Sana Göre Haber

Tam bir Akdeniz güzeli: Kaş

Kalbi Ege’de kalanların aklını çelen bir adres Kaş… Tam bir Akdeniz güzeli… Deniz, kum ve güneşten çok daha ötesi… Tarih de var doğa da… İsteyene eğlence sunuyor isteyene derin bir huzur. Ruhu macera arayanlar da burada alıyor soluğu denizin derinliklerini keşfetmek isteyen dalış meraklıları da… Bedri Rahmi Eyüpoğlu Çakıl şiirinde diyor ya: “Seni düşünürken/Bir çakıl taşı ısınır içimde/Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar/Bir gelincik açılır ansızın…” Kaş işte tam olarak bunu yaşatıyor!

SOSYAL MEDYANIN YENİ GÖZDESİ
Son dönemde sosyal medyanın en gözde destinasyonlarından biri olan Kaş’a doğru yola çıkıyoruz. Sağı deniz solu yamaç kıvrımlı yollar… Güneş batmak üzere. Keyifli yolculuğun ardından boylu boyunca seriliyor Akdeniz’in güzeli Kaş.
Buraya gelenlerin kendini atacağı ilk durak Kaş Medyanı. Coşkulu bir kalabalık, kimi denizden çıkmış oteline yürüyor, kimi duşunu almış akşamın keyfini çıkarmak için restoran arıyor. Restoranlar ise akşam için hazırlıklarını tamamlamış, müşterisini bekliyor.

UZUN ÇARŞIDA ZAMAN ÇOK KISA
Meydanın otantik ara sokaklarında kaybolurken önümüze Uzun Çarşı çıkıyor. Rengarenk cumbalı evler, penceresinden sarkan begonvillerle gel gel yapıyor. Taş zeminli bu sokakta yan yana dizilen sağlı sollu dükkanlar buraya kadar gelmişken birkaç hatıra alayım diyenler için en iyi adres… Neler mi var? Butikler, antikacılar, kuyumcular, halıcılar, çeşit çeşit takı satan mağazalar… Esnaf güler yüzlü, bir şeyler alman için baskı kurmuyor.
Cumbalı evlerin güzelliğinden mi kısa geliyor bu yol dükkanların cazibesinden mi belirsiz adı uzun olan bu sokak çok çabuk bitiveriyor.
Uzun Çarşı’nın sonunda ise Kral Anıtı bir selam çakıyor. Çınar ağacının altında duran küçük ama etkileyici bir lahit bu. Likyalılardan günümüze ulaşan bu lahit bir kral mezarıymış aslında. Krala selam verdikten sonra artık dinlenme vakti. Kaş’ta gezilecek çok yer, keşfedecek pek çok güzellik bizi bekliyor.

DOĞA, TARİH VE TURKUVAZ BİR DENİZ
Kaş’ta her gün yeni bir keşif… İşte bu keşiflerin ilki gerçekleştirmek için rotamız iki saat uzaklıktaki Olimpos. Hem tarihi hem doğası hem de turkuvaz deniziyle büyüleyen Olimpos’ta ilk durağımız Olimpos Antik Kenti… Mitolojik hikayelerin başkentleri arasında yerini alan Olimpos Antik Kenti, Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi izlerini taşıyor. Kent akropolü, Helenistik Döneme ait küçük bir tiyatrosu, Bizans kilisesinin kalıntıları ve Roma Dönemi’ne ait olduğu düşünülen tapınağıyla sizi binlerce yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Malum mevsim yaz, hava sıcak… Antik kentte yapılan ziyaret biraz bunaltıyor. Şimdi sıra Olimpos Plajı’nda… Hiç düşünmeden atıyoruz kendimizi turkuvaz sulara.

