DİSK-AR tarafından yayımlanan “Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar” başlıklı araştırma, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerini kullanarak önemli karşılaştırmalar sunuyor. Bu rapora göre Türkiye, emekli ve hak sahibi nüfusu en kalabalık Avrupa ülkeleri arasında üçüncü sırada konumlanıyor.
2009 yılında nüfusun yüzde 11,7’sini oluşturan emekli ve hak sahiplerinin oranı, 2024 senesine gelindiğinde yüzde 18,5’e ulaşmış durumda. Fakat sayıdaki bu belirgin yükseliş, onlara tahsis edilen ekonomik paya aynı ölçüde yansımamıştır. 2002’de ortalama emekli maaşının kişi başına düşen milli gelire oranı yüzde 46,4 seviyesindeyken, 2025 yılında bu oranın yüzde 29’a kadar gerilemesi dikkat çekicidir. Avrupa Birliği ülkelerinde emekli ve hak sahiplerine yönelik harcamaların GSYH içindeki payı ortalama yüzde 9,8 iken, bu rakam Türkiye’de yalnızca yüzde 3,7 gibi oldukça düşük bir seviyede kalmıştır.
Araştırmanın altını çizdiği bir başka çarpıcı bulgu ise çalışmaya devam eden ya da aktif olarak iş arayan emeklilerin oranındaki dramatik artıştır. 2002 senesinde yüzde 36,6 olan bu oran, Aralık 2024 itibarıyla yüzde 65,7’ye fırlamıştır. Bu durum, yetersiz kalan emekli aylıkları sebebiyle milyonlarca emeklinin geçimini sağlamak için çalışmaya mecbur kaldığını veya iş arayışında olduğunu gözler önüne sermektedir.
Rapor, Türkiye’deki aktif/pasif sigortalı oranını Avrupa Birliği ortalamasıyla da kıyaslayarak, sistemin sürdürülebilirliği hakkındaki yaygın kanıları sorguluyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) ödeyenler hesaba katıldığında Türkiye’nin aktif/pasif oranı 1,75 olarak ölçülmektedir. Bu oran, 1,5 olan AB ortalamasının oldukça üzerindedir. Sonuç olarak bu veriler, “Türkiye’de emekli sayısının fazlalığı nedeniyle sistemin sürdürülemez olduğu” yönündeki iddiaları geçersiz kılmaktadır.