İstanbul’un Fatih ve Çukurbostan semtlerindeki deliler arasında yaşandığı söylenen çekişme, bir şehir efsanesi olarak dilden dile dolaşır. Rivayete göre, bu iki grubun delileri arasında bir anlaşmazlık çıktığında, Fatih’in delileri, “Biz, Fatih’in torunlarıyız!” diyerek üstünlüklerini ilan etmişlerdir.
Fatih’in delileri kendilerini Fatih Sultan Mehmet’in manevi mirasçıları olarak konumlandırırken, bu durum akla şu soruyu getirir: Acaba Çukurbostan’daki deliler Bizans’tan kalan bir topluluk olarak mı görülüyordu? Bu, günümüzde herkesin kendi “delisine” sahip çıkması gerektiği fikrini mi doğuruyor?
Aslında Fatih Sultan Mehmet de, adeta kendisinden sonra gelecek “deli torunlarını” doğrularcasına cüretkar bir “delilik” sergilemeseydi, İstanbul’un fethi gerçekleşebilir miydi? O dönemin bilginleri gemilerin karadan yürütülmesi fikrine karşı çıkmalarına rağmen, Fatih bu imkansız görünen planı hayata geçirmiş ve şafak sökerken Bizans surlarını topa tutmaya başlamıştı. Fatih, Bizans surlarını döverek bu dahiyane “çılgınlığının” neticelerini bütün cihana ilan etmemiş midir?
Tasavvuf alanındaki çalışmalarıyla bilinen yazar ve düşünür Mustafa Kara, Esenler Belediyesi ile İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği “Bir Ruh İnşası: Eğitim, Medeniyet ve Tasavvuf Ekseninde Nurettin Topçu” isimli bir programda konuşmuştu. O konuşmada dinlediğim kadarıyla Kara, Nurettin Topçu’nun tekkelerin kapatılmasına yönelik eleştirisini şu sözlerle aktarmıştı: “Siz tekkeleri ve zaviyeleri kapatıyorsunuz ama tımarhaneleri çoğaltmanız lazım. Yoksa bu delileri nereye koyacaksınız?”
Bu ifadeden, tekkelerin aslında delilerin manevi bir eğitimden geçtikleri, bir nevi üst seviye kurumlar olduğu sonucu çıkmaktadır. Mustafa Kara’nın “Tekkeler ve Zaviyeler” adlı kitabında yer alan bir anekdota göre, tekkeleri kapatan yönetim, ortaya çıkan bu boşluğu halkevleri aracılığıyla doldurmaya çalışmıştır. Bunun neticesinde, o özgün delilerimiz, halkevleri mekanizmasının etkisiyle seküler delilere dönüşmüşlerdir.
Kendi çevresindeki delileri bu halkevi etkisinden korumayı başaran ender kişilerden biri de kısa süre önce vefat eden psikiyatri uzmanı Dr. Mehmet Emin Acar’dı. M. Emin Acar, psikiyatrist kimliğinin yanı sıra Bayramiyye tarikatının son şeyhlerinden biriydi. Kendisine başvuran hastalar, tıbbi tedavi görürken zamanla onun manevi birer müridi haline geliyordu. Muayenehanesi, âdeta bir tekke gibi işlev görüyordu ve orada şifa bulan hastalar, sonrasında ona derin bir bağlılık göstererek yıllarca yanından ayrılmıyorlardı. M. Emin Acar Hoca’nın müridleri, mekanı ziyaret eden konuklara çorba ikram etmek gibi hizmetlerden asla geri durmazlardı.
Deliler konusunu işleyen bir yazıda, eski Siverek belediye başkanlarından Hasan Çelebi’nin bu konudaki uygulamalarına ve anılarına yer vermemek büyük bir eksiklik olur. Hasan Çelebi, insanları bir psikiyatrist kadar iyi tanıyan zeki bir başkandı ve kimin deli olup olmadığını kolayca anlayarak onlara buna göre davranırdı. Örneğin, 1995’li yıllarda Siverek Belediyesi’nin temizlik işlerinde, yani halk tabiriyle çöp toplama görevlerinde, delileri istihdam etmişti. Çünkü o dönemde işe alınan lise veya üniversite mezunları (nüfuzlu ailelerin çocukları da dahil) bu işi yapmayı reddediyordu. Başkan, bu probleme delileri çalıştırarak pratik bir çözüm bulmuştu.
Hasan Çelebi ile ilgili meşhur bir anı şöyledir: Bir gün belediye başkanlığı konutundaki ailesine, özellikle de annesine, Ankara’dan cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlardan oluşan bir heyetin geleceği haberini verir. Sabahtan akşama kadar özenle yemek hazırlayan aile, karşılarında Ankara’dan gelen devlet erkanı yerine Siverek’in delilerini görünce büyük bir şaşkınlık yaşar. Hasan Çelebi’nin başkanlığı süresince ve sonrasında delilerle ilgili biriktirdiği anılar, bir külliyat oluşturmasa da başlı başına bir kitap olacak kadar zengindir.
Başta Bakırköy olmak üzere Adana ve Elazığ gibi şehirlerde toplanmış olan delilerin, denetimli bir şekilde şehirlerin temizlik işlerinde görevlendirilmesi fikrinin neden daha fazla yöneticinin aklına gelmediği ise düşündürücü bir sorudur.
*Gelecek hafta Erzurum ve Kars delilerini ele alacağım.