Grand Kartal Otel’de 21 Ocak’ta çıkan ve 78 kişinin ölümüyle, 133 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan feci yangında, Sıdıka Ersin Doğan’ın oğlu Mert, gelini Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi Doğan da hayatını kaybetti. Ailesinin yokluğuyla derin bir keder yaşayan Sıdıka Ersin Doğan, oğlundan geriye kalan asker şapkasını bir an olsun yanından ayırmayarak bu dayanılmaz acıyı bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyor.
AA muhabirine konuşan Doğan, yangın felaketinin ardından yaşamlarının tamamen darmadağın olduğunu ifade etti. Acılı anne, “Dört canımızı o yangında yitirdik. Biricik oğlumuzu, gelinimizi ve iki torunumuzu kaybettik; artık bir ailemiz kalmadı,” sözleriyle yaşadığı yıkımı dile getirdi.
Oğlu ve ailesinin son anlarına kadar umutla kurtarılmayı beklediğini anlatan Doğan, yaşadıkları çaresizliği şu sözlerle aktardı: “Sürekli arkadaşlarıyla irtibat halindeymişler. Gece 03.30’dan 05.10’a kadar odalarında mahsur kalmışlar. Kaldıkları kat çok yüksekmiş ve alt katlar alevler içindeymiş. Çaresizlikten atlamayı bile düşünmüşler ama bu imkansızmış. Gelinimden gelen son mesaj, ‘Artık konuşamıyorum, nefes almakta çok güçlük çekiyoruz’ oldu. Bu mesajın ardından da bağlantı tamamen koptu. O yavruların o saatler boyunca neler hissettiğini kim bilebilir ki?”
Söz konusu otelin faaliyetlerine devam etmemesi gerektiğini vurgulayan Doğan, ihmaller zincirine dikkat çekti: “Bu oteldeki eksiklikler yeni değil. Bolu’da yaşayanlar bilir, bu çok köklü bir tesistir. Yaşananlar affedilemez. Bir otele itfaiyenin ulaşacağı bir yolun dahi yapılmamış olması, kasıt değilse nedir? Bunu en basit mantık bile anlar. Bu, son derece büyük ve ciddi bir davadır. Hepimiz adaletin yerini bulmasını bekliyoruz.”
Acısını dindirmek için oğlunun askerlik hatırası olan şapkasına sarıldığını belirten Doğan, şapkanın hikayesini şöyle anlattı: “Oğlum askerliğinden sonra o şapkayı bir anı olarak saklamış. Benim bundan haberim yoktu. Vefatının ardından ofisi toplanırken arkadaşları bulup bana ulaştırdı. Oğlum manevi değeri olan şeylere çok kıymet verirdi. Şimdi ben de o şapkayı yanımdan ayırmıyor, gittiğim her yere götürüyorum. Bu tür şeylerle avunmaya çabalıyoruz ama acımız dinmiyor.”
Sanıkların “olası kast” suçlamasıyla yargılanarak mümkün olan en ağır cezaya çarptırılmaları gerektiğini söyleyen Doğan, taleplerini şu şekilde ifade etti: “Bu sanıkların yaptıklarından gerçekten pişmanlık duymasını, bu acıyı anlamalarını arzu ediyoruz. Bizim bu mücadelemiz yalnızca kendi yitirdiklerimiz için değil, başka canların yanmaması içindir. Bu dava, bizim şahsi davamız olmaktan çıkmış, tüm Türkiye’nin vicdan davası haline gelmiştir.”
Baba Uğurtan Doğan ise dava sürecindeki savunmaları hayretle karşıladığını belirtti. Yaşanan facianın “kağıt üzerinde” kalan bir durum olmadığını, meselenin yetki ve sorumluluktan çok bir vicdan meselesi olduğunu vurgulayan acılı baba, “Çok üzgünüz. İçimizde büyük bir öfke ve kızgınlık var. Ancak mücadelemizi tamamen yasal çerçevede sürdürüyoruz. Yargıdan, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyor ve bekliyoruz,” diye ekledi.