geliyor. Yıllık geliri ortalama 52.159 euro olan bir çalışan için bu farkın kapatılması, en az %0,31’lik ek bir prim artışını zorunlu kılıyor. Ancak, düşük gelirli ve prim ödemeyen sigortalıların durumu da denkleme dahil edildiğinde, prim artış oranının %0,6’ya ulaşması kaçınılmaz hale geliyor.
YAPISAL REFORMLAR
Artan maliyet baskısı karşısında çeşitli çözüm önerileri masaya yatırılıyor. SPD Genel Sekreteri Tim Klüssendorf, emeklilik sigortasında olduğu gibi primlerin hesaplandığı gelir tavanının (katkı payı değerlendirme limiti) yükseltilmesini öneriyor. Fakat bu teklif, muhalefet ve iş dünyasından tepki görüyor. IG Metall gibi sendikalar ise kendi sektörlerindeki ücretlerin zaten bu tavanı aştığını belirterek önerinin yeterli olmadığını ifade ediyor. Diğer bir öneri ise devletin, vatandaş geliri yardımı alanların sigorta primlerini bütünüyle üstlenmesi. Bu modelin devlet bütçesine getireceği ek yük ise 10 milyar euro olarak hesaplanıyor. Federal Maliye Bakanı Lars Klingbeil ise sisteme doğrudan para enjekte etmek yerine, kalıcı ve sürdürülebilir yapısal reformların şart olduğuna vurgu yapıyor.
Sağlık sigortasındaki bu tarihi açık ve finansman krizi giderek derinleşirken, çeşitli tasarruf ve gelir artırıcı önlemler de tartışılıyor. Diş tedavisi maliyetlerinin tamamen özel sigortaya aktarılması, her doktor ziyareti için ek bir ücret talep edilmesi ya da hastanelerdeki günlük katkı payının 50 euroya çıkarılması gibi öneriler, hem toplumsal hem de siyasi alanda büyük tartışmalara yol açıyor. Federal Denetim Ofisi, alınan geçici önlemlerin sorunu çözmeyeceğini ve köklü reformlara acil ihtiyaç duyulduğunu belirterek hükümeti uyarıyor. Sonuç olarak, gelecek yıllarda sigortalıların üzerindeki finansal yükün belirgin şekilde ağırlaşması neredeyse kesinleşmiş durumda.
Fitch, Türk hayat dışı sigorta sektörünü mercek altına aldı
Yangın korkusu sigortaya yöneltti
Sigorta bilinci hâlâ düşük: Türkiye Avrupa’nın gerisinde
HSBC, İngiltere hayat sigortası birimini sattı
Sigorta sektöründe yüzde 51.6’lık prim artışı
Vize şartı, seyahat sigortasını uçurdu