ÜNÜ TÜRKİYE’Yİ AŞTI
Kaş’ta keşfin sınırı yok. Bölgede o kadar güzel plajlar var ki. İnsan birinden çıkıp kendini diğerine atmak istiyor. İkinci gün durağımız Kaputaş Plajı… Altın sarısı kumu ve turkuaz renkli suyuyla ünü Türkiye’yi aşıp dünyaya yayılan bu plaja çok sayıda basamağı bulunan merdivenlerden iniliyor. Ancak sosyal medyanın en gözde fotoğraf karesi olarak da ün salan bu plaja inmeden önce birkaç kare almak gerekiyor. Uzun merdiven yolculuğunun ardından eşsiz bucaksız bir mavi bizleri bekliyor…

TARİHİN DERİNLİKLERİNE KANOLU YOLCULUK
Kaş’ta günler su gibi akıyor. Yeni maceralara atılıp eşsiz bir tatil yaptığımız Kaş’ta son gün durağımız Simena Antik Kenti… Geçmişte meydana gelen bir depremin sonucunda sular altında kalan bu antik kent şimdilerde kano ile gezilebiliyor. Hem kanoyu deneyimlediğimiz hem de tarihin derinliklerine kürek çektiğimiz bu eşsiz duraktan sonra kalbimizi Kaş’ta bırakarak yola çıkıyoruz.

KAMP SEVERLER BURAYA!
Kaş bölgesi, denizi kadar yeşil alanları ve diğer doğal güzellikleri ile de öne çıkıyor. Bu ilçede bungalov evler ve doğanın içinde yer alan çok sayıda otel bulunuyor. Yemyeşil bir ortamda vakit geçirmek isteyenler ilçedeki kamp alanlarını ziyaret edebilir. Kişiler çadırlarını yanlarına alarak bu noktalarda konaklayabilir. Öte yandan Kaş’ta karavanlar için uygun olan kamp alanları da bulunuyor

CARETTA CARETTA KRALLIĞI!
Bir dönem Likya Krallığı’na başkentlik yapan Patara Antik Kenti’nin hemen devamında yer alan Patara Plajı’nda şimdi Caretta Caretta krallığı hakim. Öyle ki onların olduğu saatlerde burada dolaşmak dahi yasak. Şaka bir yana bu güzel canlıların yaşam alanlarını korumak için bölgede yıllardır çok güzel bir sistem yürütülüyor. Patara Plajı’na giriş çıkış saatleri sabah 8 akşam 8. Günün kalan saatlerinde ise plaj caretta caretta krallığının! Bakir bir bölge olan bu plaj rüzgârın da etkisiyle büyük kum tepelerine sahip. Hatta bir dönem Yeşilçam filmlerinin çöl sahneleri dahi burada çekilmiş. Yeni tepelerin oluşumunu engellemek için bölgeye zakkum ve akasya ağaçları dikilmiş. Buranın derin maviliklerinde kulaç attıktan sonra kendimizi kırmızı, turuncu ve sarı renkli gün batımının güzelliğine bırakıyoruz.

BİR KEÇİYLE KEŞFEDİLEN KANYON!
Kaş’a kadar gelmişken ilçeye 64 kilometre uzaklıktaki Saklıkent Kanyonu’nu görmeden olmaz. Ulaşımı biraz zahmetli olan kanyona varır varmaz buz gibi bir serinlikle ferahlıyoruz. Bu heybetli kanyonda yola koyulmadan önce size ilginç keşfediliş hikâyesini anlatmak istiyorum. Rivayete göre kanyon, keçisi kaçan bir çobanın keçiyi arama çabası neticesinde tesadüfen bulunmuş. Çobanın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat etmesi ile birlikte, kanyonun bulunduğu bölge milli park olarak ilan edilmiş. 200 bin yıl önce yaşanan bir çökme sonucu oluştuğu tahmin edilen kanyonda bugüne kadar 16 mağara keşfedilmiş. 1989 yılında hizmete açılan kanyon aradan geçen süre zarfında milyonlarca ziyaretçi akınına uğramış. Bu milyonlardan biri olarak biz de yola koyuluyoruz. 17 kilometre ile Türkiye’nin en uzun kanyonu olan Saklıkent’te turistler için dizayn edilmiş platformlarda yürürken zaman zaman bel hizamıza kadar gelen buz gibi su bizi kendimize getiriyor. Hazır bu kadar ıslanmış ve buraya kadar gelmişken rafting de yapmadan dönmek olmaz deyip, kendimizi doğanın gücüne karşı koyma heyecanıyla dolu muhteşem bir maceraya bırakıyoruz.

Exit mobile version