Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Proje Okul Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikleri kamuoyuna duyurdu. Yayımlanan yeni karara göre, özel program yürüten okulların statüsü ya doğrudan bakanlık tarafından ya da bakanlıkça imzalanan proje protokolleri aracılığıyla tespit edilecek.
Yeni yönetmeliği Cumhuriyet gazetesine yorumlayan eğitim uzmanları, proje okullarının sayısında belirgin bir düşüş yaşanacağı kanaatinde. Eğitimci Özgür Bozdoğan, ortaöğretim genel müdürlüğüne bağlı olan Anadolu, Fen ve Sosyal Bilimler liselerinin artık özel program uygulayan okul statüsünde olacağını ve bu okulların yüzde 1’lik başarı diliminden öğrenci alacağını ifade etti. Bozdoğan, “Yönetmelikteki bu madde, proje okulu sayısının azalmasına yol açacaktır. Bu açıdan bakıldığında, 8 Nisan tarihinde 9 bin 252 öğretmenin görev yerlerinin değiştirilmesindeki ısrarın nedeni şimdi daha net anlaşılıyor. Anlaşılan o ki, öğretmenlerin gönderilmesinin sebebi, çalıştıkları kurumların büyük bir bölümünün proje okulu statüsünden çıkarılacak olmasıymış. 8 Nisan’da mevcut yönetmeliğe dayanarak öğretmenleri gönderip, sonrasında bu okulları proje okulu kapsamından çıkarma niyeti, durumu açıkça gözler önüne seriyor” dedi.
Bozdoğan, özel program uygulayan liselerde tüm öğrencilerin yatılı kalmasını zorunlu kılan kararı da sert bir dille eleştirdi. “Bu düzenlemeyle bir öğrenci, yaşadığı şehirdeki bir okulu kazansa dahi yurtta kalmak zorunda bırakılacak. Öğrenciler için en sağlıklı ve doğru olanın ailelerinin yanında eğitim görmeleri olduğunu, yatılılığın ise sadece zorunlu hallerde başvurulacak bir araç olduğunu tüm eğitimciler bilir; eğitim kaygısı taşımayanlar ise bilmez. Bu durumu, geçtiğimiz aylarda Diyanet İşleri Başkanlığı’na kanunla eğitim kurumlarında ve yurtlarda din eğitimi verme yetkisinin tanınmasıyla birlikte düşünmek gerekir. Böyle bir dayatma kabul edilemez” şeklinde konuştu.
Özel programlı liselerde yabancı dil derslerinin en az yüzde 30’luk kısmının, ilgili dilin konuşulduğu bir ülkede yükseköğrenimini tamamlamış öğretmenler tarafından verilmesi şartına da değinen Bozdoğan, “Bu madde, halihazırda okullarda görev yapan öğretmenleri yetersiz olarak görmektedir. Dahası, yönetmelik bu öğretmenlerin alan öğretmeni olma mecburiyetine dair bir hüküm içermiyor. Bu haliyle, yurt dışındaki özel üniversitelerde veya farklı disiplinlerde eğitim almış çok sayıda kişinin öğretmen olarak atanmasının yolunu açabilir” ifadelerini kullandı.
Yeni düzenlemenin en tartışmalı maddelerinden biri olan ‘hami’ sistemine de dikkat çeken Bozdoğan, özel programlı okullarda hamilerin vakıf kurabilmesine veya mevcut vakıf tüzüklerini değiştirebilmesine imkan tanındığını belirtti. “Kamu okullarının yegane hamisi halktır ve devlettir, başkası olamaz. Bu madde, okulların MEB’in denetiminden çıkıp bazı yapıların kontrolüne girmesine sebep olabilir ki bu asla kabul edilemez. Okullar, dini referanslı yapılar ile sermaye çevrelerinin kuracağı vakıfların insafına bırakılamaz. 2014 yılında başladığından bu yana proje okulu uygulaması eğitime büyük zarar vermiştir, öğrencileri ve öğretmenleri mağdur etmiştir ve etmeyi sürdürmektedir. Bu uygulamanın bütünüyle sonlandırılması ve hukuksuz bir şekilde gönderilen 9 bin 252 öğretmenin okullarına geri dönmesi gerekmektedir” dedi.
Eğitimci Maksut Balmuk ise yönetmelikle birlikte proje okullarında ‘hami dönemi’nin resmen başladığını duyurdu. Balmuk’a göre okullar kendilerine bir hami arayacak ya da hamiler doğrudan okullara entegre edilecek. “Diğer bir deyişle, ülkenin en başarılı çocuklarının eğitim aldığı (LGS’de yüzde 1’lik dilim) köklü ve başarılı okullar, adeta hamilerin himayesi altına verilecek” dedi. Proje okullarının iktidarın özel bir girişimi olduğunu ve bu proje ile en köklü okulların içinin boşaltılacağını 2014’ten beri defalarca söylediklerini hatırlatan Balmuk, “Bu iddiamız, hami uygulamasıyla yeni bir aşamaya geçmiştir. Görünen o ki, eğitim çalışanları dahil tüm kamuoyunun şikayetçi olduğu, okullarda protokoller adı altında cirit atan dernek, vakıf ve Diyanet (aslında tarikat-cemaat) gibi yapılardan vazgeçilmediği gibi, onlara daha sağlam bir hukuki zemin oluşturulmuştur” diye ekledi. İki ay önce binlerce öğretmenin okullarından uzaklaştırılmasını “plansızlık, programsızlık, akıldan ve bilimden uzaklaşma” olarak tanımlayan Balmuk, “Bir okul proje kapsamı dışına çıktığında, sınavla öğrenci alsa bile öğretmenlerinin görev süresi dört yıl ile sınırlı olmayıp süresiz hale geliyor” diyerek mevcut çelişkiye işaret etti.