Kaynak:Hürriyet
1- Bu olayı işittiğimde derinden etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Dünya üzerinde şimdiye dek yalnızca iki vakada rastlanmış bir rahatsızlık söz konusuydu. Kalp hastası olan bir bireyin her iki şah damarı da tıkalıydı. Hastalığın adı ise Moyamoya. Bu durumda, hastamız Murat Bey’in kalp ameliyatı olması kaçınılmazdı, fakat operasyon son derece yüksek riskler barındırıyordu. Felç kalma ve hatta yaşamını yitirme olasılığı mevcuttu. Doğrusu, bu denli kritik bir müdahalenin İstanbul veya Ankara’da, alanında ün yapmış bir hastanede, önde gelen cerrahlar ve profesörler tarafından gerçekleştirileceğini düşünmüştüm. Ancak durum farklıydı. Hastalığın kendisi küresel ölçekte bir zorluk teşkil ederken, ameliyatın yapıldığı yer bu başarıyı daha da anlamlı kıldı. Çünkü operasyon, Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başarıyla tamamlandı. Bu, Anadolu’dan çıkıp dünya tıp literatürüne geçecek nitelikte bir başarı hikayesiydi. 52 yaşındaki Murat Şanlıer’in iki şah damarı da tamamen kapalıydı. Murat Bey’e, Samsun Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Emrah Ereren ve Op. Dr. Hüseyin Ağırbaş tarafından, çalışan kalpte pompa desteği kullanılarak 3 damar koroner bypass ameliyatı uygulandı. Kendilerini ve tüm ekibi yürekten tebrik etmek gerekir. Bu heyecanla Dr. Ereren ile bir görüşme gerçekleştirdim. Dr. Ereren, tam bir alçakgönüllülük abidesi. 2002 yılında Ankara Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş ve o tarihten itibaren kendisini kalp cerrahisine adamış. Başarılarını ve kaleme aldığı makaleleri sıralamaya kalksak, bu sayfalar yetersiz kalır.
2- “YAPAY ZEKÂDAN DAHİ GÖRÜŞ ALDIK”
Dr. Ereren ile yaptığımız sohbet şu şekildeydi: (Tıp, oldukça teknik bir alan olduğundan, ifadeleri olabildiğince anlaşılır aktarmaya özen gösteriyorum.)
– Emrah Bey, sizi tebrik ediyorum. Anadolu’dan bu tür başarı haberleri duymak beni ziyadesiyle etkiliyor.
– Teşekkürlerimi sunarım. Elbette, her iki şah damarının aynı anda tıkalı olması, tıbbi açıdan son derece ender karşılaşılan bir durumdur. Aslında gerçekleştirdiğimiz işlem standart bir prosedür. Normal şartlarda, ameliyat öncesinde hastalarımızın şah damarı ultrasonlarını inceleriz. Eğer müdahale edilebilir bir sorun varsa, operasyon esnasında bir şah damarını açarız. Ancak iki şah damarı tıkalı olduğunda risk katlanarak artar. Bu damarlardaki bir plak (kireç) parçasının kopup beyne gitmesi, Allah korusun, felç riskini beraberinde getirir.
– Peki hastanız Murat Bey bu riskli ameliyatı nasıl onayladı?
– Aslında bu, bizim de öğrencilik yıllarımızda okuduğumuz fakat pratikte hiç karşılaşmadığımız bir hastalıktı. Moyamoya hastalığı, dünya literatüründe zaten yalnızca iki vaka olarak kayıtlı. Sağlık Bakanlığı’ndan bizimle temasa geçerek bu vakayı bize yönlendirdiler. Elbette, durumu etraflıca araştırdık ve kendi aramızda uzun uzun tartıştık. Hatta yapay zekâya danıştık; o bile detaylı gerekçeler sunarak operasyonun “çok riskli” olduğu yanıtını verdi. Tüm bu durumu hastamıza açıkça anlattık. Murat Bey, ailesiyle görüştükten sonra kararını verdi. İsterse Ankara’ya veya İstanbul’a gidebilirdi, fakat ameliyatı bizim yapmamızı talep etti.
– Ameliyat esnasında kalp çalışır durumda mıydı?
– İlk şah damarı operasyonunu, kalbi hiç durdurmadan gerçekleştirdik. Ancak her ihtimale karşı kalp-akciğer makinesi hazırda bekletiliyordu.
