Sana Göre Haber

Nietzsche Felsefesinde Acı, Bilgelik ve Kahkaha: Şen Bilim Üzerine Bir Değerlendirme

“Biz filozoflar, halkın yaptığı gibi bedeni ruhtan ayırma özgürlüğüne sahip değiliz. Tıpkı anneler gibi, acılarımızdan sürekli olarak düşünceler doğurmak mecburiyetindeyiz. Onları tüm kanımızla, kalbimizle, ateşimizle, hazzımızla, tutkumuzla, kaderimizle ve felaketimizle donatmalıyız. Yalnızca büyük acılar, ruhun nihai kurtarıcıları olabilir.” (*)

Bu sözler, filozof Friedrich Nietzsche’nin bir şaheseri olan “Şen Bilim” adlı eserinde yer almaktadır. Kaleme alındığı 1882 senesinden bu yana aydınların ilgi odağı olmayı sürdüren bu yapıt, filozofun sonraki çalışmalarının temelini atmış ve onun adını düşünce tarihine silinmez bir şekilde kazımıştır. Kendi ruhsal gelgitlerini felsefi bir hammadde olarak işleyen ve bu süreci okurla paylaşmaktan kaçınmayan Nietzsche’nin, düşüncelerini belirli bir sisteme oturtmayan yaklaşımını bu eserde net bir biçimde gözlemlemek mümkündür.

Toplumun yerleşik kurallarına meydan okuyan ve ferdin hürriyetini ön plana çıkaran fikirlerin lirik bir üslupla aktarıldığı eserde Nietzsche, okurlarını ciddi bir varoluşsal hesaplaşmaya davet eder.

“Yaşam nedir?” sorusuna Şen Bilim’de sunduğu yanıt şu şekildedir: “Yaşam, ölmek isteyen bir şeyden aralıksız olarak ayrışmaktır. İçimizde, hatta sadece içimizde de değil, zayıf olan her ne varsa ona karşı merhametsiz ve tavizsiz olandır…”

Nietzsche, bu yapıtı uzun süren bir mahrumiyet dönemini takip eden coşkulu bir ruh halinin ürünü olarak kaleme aldığını ifade eder. Eserin en meşhur ifadelerinden olan “Tanrı öldü” sözüyle, modern dünyanın geleneksel din ve değerler bütününden koptuğunu ve bu durumun yeni bir dünya görüşü ile yaşam tarzı arayışını zorunlu kıldığına işaret eder.

Gerçekten de Batı felsefesi ve dinindeki değerler bir çöküş yaşamıştır; fakat bu buhran bir bitiş değil, aksine yeni değerlerin ve anlamların yaratılabileceği bir imkân olarak değerlendirilmelidir.

SANATIN ÖNEMİ

Nietzsche, hayatın anlamına ve insanın kendi yazgısını şekillendirme kapasitesine ısrarla dikkat çeker. Sanatın, insan tecrübesinin derinliklerini kavramak ve ifade etmek adına hayati bir araç olduğunu vurgular.

“Düşünme, bütün biçimsel saygınlığını yitirdi” diyen Nietzsche, şöyle devam eder: “Düşünmenin ağırbaşlı, törensel tavırları gülünç hale geldi, eski tip bilge insan artık katlanılmaz oldu. Fazlasıyla telaşlı düşünüyoruz.”

Ne var ki aynı acelecilik, konu kadınlar olunca “Şen Bilim”de Nietzsche’yi de etkisi altına almış gibidir:

“Bütün kadınlar zayıflıklarını abartma konusunda oldukça mahirdir, hakikaten de onlar zayıflıkta yaratıcıdırlar. Küçücük bir toz zerresinden dahi incinebilecek aşırı narin süs eşyaları gibi görünmek için. Bu dünyadaki varlık sebepleri, erkeklere kendi beceriksizliklerini hissettirmek ve onların vicdanını bu yolla rahatsız etmektir.”

Eserin çeşitli bölümlerinde kadınlara dair bu tür olumsuz yargıları okurken, insanın aklına kaçınılmaz olarak Lou Salome ismi gelmektedir. Nietzsche’nin eserinde betimlediği “tüm kadınlar” tanımına uymayan, entelektüel birikimi ve güçlü karakteriyle öne çıkan Salome, filozofun evlilik teklifini geri çevirmiş ve onu uzun süreli bir bunalıma itmiştir. Belki de kadınlar hakkındaki bu genellemelerinin arkasında, bir türlü üstesinden gelemediği öfke duygusu yatıyordu, kim bilir.

“Kendimiz hakkında bildiklerimiz ve hatırladıklarımız, sanıldığı gibi mutluluğumuz için o kadar da hayati bir role sahip değildir. Gün gelir, başkalarının hakkımızda bildikleri üzerimize bir yük gibi çöker. İşte o zaman anlarız ki bu bilgi çok daha kudretlidir.”

Nihayetinde, ünlü filozofun bizlere sunduğu temel öneri, kahkahayı bilgelikle harmanlamamız gerektiğidir. Nietzsche’nin “Şen Bilim” olarak isimlendirdiği şey, tam da budur.

KAYNAKÇA
* Friedrich Nietzsche, Şen Bilim, Say Yayınları.

Exit mobile version