Kadına yönelik şiddetin giderek tırmanmasıyla birlikte, saldırıya uğrayan kadınların yakınları da bu vahşetin hedefi haline geliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) paylaştığı verilere göre, 2025’in ilk yarısında kadın cinayetleri esnasında 35 kişi daha yaşamını yitirdi veya yaralandı. Bu durumun trajik bir örneği şubat ayında yaşandı. Gaziantep’te Nejla Özbiber, eski eşi Mahmut Kürkçü tarafından vahşice öldürüldü. Saldırı sırasında Kürkçü, çiftin 8 ve 12 yaşlarındaki çocuklarını, Özbiber’in erkek kardeşini ve 10 yaşındaki yeğenini de yaraladı.
Mahmut Kürkçü’nün yargılandığı davanın görülen son duruşmasında, sanığın tutukluluk halinin devamına hükmedilerek mahkeme 19 Eylül’e ertelendi. Kürkçü, mahkemede yaptığı savunmada, “Eşimin nasıl öldüğünü hatırlamıyorum. Kızlarımı yaralamaya yönelik hareket etmedim. Nasıl yaralandıklarını bilmiyorum” şeklinde konuştu.
Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Arzu Sena Topuz, şiddet mağduru kadınların ortak bir kaderi paylaştığına dikkat çekti. Topuz, “Şiddet mağduru olan kadınların hikâyesi birbirlerine çok benziyor. Kendi hayatı hakkında karar almak isteyen, var olmak isteyen kadınlar boşanma aşamasında oldukları erkeklerin hazımsızlığıyla ve öfkesiyle karşılaşıyor. Bu aşamada yaptıkları kimi şikâyetler ve talep ettikleri uzaklaştırma kararları ise uzayan süreçler ve uygulanmayan prosedürler nedeniyle kadınları korumaya yetmiyor” dedi. Avukat Topuz, şiddetin sadece kadınlarla sınırlı kalmadığını vurgulayarak, “Maruz kaldıkları şiddet kimi zaman da en yakınlarında bulunan başka kişilerin de mağduriyetine sebep oluyor. Failler yaptırımsızlıkla desteklenen kontrolsüz öfkelerini kadınlara ve yakınlarına yöneltmekte bir beis görmüyorlar” diye ekledi.