3- İLK AÇIK KALP AMELİYATI DA SAMSUN’DA YAPILMIŞ
Görüşmemiz sırasında oldukça enteresan bir bilgi edindim. Ülkemizde pek çok kişi, açık kalp ameliyatı kavramıyla ilk olarak rahmetli Turgut Özal’ın 1987 yılında ABD’de geçirdiği operasyon sayesinde tanışmıştı. O dönemin meşhur cerrahı Dr. DeBakey’i yaşı yetenler anımsayacaktır. Adı o zamanlar sıkça gündemdeydi. Fakat şimdi Dr. Ereren’den öğrendiğim bir gerçek var:
– Biliyor musunuz, 1987’de rahmetli Özal ABD’de ameliyat oldu ancak Türkiye’de ilk açık kalp ameliyatlarından biri 1982’de Samsun’da yapılmıştı.
– Gerçekten mi? İnanılır gibi değil.
– Evet, burada bu süreci ilk başlatan kişi rahmetli hocamız Kamuran Erk’ti. Kamuran Hoca, dünyadaki ilk kalp naklini gerçekleştiren Dr. Bernard’ın asistanlığını yapmış bir isimdi. Sonrasında Samsun’a gelerek 1978’de kapalı kalp, 1982’de ise açık kalp ameliyatını başarıyla gerçekleştirmiş. Ben bu bilgiyi 19 Mayıs kutlamalarında gençlere anlatıyorum.
Dr. Ereren bu bilgiyi paylaşınca, kendi kendime şu düşüncelere daldım: “İlk uçağımızı ürettik, engellendi. İlk kalp ameliyatını yaptık, kendimize olan güvenimiz sarsıldı. Muhtemelen, bugün Aselsan’ın ürettiği kalp-akciğer makinesini de çok daha evvel yapabilirdik. Fakat o bildik engeller yine karşımıza çıktı…”
Sohbete geri dönersek;
– Açıkçası, bu denli zorlu bir ameliyatın Samsun’da yapıldığını duyduğumda şaşırdım. İnsan bu tür operasyonları İstanbul, Ankara gibi büyük metropollerdeki gelişmiş hastanelerden ve tanınmış hocalardan bekliyor…
– Şüphesiz, oralardaki hocalarımız çok daha ileri düzeyde operasyonlar yapıyorlar. Ben de 10 yıl boyunca İstanbul’da çok kıymetli hocalarla çalışma fırsatı buldum. Memleketim Samsun olduğu için buraya geri döndüm.
4- YILDA 428 AÇIK KALP AMELİYATI
– Merak ediyorum, dünya genelinde sadece iki örneği olan ve Türkiye’de bir ilk olan böylesine zorlu bir ameliyata girerken hiç korku hissetmediniz mi? Bir endişeniz olmadı mı?
– Aslında bu endişeyi her ameliyatta yaşarsınız. Bizim ekibimiz, Samsun’da son iki yıldır yıllık ortalama 428 açık kalp ameliyatı gerçekleştiriyor.
– Anlayamadım… Senede 400’den fazla ameliyat, doğru mu duydum?
– Evet, iki senedir bu rakamlardayız. Normalde, yılda 100 açık kalp ameliyatı gerçekleştirdiğinizde Sağlık Bakanlığı size kalp merkezi ruhsatı verir. Kriter 100’dür. Bu yıl, daha mayıs ayı bitmeden 200’üncü ameliyatımızı tamamlamıştık.
5- BÖLGESEL KALP MERKEZLERİNİN ÖNEMİ
Sohbetimizin bu aşamasında, son derece mühim bir meseleye değindik: Bölgelerde kalp ameliyatı yapma kapasitesine sahip hastanelerin ve imkanların artırılması gerekliliği. Dr. Emrah Ereren bu konuyu şu sözlerle ifade ediyor: “Bildiğiniz gibi, kalp cerrahisi maliyetli bir operasyondur. Zordur ve ciddi olanaklar gerektirir. Büyük şehirlerimizin bu yükü daha ne kadar taşıyabileceğini bilemeyiz. Sürekli hasta sevkiyle bu sistem sürdürülemez. Bu sebeple, bölgesel kalp merkezlerinin kurulması artık elzemdir. Buna ihtiyaç var, çünkü hasta potansiyeli mevcut. Eskiden maddi imkanı olanlar Ankara veya İstanbul’a yöneliyordu. Ancak artık durum böyle değil.”
Evet, bu pazar gününde kalplerimize dokunan bir başarıya tanıklık ettik. Umuyorum ki, bölgesel kalp merkezleri kurulması yönündeki bu önemli öneri yetkililer tarafından dikkate alınır. Hatta bu, turizm merkezlerimiz için dahi düşünülmelidir. Elbette en temel öncelik, sağlıklı bir yaşamın gereklerini yerine getirmektir. Bu yazım vesilesiyle, karşılaştıkları her türlü zorluğa ve şiddete rağmen bizlere şifa dağıtan tüm sağlık çalışanlarımıza ve hekimlerimize en derin saygılarımı iletiyorum. İyi pazarlar.